|
"İntiharda öldürülenle ölen aynı değildir"1

Öldüren zehirlenmektedir. Bir gün ölecektir. En azından ruhu ölecektir onun. ABD''nin, ruh ölümü gerçekleşmiş bir toplum olarak dünyaya daha ne kadar ölüm sunabileceği sorunu, ciddi bir sorundur bence.

Ruh çöküşü, evet..

Tarihine baktığımızda, ABD''nin zehirlenmiş müziği ve edebiyatı, dikkat çekici biçimde ''çöküş''ü işlemiştir. Oysa ABD, kurulmaya daha iki buçuk yüzyıl önce başlamıştı. Kızılderililer insafsız bir polemikte, ateşli silahlarla eleştirilip yenilgiye uğratıldıktan sonra, her bakımdan mümbit Yeni Kıta toprakları alabildiğine açılmış, dini bütün ''Püritenler''in yaşam felsefesi için bekliyordu. Onlarsa, o toprakların içine ancak genel bir melankoli titreşimi, yalnızca bir çöküş estetiği koyabildiler.

Amerikan Rüyası eksik doğmuştu, yaşayamazdı. Fransız Antonin Artaud, bir zamanlar tıkıldığı tımarhaneden Van Gogh için şöyle sesleniyordu: ''Onun kendi yolunu kazması ve bulması için gerekli ışığın, içinden sonsuza dek çekilip alınmış olduğu acı izlenimi, beni hiç bırakmadı.''

Işık yoktu. Sanatçının yüreğinden çekilip alınmıştı. Sanatçının, içindeki bu onulmaz aşınmışlıkla yaşayabilmesi için, onu estetize edip yüceltmekten başka bir çaresi de yoktu. Ya da tabii, yaşamaktan vazgeçecekti. Batı''da ve özellikle ABD''de sanatçıların intiharı öteden beri, neredeyse bir yaşam biçimi haline getirmeleri anlamlıdır. ''Hızlı yaşa, genç öl'' ve ''Kahramanlar asla yaşlanmaz'' klişelerini sinema ve sanat tarihine hediye eden kahramanlar, öle öle gençliğin bilinçaltındaki intiharı kültleştirdiler. Derinin altında sürüp giden yaşam, eksikliğini, onulmaz doymamışlığını çığırarak göstermek için derinin üstüne sızıverdi ve James Dean Öldü, Neal Cassady öldü, Jimy Morrison öldü, Bob Marley Öldü ...vs. Yıllardır Jeff Buckley''in ölümü üzerine yazılıp çizilenleri izlemeye çalışırım. Jeff 32 yaşında, kendi isteğiyle Mississippi''nin dalgaları arasına karışıp gitmiş Amerikalı bir rock şarkıcısıydı. Müzik adına pek öyle görkemli şeyler yapmamıştı henüz. Yalnız bir plağı vardı ve Nusret Fatih Han için şiir-söz yazarlığı yapıyordu, o kadar. Peki onu bu denli ünlü yapan neydi? Ölüm yıldönümünde sanatçıları ve yazarları harekete geçiren, resimlerini sanat sayfalarının manşetlerine çıkaran, adına onlarca internet sayfası açtıran asıl sebep neydi? Galiba sebep, onun ölümünü sıradan bir ölüm olmaktan çıkaran şeydi: Yani ''ölümü'' istemiş olmasıydı. ''Hayatım sona erdiğinde, beni sevenlere hiçbir şüphe bırakmayacağım/Bu dünyadan rahat ayrılacağım'' diyordu bir yazısında Jeff Buckley ve kim bilir kime, trajik bir davette bulunuyordu: ''Benimle dalgaların altında kal!'' Onun için, intihar eder etmez ''alternatif müziğin son idolü'' diyenler, müziğinin niteliğinden kalkarak konuşmuyorlardı elbette; idolün kişisel tarihini, intiharından geriye doğru çizerek varıyorlardı bu sonuca. Çünkü sıradan bir idol, genellikle ölerek var olur ve yaşar.

Yazıyı, şu soruyla bitirmek anlamlı olurdu: Batı''da hiçbir şey için ölmek niçin yüce bir şey?

1 Theodor Juffroy.

18 yıl önce
"İntiharda öldürülenle ölen aynı değildir"1
Kara dinlilerle milletin savaşı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!