6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.

Televizyon programları Türk aile yapısını nasıl bozdu
- Twitter'ta paylaş
- Facebook'ta paylaş
- BiP'te paylaş
- Telegram'da paylaş
- Whatsapp'ta paylaş
- Pinterest'te paylaş
- Flipboard'da paylaş
- E-posta gönder
- Özel hayatlar ilk olarak BBG ile ifşa edildi
- 'BBG Evi' yalanıyla alıkoydular
- Programlar nasıl popüler hale geldi?
- Seyirci tehlikenin farkında değil
- Gelin-kaynana tiyatrosuyla reyting rekorları kırdılar
- Yarışmacıların psikolojisi bozuldu
- Gençler evliliğe karşı negatif tutum besliyor
- Ahlak öğütücü: İzdivaç programları
- Tuhaf davranışlar eksik olmadı
- Toplumun yüzde 79’u güvenmediği halde izliyor
- Programa katılanların ilginç talepleri
- Kadın cinayeti yaşandı
- Evlilikleri bitiren nedenler
- İzdivaç programları kurgu mu?
- Bitirme kararı aldı
- Son bir yılda RTÜK’ün verdiği ceza 11,2 milyon lirayı aştı
- Komisyon kuruldu
- TBMM’de ilk toplantı: Programlar kurgu
- Teşhirciliğin son noktası: Moda programları
Özel hayatlar ilk olarak BBG ile ifşa edildi
Türkiye'nin 1952'de başlayan ilk televizyon yayının tarihi süreci TRT'nin 1971'de yayın hayatına başlaması ile şekillenmeye başladı. 1980'lerde siyah beyaz televizyondan renkli televizyona geçiş ise yeni bir dönemin başlangıcının işareti oldu. 1990'da yayına başlayan özel kanallar, medya sektörünü "reyting canavarları" üreten kurumlara da dönüştürdü.
Tamamen; İzlenme, popüler olma ve reklam alma dengesi ile hareket eden özel kanallar bir süre sonra toplumun temel değerlerini hiçe sayan, halka uzak yaşam biçimlerini dayatan programlar üretmeye başladı. 2000 yıllarda gelindiğinde Batı'dan uyarlanan ev yaşantısı içerikli programlar ile tanıştık. Şimdilerde, ahlaki değerleri ayaklar altına aldıkları gerekçesi ile çokça tartışılan ‘Benimle Evlenir misin', 'Gelinim Olur musun” programlarının geçmişi ise 2000'li yılların ekran fenomeni olan “Biri Bizi Gözetliyor" yani "BBG Evi” olarak da bilinen programlarına dayanıyor.
Türkiye’de ilk kez Avusturya versiyonu ‘Taxi Orange’ ile başlayan program 10 Şubat 2001’de Show Tv'de yayınlandı. Türk seyircisinin ilk kez tanıştığı reality yarışma programı kısa zamanda milyonlarca kişiyi ekrana kilitledi. Yarışmacıların her anının hem internet sitesi hem de yarışma için özel açılan televizyon kanalı üzerinden izlenebildiği program, bundan sonraki süreçte yayınlanan ve mahremiyeti ayaklar altına alan evlilik programlarının çıkışının önünü açmış oldu. Format gereği 100 gün boyunca kadın ve erkeklerin bir evde toplandığı programda yarışmacılar, onları seyreden seyircilerin oylarını ve ortaya koyulan ödülü elde etmek için Türk halkının kültür standartlarına uymayan davranışlar sergiliyordu.

'BBG Evi' yalanıyla alıkoydular
Yarışmanın bitmesiyle birçok kişi benzerlerinin yapıldığı programlara rağbet etmeye başladı. 2009 yılında yaşanan bir olayda Biri Bizi Gözetliyor (BBG) yarışmasında oynatılmak bahanesiyle 9 genç kız kandırılarak lüks bir villada 2 ay boyunca alıkonulmuştu. Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen genç kızlar, BBG evi programında yarışmak için anlaştıkları şirketler tarafından kandırıldıklarını, kaçmamaları için 50 bin TL'lik senetlere imza attırıldıklarını açıklamıştı.

