FETÖ’nün 60 yıllık karanlık serüveni bir dini cemaat kisvesiyle başladı. Devletin kılcal damarlarına sinsice yerleşen yapı, 15 Temmuz’da silahlandı, halkın üzerine bomba yağdırdı. Gülen’in ölümünün ardından FETÖ, çözülme ve hizipleşme sürecine girdi.
Türkiye’nin yakın tarihine kara bir leke olarak kazınan FETÖ, küçük bir cami kürsüsünden başlayıp devletin kalbine kadar sızan bir yapılanmanın adı oldu. 1970’li yıllarda dini cemaat kisvesiyle şekillenen yapı, zamanla eğitim, medya, yargı ve emniyet gibi kritik alanlarda örgütlü bir kadrolaşmaya yönelmiş, mahrem yapılar, takiyye ve sınav hırsızlıklarıyla devlet içinde gizli bir hiyerarşi kurdu. Yurt içinde meşru görünüm altında büyürken yurt dışında da “diyalog” ve “eğitim” maskesiyle uluslararası ağlar oluşturmuş, en nihayetinde 15 Temmuz 2016’da silahlı darbe girişimiyle gerçek yüzünü gösterdi. FETÖ’nün ilk temelleri 1966’da atıldı. Elebaşı Fetullah Gülen’in öldüğü 2024 ekimi sonrasında dağılmamak için çırpınışları ve yeni yapılanma arayışlarında kritik dönemeçler ve tarihler özetle şöyle.
- Fetullah Gülen, İzmir Kestanepazarı’nda vaizlik görevine başladı. Bu süreç, daha sonra “ışık evleri” olarak kurumsallaşacak hücre tipi örgütlenmenin ilk nüvesi oldu. Gülen’in etrafında toplanan çekirdek kadro, ilerleyen yıllarda FETÖ’nün ilk çekirdek yapısını oluşturdu. “Hizmet” söylemi bu dönemde ortaya çıktı.
- 12 Mart Muhtırası sonrası Gülen hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Örgüt mensupları tarafından 6 yıl boyunca saklanan Gülen, örgüt içi sadakat zincirinin ilk sınavını verdi. Bu dönem hususi hizmetler olarak da bilinen ‘mahrem yapı’nın ve gizlilik esasına dayalı örgütsel disiplinin yerleştiği evre oldu. Ev sohbetleri ve ışık evleri, cemaatin derinleştiği zeminler haline geldi. “Devlete sızacağız ama görünmeyeceğiz” anlayışı bu dönemde yerleşti.
- Örgütsel bir birliktelik “Altın Nesil”
Gülen, vaazlarında ilk kez “Altın Nesil” kavramını açıkça kullanmaya başladı. Işık evlerinde yetiştirilen öğrencilerin sadece dindar değil, devlet kademelerinde görev alacak şekilde yetiştirilmesi hedeflendi. Kadro mühendisliği bu dönemde sistematik hale getirildi. Gençlerin hem akademik hem örgütsel eğitimden geçtiği evler, cemaatin kadrolaşma üsleri oldu. Bu model, 1980’lerden itibaren kamunun her kademesine nüfuzun anahtarı haline geldi.
- FETÖ’nün ilk yayın organı Sızıntı dergisi çıkarıldı. Dergi, hem örgüt içi ideolojik sevkiyat hem de kamuoyuna yönelik propaganda amacıyla kullanıldı. Bu dönem örgütün medya yapılanmasının temellerinin atıldığı evredir.
- İzmir’de Yamanlar Koleji’nin açılmasıyla örgüt, eğitim sektöründe büyük adım attı. Ardından Türkiye genelinde Fatih Kolejleri ve FEM Dershaneleri kuruldu. Bu kurumlar, hem örgütün insan kaynağını yetiştirdi hem de ekonomik kaynak oluşturdu. “Sınav başarısı” üzerinden toplumsal meşruiyet kazanan yapı, binlerce öğrenciyi örgütsel hiyerarşiye göre şekillendirdi. Devletin sınav sistemine paralel bir hazırlık ağı kuruldu.
