|

Türk kimliği ''milliyetçi'' mi?

Türk kimliğini sadece biyolojik düşünmek, milli kimliğimizi ya da milliyetçiliği kısır tartışmalara kurban etmek insafsızlık olacaktır. Bu tür tartışmalar, güzel ülkemize hiçbir yarar sağlamamaktadır. Anadolu coğrafyasının kültürel markası olan ve medeniyete damgasını vurmuş bir kültürel dünyanın adı olan Türklük, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, dinsel ya da etnik olarak ayırt etmeksizin kucaklayan bir milli kimliktir.

Dr. Hakan Özden
00:00 - 24/02/2013 الأحد
Güncelleme: 21:19 - 23/02/2013 السبت
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Günümüzde etnik kimlik, milli kimlik ve milliyetçilik üzerine pek çok şey konuşulmakta; devlet, siyaset ve fikir adamlarının yanı sıra toplumun değişik kesimlerindeki birçok insan milli devlet ya da milliyetçilik üzerine insafsızca yorumlar yapmaktadır. Tabii ki, Türkiye''de hiç hoşa gitmeyen ve rafa kaldırılması istenen bazı aşırılıklar vardır. Fakat, şunu özellikle belirtmek isteriz: ''Türklük, suret-i katiyede coğrafyayla veya soy sop üzerinden sınırlandırılması mümkün olmayan bir kimliktir.'' Aksi ve suçlayıcı iddialar fevkalade gerçek dışıdır.

PARÇALANMIŞ KİMLİKLER

Aslında, milli kimliğin tartışmaya açıldığı ya da eleştirildiği dönem, post-modernizmin yükselişe geçtiği bu dönemle doğru orantılıdır. Post-modernizm, farklılıkları kutsayarak milli yapıları da alttan alta yıpratır. İster etnik, isterse kültürel milliyetçilik kategorisinde olsun, pek çok devletin ''birleştirirci yapısı'' bu dönemde ciddi biçimde sorgulanır olmuştur. ''Parçalanmışlık, bölünmüşlük, farklılığın ve özgün olmanın yüceltildiği post-modernitede, kimlik kavramı farklılıklar ve benzerlikler ekseninde ele alınır. Post-modernite kimlik inşasında, modern paradigmanın tersine kaygan bir zemin üzerinde gelişen toplumsal koşullar içerisinde belirsizlik, çeşitlilik, heterojenlik, karmaşıklık, görecelik ve parçalanmışlık kavramları hâkimdir. Bu dönemin geçerli olan kimlik söylemi, heterojenlik ve farklılık özünde biçimlenmektedir.''

Küresel koşulda, bireyin yakınlık kavramı da farklılaşmıştır. İnternet aracılığıyla bireyler, iletişimde bulunduğu ''ötekinin'' biyolojik ve toplumsal varlığını, sesini, görüntüsünü, cinsiyetini, kısaca bireysel tarihini dikkate almaksızın iletişimde bulunabilmektedirler. İnternetle oluşan sanal mekânda artık, burası-orası, iç-dış, yakın-uzak gibi ayrımların bir anlamı kalmamıştır. Yaşanan süreç, öyle bir hal almıştır ki, bireyler kimlikle oynamanın yeni olanaklarına erişebilir ve hiç tanımadığı birine karşı kimliğini gizleyerek, ismini, cinsiyetini, toplumsal rolünü ve statüsünü değiştirerek iletişimde bulunabilir. Birey, bedene ''sanal bir deri'' giydirebilme imkânı edinmiştir ve bu durum, bireye, sanal kimlik kılıfı altında çoklu kimlikleri benimseme fırsatı tanımıştır. ''Özünde kuralsızlık ve belirlenemezliğin geçerli olduğu bu düzende, kolektif kimlikler erozyona uğramış, bunun yerine alt-kimlik, üst-kimlik ya da çok kültürlülük gibi farklı kavramlarla, farklılıkların bir aradalığı öne çıkmıştır. Kimlik, artık yamalı bohça gibi istediği şekle bürünür biçimde akışkan ve her an değişebilir ve yeniden inşa edilebilir haldedir.'' Parçalanmışlık, bölünmüşlük, farklılık, çoğulculuk, çeşitlilik ve özgünlük yüceltilen değerlerdir; kimlik kavramı, bu bağlamda farklılıklar ve benzerlikler ekseninde inşa edilen ve istenildiği zaman da terk edilen bir yapıdadır.