Programlar nasıl popüler hale geldi?
2001’de yayına giren ve seyircilerin yarışmacıları dakikası dakikasına takip edebildiği “BBG Evi” programının bitmesiyle formatı evlilik üzerine kurulan “Gelinim olur musun, Benimle Evlenir misin” programları baş gösterdi..Bir öncekinden farkı yarışmacıları evlendirmek olan programda, özel hayat gözler önünde yaşanarak Türk toplumunun ahlak değerleri yerle bir edilmeye başlandı.

Seyirci tehlikenin farkında değil
Evlilik programıyla ilk kez tanışan Türk seyircisi ise programın olumsuz etkilerini fark edememiş, Türk aile yapısı ve toplum ahlakını bozduğunu görememişti.
Ancak bu tarz programların çoğalması ve toplum ahlakının dejenere olmaya başlaması ile uzmanlar açıklama yapmış, 'ithal kültürün ürünü' olan bu tür yayınların amacının 'mutlu birliktelikler kurmak' değil, reytingleri artırmak olduğunu vurgulamıştı.
Gelin-kaynana tiyatrosuyla reyting rekorları kırdılar
“Ata – Sinem, Semra kaynana” ve “Tülin – Caner”, ‘Benimle Evlenir misin?’ furyasında en çok söz edilen isimler arasında yer alıyordu. İsimlerini duyurmak ve daha çok oy toplamak için her yolu deneyen yarışmacılar mahremiyet algısını yok etmekten de kaçınmadılar.
Bir dönemin en büyük fenomeni haline gelen ve “Semra kaynana” olarak nam salan Semra Yücel, oğlu Ata ve yarışmacı Sinem’e karşı çıkarak trajik bir hikayenin baş kahramanı olmayı başarmıştı.
Yücel, reyting uğruna yaptığı hakaret dolu davranış ve sözleri ile kültürümüzle alakası olmayan gelin- kaynana ilişkisini izleyiciye empoze etmiş, programa damga vuran 'oğlum sen aşık değilsin sen aşık olsan ben sana söylerim' felsefesiyle de fenomen olmuştu.
2004 yılında yayınlanan programda elemenin yapıldığı gece ise televizyon tarihinde bir ilk yaşanmıştı. 'Gelinim Olur musun' programında Semra Hanım’ın oğlu Ata ile elenmesiyle kanal 71.7 izlenme oranı elde etmişti.

Yarışmacıların psikolojisi bozuldu
Programın yarışmacılar üzerindeki psikolojik boyutu da oldukça iç acıtacak cinstendi. Damat adayı Ata annesi Semra hanımla elendikten sonra büyük bir boşluğa düşmüş ve en son aşırı dozda uyuşturucu alarak hayatını kaybetmişti.
Yarışma sonrası sabun köpüğü şöhretin keyfini sonuna kadar çıkarmaya kararlı olan Caner Toygar, bir sabah kuşağı programında kafasına bardak kırarak psikolojisinin bozulduğunu ilan etmişti.

Gençler evliliğe karşı negatif tutum besliyor
Programda yaşanan çeşitli çirkin konuşmalar ve görüntülerin kanal tarafından normal karşılanarak yayınlanması genç izleyicileri üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaya başlamıştı.
Evlilik programlarının psikolojik ve sosyal açıdan çocuklar üzerinde yıkıcı etkiler oluşturduğuna dikkat çeken uzmanlar da bu tarz programların zamanla gençlerin evlilik kurumlarına karşı negatif tutum beslemesine neden olduğunu açıkladı.
Ahlak öğütücü: İzdivaç programları
2007 yılında ilk olarak Esra Erol’un Flash Tv ekranlarında sunuculuğunu yapmasıyla başlayan izdivaç programları, yayınlandığı ilk günden itibaren Türkiye’de belki de hem en çok izlenen hem en fazla eleştirilen program olma özelliğini taşıyor.
Türk halkı yaşlı insanların milyonlarca vatandaş önünde “elektrik alamadım” diye serzenişlerini ilk önce ayıplasa da sonrasında duruma git gide alıştı. Program sunucusu Esra Erol’un da tanınmasını sağlayan program, bir sene sonra en fazla izlenen kanallardan biri olan Star Tv’ye transfer oldu. Artık daha büyük bir kitleye hitap eden izdivaç programı, RTÜK’e şikayet edildi fakat o kadar çok izlendi ki, gündüz kuşağında zirveye oturdu.

