|
İki alıntı
"11 Eylül 2001.

Hitler, demokrasiyi yok etmek için arzuladığı olağanüstü yetkilere bir gerekçe olsun diye Alman Parlamentosu yangınını gizlice çıkartıp suçunu bir Bulgar komünistinin sırtına yıkmıştı.

Pearl Harbor baskınından, kongreden savaş kararı çıkartmakta o güne kadar güçlük çeken Başkan Roosevelt'in önceden haberi olduğu da son yıllarda ABD'de belgelerle tartışılıyor." Bu satırların yazarı Gündüz Vassaf, hemen ardından şu cümleyi eklemiş: "Ama 11 Eylül'de benzer komploların olabil(e)ceğine inanmıyorum." Yazar, neden inanmadığını açıklamamış. 16 Eylül tarihli Radikal'de yayımlanan yazının başlığı "Kim yaptı?" Gündüz Bey'e göre "Kim yaptı diye her kafadan bir ses çıkıyor.

Bir zamanlar ABD'nin emrinde çalışan Usame bin Laden gibi 'Mekke'nin intikamını almak istediğini söyleyen Amerikan düşmanı Araplar, globalleşme karşıtı radikal çevreciler, eylemin faturasının öncelikle İslam'a çıkarılacağını bilen soykırım mağduru siyonist çeteler, Hiroşima'nın intikamını almak isteyen ve bu işi ben yaptım diyen Japon Kızıl Tugayları, çivisi çıkmış bir dünyaya yeni bir uzay tanrısının emirlerini yerine getirdiklerine inanan tarikatlar, paranoyak zekâ ve psikopatik kişiliklerini dünyanın şimdiye kadar oynanmış en büyük terörist oyununda sınamak isteyenler... Bu ve başka ihtimallerin çeşitli kombinasyonları."

Bu ihtimallerin hiçbiri, bana kalırsa, "11 Eylül'de benzer komploların olabil(e)ceğine inanmıyorum." cümlesini haklı çıkaracak bir sağlamlık taşımıyor.

Hemen her çevrede "terör" diye adlandırılan menfur saldırıyı, ABD yönetiminin daha işin başında "savaş" olarak algıladığını açıklaması, NATO'yu devreye sokmaktaki aceleciliği, Başkan Bush'un, girişimleri hakkında bilgi verirken "Haçlı seferi" sözlerini ağzından kaçırıvermesi, sivil ve suçsuz binlerce insanın ölümüne yol açan tedhiş olayının ABD'nin "yönlendirmesi" demek belki aşırı bir iddia olabilir ama en azından "bilgisi" altında gerçekleştiğini ve gerekli önlemlerin alınmadığını düşünmemiz için yeterli değil mi?

Metin Toker'in 16 Eylül tarihli Milliyet'te yayımlanan yazısının başlığı: "İşler aynı minval sürüp gidecektir." Önce küçük bir düzeltme yapalım: "Aynı minval" yadırgatıcı bir ifade. Dilimizde "aynı minval üzere" veya "aynı minvalde" denir. Toker'in yazısının ilk paragrafını aktarıyorum:

"Amerika'ya indirilen korkunç darbenin Filistin'de çocuklar, kadınlar, erkekler tarafından nasıl sevinçle kutlandığını televizyonlarda seyrettim. İstanbul'daki Galatasaray-Lazio maçı öncesinde onun kurbanları için, UEFA kararıyla saygı duruşu yapılmasını protesto edenlerin seslerini de gene televizyonda duydum. Kennedy'nin öldürüldüğünün ertesi sabahı Ankara'da Atatürk Bulvarı üzerindeki Kuğulu Parkın önünde birtakım Amerikalıların şarkılar söyleyip neşeyle gösteri yaptıklarını gözlerimle görmüştüm."

Bu son cümle çok ilginç değil mi?
#ABD
#NATO
#11 Eylül
23 yıl önce
İki alıntı
Prens Sabahattin"in görüşleri
Diliniz Kaba, Vicdanınız Taş
Kara dinlilerle milletin savaşı
Görev istenmez verilir (mi?)
“Almanlar et başında”