|

'28 Şubat sürecinde din eğitimlerindeki özgürlüklerimiz kısıtlandı'

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, TVNET'te Faruk Aksoy ve Hüseyin Likoğlu’nun sunumuyla gündemdeki meseleleri yanıtladı. Erbaş, 28 Şubat döneminde Türkiye'deki din eğitimlerinin kısıtlandığını belirterek, "28 Şubat sürecinde en büyük sıkıntıyı din eğitimleri yaşadı. 28 Şubat sürecinde din eğitimlerindeki özgürlüklerimiz kısıtlandı. Devletin yasaklamasına rağmen merdiven altı dediğimiz bazı cemaat ve gruplar din eğitimine başladı" dedi.

Yeni Şafak
21:24 - 17/01/2018 Çarşamba
Güncelleme: 13:28 - 18/01/2018 Perşembe
Tvnet
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş TVNET yayınında açıklamalar yapıyor
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş TVNET yayınında açıklamalar yapıyor

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, TVNET'te Faruk Aksoy ve Hüseyin Likoğlu’nun sunumuyla gündemdeki meseleleri yanıtladı.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:

Diyanet İşleri'ndeki çalışmalarımızda, bütün camiilerimiz çocuklarımıza dersler veriyor. Gündüz saat 11'den yatsı namazına kadar çalışmalar yapıyor. Vatandaşlarımıza buradan sesleniyorum, camilerimiz sadece namaz kılmak için açılıp kapanılan yerler değil, bunu sizler önleyeceksiniz, vatandaşlarımız böyle olmaktan camilerimizi kurtarmalı. İmamlarımızı adeta zorlamalı, yani ben geldim camide bu caminin eğitim yuvası haline getirilmesini istiyorum.

Din eğitimi ile ilgili konularda imkan ölçüsü dahilinde tüm çalışmalarımıza devam ediyor.

"28 Şubatta din eğitimleri kısıtlandı"

1940'lı yıllara kadar gidersek eğer din alanında zaman zaman kısıtlamalar yaşandı ülkemizde. 28 Şubat sürecinde en büyük sıkıntıyı din eğitimleri yaşadı. 28 Şubat sürecinde din eğitimlerindeki özgürlüklerimiz kısıtlandı. Devletin yasaklamasına rağmen merdiven altı dediğimiz bazı cemaat ve gruplar din eğitimine başladı.

"Türkiye'de 50'li yıllardan sonra din eğitimleri hızlandı"

1950'li yıllara dek din eğitimleri nerede yapılıyordu? 50'li yıllardan sonra din eğitimlerinde çalışmalar hızlandı. Devlet din eğitim noktasında vatandaşın yanında olmalı. Sağlıklı programlarla şuan ki dönemde bu gayret devam ediyor.

"DEAŞ İslamla alakası olmayan bir terör örgütü"
Maalesef 15 Temmuz sürecinde yaşanan durumda hepimizin açıkçası bir gafleti var. Diyanet İşleri olarak son 5 yıldan itibaren din işleri yüksek kurulumuz, sadece FETÖ'yle değil aynı zamanda DEAŞ ile mücadele ediyoruz. Bizim 57 ülkede koordinatörlüğümüz, 2000'e yakın görevlimiz var.
DEAŞ'ın İslam'la alakası olmadığı, büyük güçlerin olduğu, tüm dünyayı kaosa sürükleyen bir niyeti olduğunu tüm dünyaya anlatıyoruz
. FETÖ ile ilgili olarak 150 bine yakın Diyanet çalışanımız mücadele ediyor. Bütün personelimizle, dini görünümlü bu zararlı örgütlerle mücadelemizle devam ediyor. Bizim vatandaşımız zararlı mihrakların ve medyaların ne olduğunu biliyor.
3T metoduyla hareket ediyoruz: taktir, tenkit ve teklif
Vatandaşımıza sağlıklı din bilgisini, Kur-an ve sünnet konularını nasıl iletebiliriz, nasıl götürebilir bu soruları hep düşünüyoruz. İftira ve yalan taşımayan tüm eleştirilere Diyanet İşleri olarak dinleriz.
3T metoduyla hareket ediyoruz: takdir, tenkit ve teklif
.

Türkiye'nin 90 bin camisinden 90 bin imamımızla hutbe okutturuyoruz. Bizim toplumumuza en hızlı ulaştığımız vasıtamız hutbedir. 3 gün önceden hutbemizi internete koyuyoruz, insanların faydalanması için.