- Zaman gazetesi yayın hayatına başladı. Medya, FETÖ’nün algı yönetimi için en güçlü araçlarından biri haline geldi. Zamanla gazete üzerinden siyasi, yargısal ve bürokratik operasyonlar için zemin oluşturuldu. Bu hamle, örgütün “devletin kamuoyunu yönlendirme” hedefinin parçasıydı.
- Sovyetler’in dağılmasıyla Orta Asya’da bağımsızlığını kazanan ülkeler FETÖ için yeni hedef sahasına dönüştü. Türkmenistan ve Azerbaycan’da açılan ilk okullarla yurt dışı eğitim ağı kuruldu. Türkiye’nin dış politika söylemi arkasına alınarak “Türk okulu” algısı yaratıldı. Ancak bu okullar, yerel elitlerin çocuklarını örgütsel hiyerarşiye bağlama projesiydi.
- Bank Asya kuruldu ve doğrudan Fetullah Gülen adına hesap açıldı. Banka, hem örgütün finansal merkezine dönüştü hem de “örgüt sadakati”nin test edildiği bir mekanizma oldu. Üyelerden bankada hesap açmaları, kredi çekmeleri ve düzenli para yatırmaları istendi. Bu dönem, “ekonomik örgütlenme”nin merkezileştiği evredir.
- 28 Şubat sürecinde diğer İslamcı gruplar baskı altındayken, FETÖ devlete sadakat gösterisi yaptı. Gülen, dönemin MGK kararlarını destekleyen açıklamalar yaptı ve bir mektupla orduya bağlılığını bildirdi. Bu süreçte örgüt, hem siyasi iktidarı hem de laik rejimi ikna etmeye yönelik çift yönlü strateji yürüttü. Aynı dönemde MGK belgelerinde ilk kez FETÖ doğrudan tehdit olarak tanımlandı.
– Fetullah Gülen hakkında açılan soruşturma sonrası ABD’ye kaçtı. Örgüt içinde bu kaçış “hicret” olarak kutsandı, liderliğin merkezi Pensilvanya’ya taşındı. Aynı yıl televizyonlara çıkarak “ağlayan hoca” profiliyle imaj çalışması yürüttü. Gülen, laikliğe ve Cumhuriyet değerlerine bağlı olduğunu iddia etti. Oysa perde arkasında yapı, yargı ve emniyet kadrolarına sistemli sızmaya devam ediyordu.
- Ergenekon, Balyoz, KCK gibi operasyonlarla FETÖ, TSK’yı, yargıyı ve medyayı hedef aldı. Delil üretimi, sahte dijital belgeler ve özel yetkili mahkemeler aracılığıyla yüzlerce kişi tutuklandı. Medya üzerinden algı operasyonları yürütüldü. Bu süreç, örgütün “yargı görünümlü darbe” planlarının uygulamaya konduğu dönem oldu. Kamuoyunda “vesayetle mücadele” görüntüsü altında muhalifler tasfiye edildi.
KPSS ve Adalet Bakanlığı sınavlarında soruların örgüt tarafından önceden ele geçirildiği tespit edildi. On binlerce FETÖ mensubu sınav hilesiyle kamu kurumlarına yerleştirildi. Özellikle yargı ve emniyette “bizden olmayan ilerleyemez” mantığıyla yapılanma kuruldu
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla FETÖ, doğrudan siyasi iktidarı hedef aldı. Bu olay, devletin güvenlik yapısına yönelik açık bir müdahale olarak değerlendirildi. Başbakan Erdoğan ilk kez “devlet içinde paralel yapı var” söylemini kullandı. Bu kriz, FETÖ’nün devleti içeriden kuşatma planının görünür hale geldiği eşik oldu. Devletin FETÖ’ye karşı refleksi ilk kez yasal zemine oturdu.
FETÖ’ye bağlı savcı ve emniyet mensupları, yolsuzluk operasyonları bahanesiyle doğrudan hükümeti hedef aldı. Yargı ve emniyetteki kadroları hızla tasfiye edilmeye başlandı.
