|

Cehennemden doğan bir şair

Cemal Süreya’nın hayat hikayesini bugün 83 yaşında olan kız kardeşi Perihan Bakır “Size Nefesimi Bırakıyorum” adlı kitabında anlatıyor. Kitap bir ‘abi portresi’nden öte yaşamı büyük sıkıntılar içinde geçen bir şairin öyküsü.

Ayşe Olgun
04:00 - 15/06/2019 Cumartesi
Güncelleme: 09:38 - 15/06/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Cemal Süreya oğlu  Memo Emrah’la.
Cemal Süreya oğlu Memo Emrah’la.
AYŞE OLGUN

Şiir ne benim için. Dramım, açmazım, kurtuluşum, batağım, sevgilim, babam, gözaltım ve kendimi hiçlemeyi bilişim… Daha önemlisi yazgım olarak da görüyorum onu. Böyle der günlüğünde Cemal Süreya. Belki de onun için çok zor bir hayatın tek sığınağıydı şiir. Henüz okula başlamadan annesini kaybeden, üvey anne zulmü gören, yaptığı evliliklerden bir türlü aradığı mutluluğu bulamayan, çocukları Ayçe ve Memo Emrah’la arzuladığı baba-evlat ilişkisini kuramayan, adalet ve dürüstlüğe önem verdiği için işinden kovulan ve ömür boyu “mutsuz aşklarla” sınav edilen bir şairdir o.

9 Ocak 1990’da trajik bir ölümle aramızdan ayrılan Cemal Süreya’nın vefatının ardından çok şey yazılıp çizildi. Hem bu yazılan çizilenlere cevap hem de bütün ayrıntılarıyla çocukluğundan ölümüne kadar uzanan hayatını Size Nefesimi Bırakıyorum adlı kitapta kız kardeşi Perihan Bakır anlatıyor. Everest Yayınları’ndan çıkan kitap, Perihan Bakır’ın gözünden “bir abi portresi” olsa da, aynı zamanda güçlü bir şairin içine düştüğü yalnız ve zorlu hayata ayna tutuyor. Bakır’ın anlattıklarını kızı Güzin Tanyeri kaleme almış. Kitapta yer alan anekdotlar epey ses getireceğe benziyor.

Bugün 83 yaşında olan Perihan Bakır, kitapta abisinin ölüm nedeniyle ilgili şüphelere dikkat çekerken Kulaksız Mezarlığı’nda yatan Cemal Süreya’nın kendine ait bir mezarı bile olmadığını söylüyor: Cemal Süreya vefat edince amcasının yanında toprağa verilmiş, ancak daha sonra mezar açılıp şairin kemikleri bir kenara toplanarak aynı yere 100 küsur yaşında vefat eden yengesi gömülmüş.

Kız kardeşinin ve yeğeninin en büyük arzusu bir mezarı bile olmayan Cemal Süreya için yeni bir mezar yapılması.


SÜRGÜNE GÖNDERİLEN AİLE

Çocukluk günleri için “Ben o cehennemden doğan bir şairim. Bak bunu ilk defa söylüyorum, yaz bir kenara…” diyen Süreya’nın ölümü gibi çocukluğu da tam bir trajedi. Şair, 1931 yılında Erzincan’da dünyaya geliyor. Aslen Pülümürlü olan Seber ailesi bir anlaşmazlıktan dolayı köyden Erzincan’ın merkezine göç ediyor ve Cemal Süreya da burada birbirine âşık, mutlu bir çiftin ilk çocuğu olarak dünyaya geliyor, ardından da kız kardeşleri Perihan ve Ayten. Babası ve amcası o yıllarda kamyonlarıyla nakliye işi yapıyor. Bir gün çıkan kavgada -amca haklı olsa da- o kişinin akrabası olan albayın girişimiyle -Dersim olaylarından dolayı yürürlükte olan bir kanun maddesine dayanarak- amca Erzincan’dan Bilecik’e sürgüne gönderiliyor. Amcayı yalnız bırakmak istemeyen ailenin diğer üyeleri de o gece jandarmayla birlikte trenle yola çıkıp Bilecik Kurtköy’e bırakılıyor.

Henüz altı yaşında olan Cemal Süreya bu sürgünü hiç unutmaz. Kayıplar ve acılar da bu yıllara uzanır. Önce doğum yapacak olan annesi Kurtköy’de doktor bulamadıkları için karnındaki bebeğiyle vefat eder. Bir süre babaanne, Cemal Süreya ve iki kız kardeşiyle ilgilenir ancak üç çocuğa bakmak zor olunca baba evlenmek zorunda kalır.

İşte asıl kabus bu evlilikle birlikte başlar: Perihan Bakır’ın burada anlattıklarını okurken boğazınız düğümleniyor. Ağır işkenceler görerek büyüyen kardeşlerden Cemal Süreya ortaokulu parasız yatılı kazanarak biraz olsun bu evden uzak durmayı başarır. Ancak üvey anne tarafından zehirlenmeye çalışılan, kitapları yakılıp yırtılan, şiddet dolu bir çocukluğun şairin ruhunda açtığı yaraları tahmin etmek zor değil.

SİZE NEFESİMİ BIRAKIYORUM

Kitaba adını veren “Size Nefesimi Bırakıyorum” cümlesi de kardeşler arasındaki güzel bir anıdan yadigâr.

Üvey anneden zor olsa da sonunda kurtulurlar. O yıllarda Cemal Süreya Haydarpaşa Lisesi’ne başlar ve kardeşlerini sık sık ziyarete gelir. Babaları ise işinden dolayı evinden uzaktadır. Bir ziyaretinde kardeşlerine -daha sonra kendisinin de çok sevdiğini öğrendiğimiz- makarna pişirir, birlikte yerler, dergilere, kitaplara bakarlar ve abinin dönüş vakti gelince iki kız kardeş ağlamaya başlar. Cemal Süreya evin buz tutan pencere camına hohlar yanına da “Sizi seviyorum” yazar ve ekler: “Size nefesimi bırakıyorum buraya bakarsınız”. İki kardeş abileri gittikten sonra camdaki buğuya bakıp uzun süre ağlar.

Kitapta aile içinde uğranan haksızlıklar da kaleme alınmış. Mesela baba ve amcası birlikte iş yaptıkları halde ortak kazanılan paradan amca kendine İstanbul Cihangir’de apartman alır ve oraya taşınır. Maddi olarak aile içinde haksızlığa uğrayan kardeş ve yeğenler bunu sık sık dile getirseler de durum değişmez.

İLK ŞİİRİ ANNESİNE

Cemal Süreya’nın ilk şiiri, Ankara’da Mülkiye’de öğrenciyken okulun dergisinde yayımlanır. Annesi için yazdığı “Şarkısı Beyaz” adlı bu şiir daha sonra kitaplarına girmez. Günlüğünde o günleri şöyle anlatır: “İlk şiirden sonra bir hız geldi bana. Mülkiye’de bir öyküm, ardında da art arda şiirler yayımladım. XX. Asır, Yenilik, Yeditepe dergilerine de şiir yollamaya başladım. Hepsi yayımlandı. İlk şiirim yayımlanınca günlerce uyuyamadığımı anımsıyorum.”

Cemal Süreya ilk aşkına yazdığı mektupları (okul arkadaşı ve daha sonra ilk eşi olan Seniha Hanımdır) ve okul arkadaşı olan Sezai Karakoç’la ilgili bir anısını ise 1987 yılında verdiği bir söyleşi de şöyle anlatır:

“Ortaokuldaki o kızla hiçbir şey de konuşmamışız yani. Ben lisedeyken bana mektup yazdı. Sonra üniversitede mektuplaştık. Kendisini de fazla görmedim. O dünyanın bir ucunda, ben bir ucundayım. Sadece arada bir mektup yazıyorsun. Tabii ona manzum mektuplar yazardım. Mesela Mülkiye’de kız çok az, arkadaşlar birbirleriyle dans ederek dans öğrenirlerdi; biz dans etmeyi öğrenemedik. Yılbaşı günü aşağıda öğrenci balosu olurdu biz dans etmeyi bilmediğimiz için Sezai (Sezai Karakoç) ile ben, çıkardık, etüd salonunda ben bu kıza, o da başka birine, mesela otuz sayfalık manzum mektup yazardık. Evlenince iki çatışma birden oldu. Bir kere birbirinizi tanımıyorsunuz, hiç tanımıyorsunuz. Ortaokulda .. n’olacak... Aradan yıllar geçmiş, beraber olmuşsunuz. Onun özlemi başka, sizinki başka. Mükiye’de Maliye’yi seçtim. İdare’de kasabalarda insan yiter gider diye düşündüm, iyi ki düşünmüşüm. Evleneceğim kız kasabalı olduğu için kaymakam olmamı istiyordu. Çünkü ona göre o büyük. Ben Maliye’ye girince bozuldu, yani sanki hayalleri yıkılmış oldu.”


