1-ABD’deki sistemin en büyük zaaf noktalarından biri bütçe. Bütçe kabul edilmeyince sistem kilitleniyor. ABD, uzlaşma kültürünün gelişmesi nedeniyle bunu aşabiliyor ama bizde kamplaşma olması nedeniyle sistem ciddi bir krize girebilir.
2-Sistem krize girdiği anlarda Fransız sisteminde olduğu gibi eşzamanlı olarak fesih sistemi getirilmeli. Cumhurbaşkanı ile Meclis birbirini fesih edip seçimlere gitmeli. Arayışa girip bir parantez açmak istiyorum. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Süleyman Demirel de Meclis'i fesih etme yetkisini istemişti. Ancak Demirel bunu tek taraflı fesih olarak gündeme getirmişti.
3-Cumhurbaşkanlığı kararnameleri.
AK Parti’nin Meclis'e sunduğu teklifte insan hakları dışında Cumhurbaşkanı'na kararname çıkarma yetkisi tanınıyor. Ancak kanunla düzenlenen alanlarda kararname çıkarılamayacağı hükme bağlanıyor.
Bir istisna daha var. Eğer Cumhurbaşkanı bir konuda kararname çıkarır ve Meclis bunu kabul etmezse, aynı konuda Meclis kanuni bir düzenleme yaptığı taktirde kanun, kararnamenin önüne geçiyor. Ya da Meclis'e 110 imza ile Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açma imkanı getiriliyor.
4-Başkanlık sisteminde kazanan her şeyi alıyor. Bizdeki sistemde kazananın her şeyi aldığı değil, muhalefeti de tatmin edebilecek bir sistem üzerinde çalışılması fikri gündeme geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemini hızlı karar alma ve hızlı icraat açısından önemsiyor.
Başkanlık sisteminin bizim açımızdan bir de görünmeyen yüzü var. Askeri darbeler ve vesayet süreçleri. Bizim tarihimizin en önemli parçası bu. Başkanlık sistemi ile bunlar tarihe gömülecek.
Hukuk adamları birkaç konuda ciddi uyarılarda bulunuyorlar.
1-Türkiye’de kutuplaşma çok yüksek. Dünyada yüzde 5, Türkiye’de yüzde 20. Siyasi kutuplaşmayı düşürmek gerekiyor.
2-Başkanlık sistemi ile federalizm gelecek korkusu var.
Muhalefetin bir temsil alanı olmalı.
Üçüncü unsuru ise Cumhurbaşkanı ekliyor. Tek adamlık meselesi.
Erdoğan, ”Benim şahsi bir sorunum yok” diyor ve ardından devam ediyor:
“Ben Cumhurbaşkanıyım. Önümde 5 yıl var. Benim görüşüm iktidarda. Benim içinden geldiğim parti yüzde 49’la iktidarda. 7 Haziran’dan sonra da benimle uyumlu bir hükümet gelecek. Benim şahsi bir sorunum yok”
Tek adamlık tartışmasına geçen yazıda geniş yer verdiğim için burada kısa geçiyorum. Anayasa hukukçuları, tarihi önceden açıklanmış periyodik ve açık seçimlerin yapıldığı ülkelerde tek adamlığın olamayacağını kaydediyorlar. Ama şuna da değinmeden geçemeyeceğim. İki yazı da aktardığım tartışmalar tek adam iddialarına muhatap olan, Cumhurbaşkanı’nın masasında gerçekleşiyor. Siz gidin de bu tartışmayı tek adamların yüzüne karşı yapın bakalım?
Cumhurbaşkanlığı sofrasından yaptığım yayını Prof. Hasan Tahsin Fendoğlu’nun bir tespiti ile sonuçlandırmak istiyorum.
“Türkiye, imparatorluk bakiyesidir. Başkanlık sistemi, ilaç gibi bir sistem olur. Başkan birleştirici olur”