(15 Temmuz) FETÖ’nün TSK içindeki mahrem kadroları, darbe girişimiyle yönetime el koymak istedi. 252 kişi hayatını kaybetti, TBMM bombalandı, Cumhurbaşkanı’na suikast girişimi düzenlendi. Darbe girişiminin merkezi Akıncı Üssü olurken, emirler sivil imamlar aracılığıyla iletildi. Darbeciler halkın üzerine ateş açtı, özel harekât karargâhı bombalandı. Bu girişim sonrası FETÖ, resmen “silahlı terör örgütü” ilan edildi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’de üç ay süreyle Olağanüstü Hâl (OHAL) ilan edildi. Bu karar, devletin FETÖ ile mücadelesinde en kapsamlı adımları atmasının önünü açtı. Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile FETÖ ile bağlantılı kamu görevlileri ihraç edildi. Örgüte ait okullar, yurtlar, dernekler ve medya organları kapatıldı. 130 bine yakın kişi kamudan ihraç edilirken, on binlerce kişi hakkında adli işlem başlatıldı.
- Fetullahçılar yargı önünde
FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimiyle ilgili davalar görülmeye başlandı. Akıncı Üssü, Genelkurmay Karargâhı, İstanbul Boğaz Köprüsü ve Gölbaşı Özel Harekât gibi kritik dosyalar üzerinden binlerce sanık yargılandı. Birçok FETÖ mensubu hakkında ağırlaştırılmış müebbet ve ömür boyu hapis cezaları verildi. ByLock uygulaması, dijital örgüt bağlantılarını deşifre eden en önemli delil oldu. Bu süreçte yurt dışına kaçan üst düzey örgüt üyeleri hakkında da kırmızı bültenler çıkarıldı.
- Yargı kararlarında FETÖ’nün “silahlı terör örgütü” olduğu hükme bağlandı ve Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi bu tanımı pekiştirdi. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), ankesörlü telefonlar, ardışık aramalar ve HTS analizleriyle binlerce mahrem imamı tespit etti. Örgütün Türkiye içindeki yapısı büyük oranda çözüldü; faaliyetleri dijital mecralara ve yurtdışındaki STK’lara kaydı. “FETÖ 2.0” olarak adlandırılan yeni nesil yapı, sosyal medya, Telegram ve Signal üzerinden örgüt içi sadakati sürdürmeye çalıştı. Örgüt, Batı kamuoyunda “mağdur eğitim hareketi” imajını yeniden inşa etmeye yöneldi.
- Fetullah Gülen, 2024 yılı sonunda ABD’de hayatını kaybetti. Ölüm haberi, örgüt içinde liderlik boşluğu ve otorite krizini tetikledi. Fethullahçı çevreleri tarafından güç mücadelesi, “hicretin tamamlandığı”, “emanetin devredildiği” yönünde çeşitli açıklamalar ile örtülmek istendi. Miras ve vasiyet tartışmaları hızla yayıldı. Gülen’in “emaneti” bıraktığı iddia edilen Ali Heyet adlı grup öne çıkarken, bu yapıya karşı örgüt içinden farklı klikler de itiraz etti. Miras tartışmaları yeni dönemin başlangıcını işaret etti.
Gülen’in ölümü sonrası örgüt içinde üç ana klik öne çıktı. Mali ağı yöneten Mustafa Özcan, Gülen’in yıllarca özel kalemi olan Cevdet Türkyolu ve dijital diasporaya yakınlığıyla bilinen Eyüp Ensar. Bu üç isim etrafında şekillenen hizipler, hem mali kaynaklar hem de örgütsel yön çizgisi konusunda ayrıştı. “FETÖ 2.0” olarak adlandırılan yeni yapılanma, klasik hiyerarşi yerine ağ tipi, seküler söylemli ve Batı’ya uyumlu kimlikle kendini tanımlamaya yöneldi. Ancak örgüt tabanında çözülme hızlandı, sadakat zayıfladı ve iç hesaplaşmalar büyüdü. FETÖ, 2025 itibarıyla merkezi kontrolünü kaybetmiş dağınık bir diaspora yapısına dönüştü.
#15 Temmuz
#Darbe Girişimi
#FETÖ