KADIKÖY’Ü ÇOK SEVER

Cemal Süreya hayatı boyunca parayı seven bir adam değildir. Elinde olan ne varsa hep sevdikleri için harcamaya özen gösterir ve bundan mutlu olur. Gösterişten uzak bir hayat yaşamaya azami derecede dikkat eder. Mesela kitaptan öğrendiğimize göre Süreya, sık sık ev değiştirir ve bu evler kiralıktır. İstanbul’da en çok Kadıköy’ü sever. Ev içinde her daim sadelikten yanadır. En kıymetli eşyaları her zaman kitapları ve binbir zorlukla çıkardığı Papirüs dergisi olmuştur. Fakat ömrü boyu hep kitaplarından ve aşktan imtihan edilir. Çocukken ilk kitaplarını üvey annesi yakmıştır. Daha sonra ise kızı Ayçe’nin annesi olan Seniha Hanım evi boşaltırken bütün kitaplarını yırtıp ortalığa atar. Ölümünden sonra ise kitaplarını oğlu Memo Emrah el arabasıyla sokaktan geçen satıcıya yok parasına satar.

Cemal Süreya’nın dürüst ve adaletli yanı da kardeşi tarafından kitapta sık öne çıkarılıyor. Mesela Menderes için açılan yolsuzluk davasında bilirkişi olan Süreya vicdanının sesini dinleyerek olayda Menderes’i aklar. Darphane’de müdürlük yaptığı yıllarda ise gördüğü bir usulsüzlüğü raporladığı için bir bahaneyle görevden alınır ama hiç aldırmaz. Çalıştığı bir yayınevinde ise kullandığı Türkçeye laf gelince o gün işi bırakır arkasına bile dönüp bakmaz.

“SEVMEK NE UZUN KELİME”

Perihan Bakır abisinin evlilikleriyle ve aşklarıyla ilgili de önemli bilgiler paylaşıyor. Yazılmış onca sevda şiirin arkasında ömrü boyunca sevgi ve mutlu bir yuva arayan kederli ve yalnız bir adamın hikâyesi var. Kadınlar onun hayatında üzüntü, kavga, hayal kırıklığı ve mutsuzluğun toplamı olmuş adeta. Yine ilk evliliğinden olan kızı Ayçe ile kuramadığı baba evlat şefkatini Zuhal Tekkanat’la olan evliliğinden dünyaya gelen oğlu Memo Emrah’la yakalamaya çalışır. Ancak bunu da bir türlü başaramaz. Vefat etmeden önce oğluyla yaşadıkları tatsız olaylar da belki ilk kez Cemal Süreya’nın kızkardeşi ve yeğeni tarafından bu kadar ayrıntılı olarak kitapta dile getiriliyor. Bugün hayatta olan Tekkanat ile ilgili suçlamalar Cemal Süreya okurlarını da şaşırtacak gibi.

Vefat etmeden önceki son 20 gününü büyük bir üzüntü içinde geçiren Cemal Süreya’nın vefatından iki gün önce son görüştüğü dostu Muzaffer Buyrukçu oluyor. Buyrukçu’ya büyük bir bunalımın içinde olduğunu söyleyen Süreya ölümü adeta bir çıkış olarak gördüğünü bu sohbette dile getiriyor.

Cemal Süreya’nın ömrü boyunca aradığı tek şeyin sevgi olduğunu söyleyen kız kardeşi Perihan Bakır abisini anlattığı kitabını şu cümleyle bitiriyor:

“Oysa tek istediğimiz ‘sevgi’ydi... Abiciğim de aradığı o aşkı, sevgiyi ve şefkati içine gömerek gitti... Ne diyordu abim: “Sevmek ne uzun kelime..”

#cemal süreya
5 yıl önce