|
Zamanın ruhunun peşinde

Yüzyılın başında Heidelberg sokaklarını arşınlarken zamanın ruhunun yanımda yanıbaşımda olduğunu gördüm. Almanya"nın önemli bilim merkezlerinden olan bu şehir İkinci Dünya Savaşı"nda bombalarla düzlenmemiş nadir yerleşimlerden birisi. Bunun nedeni müttefik güçlerin bu eski üniversite şehrine duydukları sempatiden çok garnizon olarak kullanmak istemeleriymiş.

Heidelberg sokaklarında gezerken kendinizi öğrenciler ve öğretim üyeleriyle çevrili buluyorsunuz. Üniversitenin şehrin kimliğinde önemli bir yeri var. Max Weber"in yaşadığı evi işaret etmişti mihmandarlık yapan arkadaşım.

Şehri ikiye ayıran nehrin üzerinde ona paralel olarak ilerleyen yolun adı da Philosophenweg, yani Filozoflar Yolu"ydu. Rivayet odur ki, eski zaman felsefecileri nehre paralel bu yolda nehre bakarak düşüncelerini yoğururlarmış.

Üniversite ve bilimin yanında dünyanın dört bir yanında kitapların gazetelerin basılmasını sağlayan Heidelberg matbaa makineleri şirketinin genel merkezi de şehrin göbeğinde yer alıyordu.

Heidelberg"in az ilerisinde, yaklaşık bir saat uzaklık mesafesinde ise Almanya"nın yeni yüzünü teşkil eden yazılım şirketlerinin merkezleri yer alıyordu.

Zamanın ruhu Heidelberg sokaklarında gizliydi.

Sadece teknoloji değil, sadece bilim de değil; sadece geçmiş değil, sadece gelecek de değil…

Şehre ruhunu veren tüm bunların gizemli karışımıydı.

Eski zamanların ağır mirasını vakur şekilde taşıyan bu şehir içinde hala yer almakta olan ABD garnizonuna rağmen kendi akışını sürdürüyor. Dijital öncesi çağın ruhunu veren şehirlerden birisinin bende uyandırdığı izlenim böyleydi.

Aradan geçen 10 yıldan fazla zamanda zamanın ruhu dünyanın farklı coğrafyalarında kendini göstermeyi sürdürdü.

Geçmişi boşlamayan ama ona hapsolmamış, geleceğe tutkuyla bağlı ama gerçekleri göz ardı etmeyen bir dünya zamanın ruhuna şekil veriyor.

İnovasyonu sadece yenileşmek, yenileşim olarak görmek bizi yanıltıyor.

Hatta zamanın ruhunu sadece inovasyona sığdırmak da öyle…

Zamanın ruhu bir yerlere park ettiğimiz tasavvurlara yeniden dönmeyi de içerir.

Eskiden düşünülenleri bugünün gözlüğü ile değerlendirmeyi de gerektirir.

Ecdadımızı anmayı seven bir milletiz. Zamanın ruhunu belki şu şekilde yakalayabiliriz: Fatih Sultan Mehmet olsa internetten ne şekilde yararlanırdı. Zamanın teknolojisini devletin hizmetine sunan bir padişah elbette böyle bir yeniliği de ıskalamazdı.

Mimar Sinan yaşıyor olsa dijital dünyadan ne şekilde faydalanırdı. Sosyal medyada kimlerle etkileşime geçerdi.

Zamanın ruhunu yarını dünle birlikte düşünebilen zihinlere yol göstermeye devam ediyor.

Zihnimizi yeniliklere açmak kadar onu geçmişle nasıl harmanladığımız da önemlidir.

Yahya Kemal"in "Kökü mazide olan bir atiyim" ifadesi bunun veciz ifadesidir.

Ancak zamanın ruhunu aramak, zamanın ruhunu bulmak ve zamanın ruhuna şekil vermek birbirinden ayrı şeyler…

Zamanın ruhunu aramak, onu bulmak, zamanın ruhunu bulmak da ona şekil vermek anlamına gelmiyor.

Türkiye"nin zamanın ruhunu arama yolculuğunda önemli aşamalardan geçtiğini söylememiz mümkün.

Hatta dünyanın dört bir yanına devlet ve sivil toplum olarak bu ruhu taşıdığımızı da söyleyebiliriz.

Ancak iş zamanın ruhuna uygun davranmaya gelince ezberlerimiz bizi yanıltıyor. Yenilenmenin nimetlerinden kendimiz yenilenmeden faydalanmaya çalışıyoruz ve haliyle mümkün olmuyor.

İlginçtir, örnek olarak verdiğim Heidelberg"te üniversite, Gutenberg öncesi döneme ait al yazmaları Gutenberg sonrası döneme ait dijital arşivlere yerleştirerek dünyadaki araştırmacıların kullanımına sunuyor. Hem de Gutenberg çağının gözde bir eğitim kurumu olarak…

Zamanın ruhunun peşinden giderken yolda karşılaştıklarımı sizinle paylaştım. Siz de kendi yolculuğunuza çıkarak zihninizin götürdüğü yere gidebilirsiniz.

11 yıl önce
Zamanın ruhunun peşinde
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler