Çocukken yazmaya başlamıştım, ama çocuklar için değil. Çünkü o zaman çocuklar için yazmak nedir bilmiyordum, sadece yazıyordum. Kimin için, kim bilir? Editörlük mesleğine de yetişkinler için kaleme alınmış kitaplar üzerinde çalışarak adım attım. Çocuklar için yazmaya karar vermem, çocuk edebiyatıyla ve çocuk kitaplarıyla gerçek anlamda tanışmamla, yine editörlükle başladı diyebilirim. Çocuk kitapları editörlüğü yapmaktan öylesi bir tat aldım ki onlar için de öyküler, kitaplar yazmaya itti beni bu sevgi. Sonrasında dönüp bakınca aslında yazdığım her şey herkes içinmiş, diyebilirim. Sadece yazdıklarımın çocuklar için dozu başka, gençler için başka, yetişkinler için bambaşka…
Çocuk ya da gençlik edebiyatında, en belirgin nokta şu oluyor: Bir çocuk ya da genç, yazdığınız kitabı eline alınca ya da anne babası ona okuyunca, “Ben de olsa tam böyle yazardım!” diyebilmeli. Fikir, bu yönde işlenmeli, ele alınmalı. Odak olarak onların dünyası alınmalı, onların hayal gücünü harekete geçirecek, okur olarak onları da aktif kılacak şeyler olmalı bunlar. Tabii bu işin yetişkin kısmında da böyle. (Aslında, yetişkinler de okumalı çocuk kitaplarını, inanın öylesine çok sevecekler ki...) Ben yazarak bir oyun kuruyorum, muhatabım kaç yaşındaysa onları yanıma çağırıyorum, birlikte yeniden yazmaya başlıyoruz sonra öyküleri, her okuyuşta farklı bir tat gelmeye başlıyor. Yazmak son değil, başlangıç.
Çocukken, “çocuk kitabı” diyebileceğimiz eserleri çok okuyamadım. Ama şimdi, hem Türkçe hem de İngilizce o kadar çok kitap okuyorum ki çocuklar için kaleme alınmış… Hatta çoğunu, editör olduğum için elbette, herkesten önce okuma fırsatım var. En sevdiğim kitaplarsa biraz garipseyen olacaktır belki bu yanıtımı ama editörlüğünü üstlendiğim kitaplar. Çünkü yazarıyla, çizeriyle, tasarımcısıyla bazen bir hayalden yola çıkarak, bazen bir hikâyeden, hatta bazen bir çizimden yola çıkarak sevgimizle, emeğimizle, büyük bir özenle çocuklar için ortaya çıkardığımız kitaplar o kadar değerli ki benim için. Kendi yazdığım kitaplar bile ikinci planda kalıyor, diyebilirim. Hazırladığım bir kitap yayımlandıktan sonra yazar, çizer ve tasarımcı arkadaşlarla e-posta yazışmalarımıza, revize çalışmalarımıza vs. dönüp bakıyorum hatta. “Neler neler yapmışız!” diyerek bir nevi nostalji bile yapıyorum, çoğu zaman; öylesi bir sevgi bu, gerçekten...