Victor Ananias Şilili doktor bir baba ve Türk bir annenin ilk çocuğu olarak Bodrum'un dağ köylerinden birinde bir değirmende dünyaya geldi. Annesi Victor'a hamileyken rahim kanserine yakalanmış, doktorlar kent yaşamından ve kimyasal gıdalardan uzak doğal bir yaşam tavsiye etmişlerdi. Ananias ailesinin Bodrum'daki yel değirmeninde başlayan zorunlu ikametleri zaman içinde yeni bir yaşamın kapılarını araladı. Burada her şeye sıfırdan başlayan Ananiaslar'ın toprağa attığı tohumlar sayesinde anne Ananias yakalandığı hastalığı yenerken, deva bulmak için geldikleri toprak Ananiaslar'a bir ömür sağlıklı yaşamanın yolunu da gösterdi. Bugünlerde 70'ine merdiven dayayan anne Ananias hala şifa bulduğu değirmende yaşıyor.
Organik tarımla anne karnında tanışan Victor ise ailesini Batı Anadolu'ya sürükleyen kadere “doğal alarak” karşı gelememiş. Kendi deyişiyle ekmek elden su gölden bir hayat sürerek tamamen doğal bir ortamda büyüyen Ananias, üniversiteden sonra gittiği İspanya, İngiltere, Avusturya ve Şili'de vejeteryan aşçılık yaparak yaşamını kazanırken bir yandan da bu ülkelerdeki doğal tarım çalışmalarını izleyerek bilgisini artırmış. Ananias bugün Kaz dağlarının yamacındaki Küçükkuyu'da bir köy evinde yaşıyor. 17 yıldır organik tarımı Anadolu'da yerleştirmek için çalışan Ananias, Türkiye'de ekolojik gıda marketlerinin öncüsü olan Buğday Derneği'nin başkanı. Ekolojik tarım alanında tüm dünyada tanınan Ananias, uluslararası ekolojik tarım kuruluşları tarafından geleceğin beş liderinden biri olarak görülüyor.
Ananias'ın organik tarım ve doğal yaşam mücadelesini kavramak için Kaz dağlarındaki yaşamına yakından bakmakta fayda var. Victor saçını yıkamak için şampuan yerine Antalya Korkuteli'ndeki bir yayladan getirdiği kili kullanıyor. Yemeğini mutlaka toprak bir tencerede pişiriyor. Bulaşıklarını yıkamak için Arap sabunu ve çam terebentinini karıştırarak elde ettiği bir malzeme kullanıyor. Geceleri ise bir keçe üzerinde saf pamuktan bir yorganla örtünerek uyuyor… Bütün bunlar size zor mu geldi? O halde hemen hatırlatalım Victor Ananias 38 yaşında ancak 25'ten fazla göstermiyor. Kaz dağlarında sürdürdüğü doğal yaşamı tüm Anadolu'ya yaymak için mücadele eden Ananias'ın köyde yaşama imkânı olmayan insanlara da sağlıklı ve doğal yaşamak için önerdiği bir yol var: Organik tarımı desteklemek, kimyasal ürünleri reddetmek. Peki bu nasıl olacak? Hemen her gün tükettiğimiz sebze meyvelerle ilgili endişe verici haberler alırken, organik ürünleri nereden bulacağız?
Bugün Türkiye genelinde Buğday Derneği tarafından organize edilen 3 ekolojik pazar var. Bu pazarların ikisi İstanbul'da biri de Antalya'da. Bunun dışında lüks ürünler satan mağazalarda oldukça yüksek fiyatlara organik gıdalar satılıyor. Amerika'da organik ürünleri halka yaymak için kurulan Wal-Mart hareketinin ise 1,5 milyon çalışanı ve ABD genelinde toplam iki bin mağazası bulunuyor. Oldukça yüksek satış rakamlarına ulaşan bu mağazalarda alışveriş hiç de pahalı değil. Ananias'a göre organik besinler ancak böyle bir rekabet ortamında geniş kitlelere ulaşabilir. Rakipler çoğaldığı takdirde organik besinler ucuzlayabilir.
Organik pazarlar henüz yaygın olmasa da Türkiye'de bu alanda umut verici gelişmeler var. Son yıllarda yaygınlaşan küresel ısınma tartışmalarıyla birlikte, insanların doğal ürünlerle daha yakından ilgilenmeye başladığını söyleyen Ananias, “Ekolojik ürünlerin iki tip müşterisi var ilki bunu bir moda olarak görüp tüketiyor. Bu gruba güvenilmez ancak samimi olarak bu ürünleri talep edenlerin sayısı daha fazla. Özellikle genç anne-babalar çocuklarına organik besin vermek istiyor” diyor. Yavaş yavaş da olsa bir çok insan ekolojik ürünleri günlük yaşamına sokuyor.
Ananias'a göre, Türkiye Avrupa'ya kıyasla organik tarım konusunda çok avantajlı bir konumda. Annaias şöyle diyor: “Avrupa'nın pek çok ülkesi topraklarının biyolojik çeşitliliğinden çok şey yitirmiş. Ancak buna rağmen önemli bir çaba içindiler. Örneğin Avusturya tüm tarımını organik olarak yapmaya karar verdi. Türkiye de bu konuda adım atabilir. Eğer bu sağlanırsa toprak zenginliğiyle Türkiye Avrupa'nın organik tarım bahçesi olur. Her köyden yetiştirdiği ürüne göre uluslararası bir marka çıkar. Bu konuda bir dönüm noktasındayız. Ancak bizim organik tarıma bakış açımız para üzerinden olmamalı. Bu işi Allah rızası için yapmalıyız ve Allah rızası için yapacak insanların yok olmaması gerekiyor. Bizim köylümüz de paraya düşkün değildir.
Victor Ananias'ın başkanlığını yaptığı Buğday Derneği'nin organik tarımı testekleyen doğa dostları için alternatif bir tatil programı var. TaTuTa (Tarım, turizm tatil) adı verilen bu sistemle hem güzel bir çiftlikte tatil yapıp hem de organik tarım çalışmalarını yerinde izleyerek üreticiye yardım edebiliyorsunuz. Türkiye genelinde yaklaşık 70 merkezde faaliyet gösteren çiftliklerin bir kısmı kendi tüketimi için bir kısmı da ticari amaçlarla organik ürünler yetiştiriyor. Bu çiftliklerde tatil yapmak için Buğday Derneği'yle bağlantı kurmanız yeterli.
İnternetteki TaTuTa kataloğundan seçtiğiniz bir çiftlikte isterseniz çiftlik sahibiyle anlaşarak tanımlanmış bir işi yapıp emek katkısı sağlayarak çiftliğin imkalarından yararlanabiliyorsunuz Ya da belirli bir miktar katkı payı ödeyip çiftlikten üç öğün organik besin ve kalacak yer temin ediyorsunuz. Proje kapsamında belirlenen katkı payları da oldukça uygun. TaTuTa'nın dünyada bu alanda ün yapmış ECEAD ve WWOOF gibi kuruluşların Türkiye temsilcisi olduğunu söyleyen Ananias, çiftlikte ekolojik tatil için yurtdışından da talep geldiğini söylüyor. Ananias, “Çiftçilerimiz de bu işe paragözüyle bakmıyor. Bunu gelecek nesillere borcu olarak görüyor. Diyor ki bugüne kadar topraklarıma bir sürü zehir attım şimdi o zehri temizliyorum. İnsanlar bunun için benim evime ziyarete geliyor. Birçoğu para bile almak istemiyor. Güzel bir bağ oluşmuş oluyor tüketiciyle üretici arasında.”
