İmdi, din ve ibadet sayılan alanda asılları bozan bir fikir beyan edilemez. Ama böyle olması kişilerin bu konuları kabul etmek zorunda olduğu, kabul etmezse hayat haklarının bulunmadığı anlamına gelmez. Bunların varlığını ve gereğini tartışan, bu tartışmayı Müslüman olarak yapamaz anlamına gelir.
Peki, Müslüman olmamayı göze alarak yaparsa ne olur?
Ya da bunlardan birinin varlığına inanamadığı, ya da bu konuda tereddütleri bulunduğu için aksi fikir beyan ediyorsa din buna da izin vermez mi? Ben şahsen kişi düşünceleriyle hakaret ve düşmanlık hedeflemedikçe dünyevi cezalar açısından dinde böyle bir yasağın bulunduğunu bilmiyorum. Vaktiyle benim Güney Koreli Omar Tan Yun diye bir arkadaşım vardı. Müslüman olmuş ancak geldiği noktada, ben Allah’ın varlığına inanamıyorum demeye başlamıştı. Onunla bunu tartışıyorduk. Bir Müslüman bu hale düşerse ya da zaten Müslüman olmayan birisi böyle derse onu susturmamız mı gerekir? İşte dine dayanarak bunu söylememiz mümkün gözükmüyor.
Çünkü böyle bir hakkı insana bizzat Allah (cc) veriyor; “Dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin”
. Arkasından da dünyevi değil uhrevi bir yaptırımdan söz ediyor: “Ama biz zalimlere öyle bir ateş hazırlamışızdır ki dış çeperleri onları kuşatır. İmdat dilediklerinde imdatlarına yüzleri haşlayan erimiş maden gibi bir su yetişir! Ne kötü bir içecek ve ne fena bir mekân!” (18/29). İnkar eden zalimdir. O halde inanmayan bunu göze almalıdır. Ona da inanmıyorum derse bizim yapacağımız bir şey kalmaz, hakikatin ortaya çıkması için mahkeme-i kübrayı beklememiz gerekir.