Tuhaf davranışlar eksik olmadı
Evlendirme programları birkaç sene içinde çoğalmaya başladı. Zuhal Topal, Seda Sayan, Songül Karlı gibi kadın sunucuların yanına bir de Uğur Arslan eklendi. RTÜK cezaları, programa katılan adayların tuhaf davranışları, programda yer alan terapistlerin görüşleri derken izdivaç programları ününe ün katmaya devam etti.
Türk televizyonlarını işgal eden, akşama kadar süren bu programların özellikle ev kadınları tarafından izlendiği biliniyordu. Fakat sonrasında erkeklerin ve esnafların da gündüz kuşağında izdivaç programlarını izlediği ortaya çıktı.Üstelik stüdyodaki misafirler arasında yer alan erkeklerin de hatırı sayılır bir söz hakkı vardı.

Toplumun yüzde 79’u güvenmediği halde izliyor
“Görücü usulünün modernize edilmiş hali” olduğu iddia edilen programların formatı ahlaka aykırı bulunurken zaman ilerledikçe yaşananlar iyiden iyiye şikayetleri artırdı. İzdivaç programlarıyla ilgili yapılan bir araştırmada halkın yüzde 79,1’inin evlilik programlarının Türk aile yapısı ve evlilik ilişkilerini olumsuz etkilediğini, yüzde 14,5’inin ise olumsuz etkilemediğini düşündüğü ortaya çıktı. Psikolojik Danışman Serhat Yabancı’nın yaptığı bir ankette, katılanların yüzde 70’i, evlilik programları aracılığıyla yapılan evlilikleri güvenilir bulmadığını söyledi. Programın içeriğini konuya uygun bulanların oranı yüzde 15 iken, katılımcıların yüzde 100’ü evlilik programlarına çıkmayı düşünmediğini, yüzde 5’i ise bu programla evlenenlerin uzun süreli bir mutluluk yakalayamayacağını ifade etti. Araştırmaya göre bu tür programların izlenme nedenleri arasında ilk sırada yüzde 45 ile merak geliyor, onu yüzde 35 ile mahremiyetin deşifresi, yüzde 20 ile eğitimsizlik, boşluk ve ilginçlik izliyor.
Programa katılanların ilginç talepleri
Aile yapısını rencide eden izdivaç programları ilk yayınlanmaya başladığında en dikkat çeken konulardan biri gelin ve damat adaylarının talepleri oldu. Kadını ve aile hayatını değersizleştiren bu talepler gün geçtikçe evlilik kurumuna zarar vermeye başladı. Yuva kurmanın maddiyatla paralellik gösterdiği algısı oluşturulan programlarda özellikle kadınların “emekli maaşı, sigorta, ev, araba” gibi talepleri günden günde arttı. Fiziksel özelliklerin de ön plana çıktığı formatta yaşlı kadın ve erkeklerin geldikleri nokta toplum gözünde masumiyetlerine de zarar verdi.

Kadın cinayeti yaşandı
Esra Erol'la programına 6 yıldır uzman avukat olarak katılan Hatice Temizkan da işsiz güçsüz olup aylarca programlara katılanların var olduğunu söylüyor. Bu kişilerin niyetlerinin evlilik olmadığını anlatan Temizkan, kimi katılımcıların amacının reklam ve tanınmak olduğunu ifade ediyor.
Programa katıldığı süreç içerisinde Temizkan'ı en çok etkileyen olay ise programda evlendikten 3 ay sonra eşi tarafından 8 yerinden bıçaklanan kadın olmuş. Bu davanın avukatlığını yürüten Temizkan "Adam, kendini çok farklı tanıtmıştı. Acele bir şekilde evlenmeye karar verdiler ve yanlış bir evlilik yapmışlardı" diyor.