"Bu tamamen iftiradır"

İyi niyetli olmayan birileri, cımbızla lafları alarak bizleri olumsuz bir duruma nasıl getiririz diye vakit kolluyor. Hangi sözlüğe bakarsınız bakın, buluğ kelimesi biyolojik bir hakikattir, dini bir mesele değildir. Dini sorumlulukların başladığı evre olarak sadece bu dönemi söyleyebiliriz. İyi niyetli olmayan diyeyim en azından, en hafif ifadesiyle iyi niyetli olmayan birileri böyle cımbızla bir yerlerden ne buluruz da Diyanet İşleri Başkanlığını olumsuz olarak gündeme getirebiliriz gayreti içerisinde olan birileri, 15 sene önce Diyanet yayınları arasından çıkmış bir sözlükteki buluğ kelimesinin tanımından ve yine nikah kelimesinin tanımından hareketle o iki tanımdaki iki cümleyi biraraya getirip Diyanet İşleri Başkanlığı fetva verdi diye yayılıyor. Bu tamamen iftiradır, böyle bir şey yok.



"18 yaşından önce evlilikleri tasvip etmiyorum"
Kadına şiddet ve kız çocuklarının korunması konusunda bilgilendirme yapıyoruz. Kızlar için 17 yaş, erkekler için 17-18 yaştan sonra Osmanlı döneminde belirlenmiştir. Bizde medeni kanun neticesinde 18 yaş olarak evliliği belirledik.
18 yaşından önce insanların evlenmesini veya evlendirilmesini tasvip etmiyorum
. Bugün Türkiye'de küçük yaşta evlilikler kalmadı. Bizim aile ve rehberlik daire başkanlığımız var. Bu başkanlık, aileyi nasıl sağlıklı hale getirebiliriz adına çalışmalar yapıyor. İnsanlarımız Aile İrşat bürolarımızdan bilgi alabilirler. Türkiye'nin her yerinde bu şubelerimiz mevcut.
Aile İrşat Merkezlerimizle, küçük yaşta evliliklerin doğru olmadığını Türkiye'de anlatan bir kurumuz
.

Türkiye'de evlilikler kadar boşanmalar var, biz evliklerin bitmemesi için mücadele ediyoruz. Hollanda'da ırkçı bir siyasetçi bu iftiralardan hareketle, "inanılmaz bir yanlıştır" gibi bir cümle kullandı. Bize kasıtlı olarak iftira atılan bir konudan Türkiye'ye zarar veriliyor. Bunlara dikkat etmemiz gerekir.

Dini görünümlü örgütleri yıkmanın en önemli unsurlarından birisi; eğitimdir. Dini bilgiyi üretip, ne kadar yaygınlaştırırsak bizim için faydalı. Ama biz bu bilgileri edinemezsek, DEAŞ ve FETÖ gibi örgütler aklımıza girmeye çalışıyor.

"Diyanet İşleri Başkanlığının dünyada benzeri yok"

Göreve geldikten sonra farklı ülkelerden heyetler ziyarete gelerek, nasıl işler yapabiliriz konusunda bizlerle toplantılar yapıyor. Ülkemize gelen heyetler, hayretlerle bizleri dinliyorlar. Açıkçası Diyanet İşleri Başkanlığının dünyada eşi benzeri yok.

"Kur-an'a riayet eden cemaatlere destek veririz"
Cemaatler her zaman olacaktır. Kur-an ve sünnet ölçüsüne riayet etme durumuyla bu durum söz konusudur. Biz doğrularla yanlışları ancak tespit ederiz, destek veririz veya vermeyiz. Yeter ki yanlış bilgilendirme ve eğitme konusunda insanlara zarar vermesinler.
Yanlış din algısıyla, dinimizi süistimal ederek işi ticarete dökenleri tasvip etmiyoruz
.

Hac ibadetinde uygun bir oranda kura sistemine insanlarımızı tabii tutuyoruz. Ne kadar çok müracaat edilirse insanların şansları o kadar çok artar. Siz yeter ki müracaat edin gerisini Allah'a bırakın. Takdir bir gün karşılığını bulacaktır.

"Trump'ın demesiyle Kudüs İsrail'in başkenti olmuyor"
1948'den bu yana Kudüs savaş yurdu oldu. Kudüs, Mescidi Aksa inşallah özgürlüğüne kavuşacaktır. Ama bu durumun mümkün olması için Müslümanların birlik olması lazım. Trump'ın demesiyle Kudüs İsrail'in başkenti olmuyor.
Doğu Kudüs, Filistin'in başkentidir
. Ben umreye giden insanlara Kudüs bağlantılı umre yapmalarını tavsiye ediyorum.
Vahyin Kutsadığı Şehir Kudüs programı, 29-30 Ocak'ya İstanbul'da 20 ülkeden 70 kadar ilim adamının takıldığı bir program yapılacak
.
#Ali Erbaş
6 yıl önce