Evlilikleri bitiren nedenler
Avukat Hatice Temizkan, programda yapılan evliliklerdeki boşanma nedenlerinin toplumdaki benzer sebeplerle gerçekleştiğini söyleyerek şunları sıralıyor:
* Şiddetli geçimsizlik
* Maddi problemler
* Kıskançlık
* Eşlerin ailelerinin yaptığı baskı
* Aldatma
* Kötü alışkanlıklar
* Şiddet
* Eşlerin iletişim kuramamaları
İzdivaç programları kurgu mu?
Zuhal Topal’ın sunucusu olduğu izdivaç programında Psikoterapist olarak görev alan Lütfü Kaan Özdemir, programların kurgu ve cast olduğunu söyledi. Özdemir, Türk halkının vazgeçemediği "flört sürecini gözetleme" durumu, evlilik programlarının perde arkası, toplumsal psikolojiye yansıma biçimlerini anlattı. Programa katılmayı kabul ederken ‘Ben buraya bir şey katmak için çıkarım’ diye anlaşma yaptığını söyleyen Özdemir, cast, senaryo, reklam gibi etkenlere maruz kaldığı anda programı bıraktığını anlattı. Reyting oranı bu denli yüksek bir programda doğruların verilmemesini kabul edemediğini söyleyen Özdemir, katılımcıların ‘ünlü olma’ sevdasından bahsediyor. Yapımcıların ve yöneticilerin ‘Seni ünlü yapacağım’ sözleri ile programa katılanlar olduğunu söyleyen Özdemir, popülerleşen isimlerin sonrasında yüksekten aşağıya bırakılarak büyük bir travma yaşadığını ekliyor.
Bu programlardan ayrılan C.H. isimli katılımcı da yaşadığı her şeyi anlattı. “Orada bir senaryo var ve ben buna alet oldum” diye konuşan C. H., yapımcıların gizlice “harçlık” gibi göstererek bazı katılımcıları maaşlı elemanları haline getirdiğini söyledi. Locada oturanlara “Bugün talip ol, yarın kavga edeceksin” dendiğini söyleyen C.H., “Eğer loca içerisindeki bir kişi, oradaki başka birine talip çıkıyorsa bilin ki o düşen reytingi yükseltme operasyonudur” diyor.

Bitirme kararı aldı
Evlilik programlarının temelini atan sunucu Esra Erol, son zamanlarda yaşanan rezilliklerin iyice artması ve özellikle sosyal medyada yapılan eleştiriler üzerine isyan etti. Erol, defalarca para cezasına çarptırılan izdivaç programlarının 3 Şubat tarihli Cuma hutbesine konu olması ve TBMM’ye taşınmasıyla ilgili ilk kez konuştu. “Yoruldum ve bıktım” diyen Esra Erol, “Evlilik programlarının olmadığı evlilik programları. Artık pes etmiştim ve bu haberler ile anılıyor olmak ağrıma gidiyor” dedi.

Son bir yılda RTÜK’ün verdiği ceza 11,2 milyon lirayı aştı
Hem en çok izlenen hem de RTÜK'e en çok şikayetedilen evlilik programlarının yayından kaldırılması için başlatılan imzakampanyaları da hiçbir işe yaramıyor. Şikayet edilen ve kaldırılması istenenevlilik programlarına RTÜK tarafından sadece bazı düzenlemeler getirildi ancakdeğişen pek de bir şey olmadı. Milyonlarca lira ceza verilen programlar, buşikayetler ile birlikte reytinglerini daha da artırdı.
RTÜK yetkilerinin açıkladığı bilgilere göre; evlilik programlarıyla
ilgili vatandaşlardan 444 1 178 çağrı hattı, web sayfası ve elektronik posta adresi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) ve Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) üzerinden 2015'te 7 bin 297, 2016'da ise 94 bin 792 şikayet ulaştı. Bunların yanı sıra TBMM, Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Kamu Denetçiliği Kurumu'na da çok sayıda şikayet iletildi. Kanal D'deki 'Kısmetse Olur', Star TV'de yayınlanan 'Zuhal Topal'la' ve Show TV'deki 'Evleneceksen Gel' adlı programlara yaklaşık sadece Şubat ayında 1 milyon lira ceza verildi. Bu cezalarla birlikte son bir yılda RTÜK'ün evlilik programlarına verdiği para cezası, 11,2 milyon lirayı aştı.

Komisyon kuruldu
TBMM Dilekçe Komisyonu bünyesinde, evlilik ve izdivaç programlarının aile kurumuna olumsuz etkilerini araştırmak, incelemek üzere alt komisyon kuruldu. Kurulan alt komisyona ilişkin açıklamada bulunan, TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Belma Satır, komisyona, televizyon kanallarındaki evlilik programlarına ilişkin çok sayıda şikayet dilekçesi geldiğini söyledi. Yüksek izlenme oranları nedeniyle hemen hemen bütün özel kanallarda evlilik ve izdivaç programlarının, izlenme oranlarının en yüksek olduğu saatlerde birkaç saat yayınlandığına dikkati çeken Satır, "Televizyonlardaki evlilik ve izdivaç programlarında aile bütünlüğünü bozan unsurlar var. Hukuka, kadın haklarına ve ahlaka aykırı yayınlar var. Meclise ulaşan dilekçelerle bu konuda inceleme yapma zarureti doğdu" dedi.
TBMM’de ilk toplantı: Programlar kurgu
Skandalların eksik olmadığı programlar ile ilgili ilk toplantısını gerçekleştiren komisyonun ilk incelemesinde kurgulanmış senaryoların izleyiciye sunulduğu bildirildi. Ayrıca programların genel ahlak, manevi değerler ile ailenin korunması ilkesine aykırılıklar içerdiğinin belirtildi ifade edildi. Programlar ile ilgili ciddi bir rahatsızlığın olduğunu açıklayan komisyon yetkilileri çalışmalarına devam edeceklerini kaydetti.
Numan Kurtulmuş: Evlilik programlarında sona gelindi
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, evlilik programlarının tamamen yayından kaldırılmasıyla ilgili sona gelindiğini açıkladı. 120 binin üzerinde şikayet olduğunu kaydeden Kurtulmuş, "Büyük ihtimalle bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) düzenlemesi ile gündeme getirebiliriz. Bu yöndeki çalışmalar son noktadadır, İnşallah toplumsal bu talepleri karşılayacağız" dedi. Kurtulmuş, ilgili programların örfümüze, geleneğimize, inançlarımıza, Türk aile yapısına, Anadolu topraklarının kültürüne uygun olmadığını ifade etti.

Teşhirciliğin son noktası: Moda programları
Kamu yararı taşımayan, sadece maddi kazanç odaklı, son yılların gözdesi olan moda programları ahlaka ve toplumsal değerlere balta vuruyor. Toplumda ‘uyuşturucu’ etkisi oluşturan ve duyarsızlaştıran moda programları, çocukları ve gençleri üretkenlikten uzak tutuyor. Televizyon yapımcıları çocukların ve gençlerin utanma duygusunu yok eden ve teşhirciliği ön plana çıkaran programlar ile ahlaki ve vicdani anlamda yozlaşmaya neden oluyor.
Yaklaşık 10 tane genç kızın bir araya gelerek, 3 kişilik bir jüri tarafından sözde değerlendirildiği programlarda dikkat çeken bir ayrıntı, yarışmacıların çoğunun köklü bir eğitim geçmişi ve meslek sahibi olmayan adaylar arasından seçilmesi. Aylarca bir stüdyo içerisinde kavga eden ve birbirlerine ağza alınmayacak kelimeler sarf eden bu genç kızlar kendilerini beğendirmek için türlü yollara da başvuruyorlar. En az izdivaç programları kadar RTÜK’e şikâyet edilen moda programları, yapımcılar tarafından defalarca formatı değiştirilerek ekrana gelmeye devam ediyor.