TÜRK MİLLİ KİMLİĞİ

Tabiatıyla, tümüyle homojen bir yapıya rastlamak hayli zordur ama bu tür bir parçalanmışlığın da milli kimliğe verdiği zararlar ortadadır. Kaldı ki, Türk milli kimliği, aynı zamanda, bir değerler manzumesidir ve İslam''la iç içe geçmiştir. Bir diğer ifadeyle, din, milli kültürümüze ayrı bir kıymet kazandırmış; İslam, bizlere can vermiştir.

İşte bu milli kültür, hepimizi heyecanlandıran unsurları da içinde barındırır. Mesela, felaketler karşısında, aynı derecede üzülmek ve tepki vermek, milli gururumuzu kabartan olaylar karşısında aynı şekilde sevinmek, büyük birisinin önünden gitmemek, önüne geçmemek, oturuluyor ise karşısında bacak bacak üstüne atmamak, edep ve hayâlı olmak, misafirperverlik, ikram, komşuluk, yardımlaşma, hoşgörü, vs, vs.'' İnanın, yazımızda sadece bu tür değerler manzumelerini işlesek satırlar kâfi gelmeyecektir. Ve bu dil, Türkiye''de de, Balkanlar''da da, Kafkasya''da da farklı olabilen ana dillere rağmen aynıdır.

Dolayısıyla, bırakın ''ötekileştirmeyi,'' bizi biz yapan o kadar fazla ''özümüz'' var ki!

Öyleyse, Türk kimliğini sadece biyolojik düşünmek, milli kimliğimizi ya da milliyetçiliği kısır tartışmalara kurban etmek, yazımızın başında belirttiğimiz gibi insafsızlık olacaktır. Bu tür tartışmalar, güzel ülkemize hiçbir yarar sağlamamaktadır. Anadolu coğrafyasının kültürel markası olan ve medeniyete damgasını vurmuş bir kültürel dünyanın adı olan Türklük, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, dinsel ya da etnik olarak ayırt etmeksizin kucaklayan bir milli kimliktir.

YÜZDE 90 KENDİNE TÜRK DİYOR

Kaldı ki, Türk milletinin yüzde 90''ı aşan bir çoğunluğu, kendisini Türk olarak tanımlamakta, Türk kimliğini benimsemektedir. Türk kimliğini yeniden tanımlamaya çalışmak, ''etnikçiliği aşan ve etnik açıdan yansızlığı sağlamaya çalışan bir çaba olmaktan öte, bizzat etnikçi bir yaklaşımın eseridir.'' Zira, Türk sadece etnik bir grubun adı değildir ve etnik bir alana hapsedilemez.

Dolayısıyla, bu kimliğin kesinlikle ırkçı ve etnik aidiyete dayalı bir milliyetçiliği getirmediğini bilmek gerekir. Eğer öyle olsaydı, ülke, diğer katılımları engelleyecek şekilde dışa açılan tüm kapılarını kapatır ve başka etnik kökenden gelenlere, ''Türk olamazsınız, şu makama veya şu mevkiye siz getirilemezsiniz'' derdi. Halbuki, bunun tam tersi bir durum söz konusudur. Kişinin etnik kökeni ne olursa olsun, ülke, vatanına ve milletine gönülden bağlı herkesi bağrına basmaktadır. Milletler camiasında ise bunun örneği pek azdır. 1000 yıllık sentezi yok sayarak, Türklüğü bir etnisite algısına indirirseniz zihni bir kilitlenmeye doğru sürüklenirsiniz.

Görünen o ki, herkes kendi uzmanlık alanına göre Türk milli kimliğinin oluşum sürecini açıklamaya çalışıyor. Kimi, sanayileşme, kentleşme, burjuvazi, vs. diyerek türlü şahsiyetlerin eserlerine atıfta bulunuyor, kimi Fransız ihtilali ve ulus devlet diyor, kimi soy-sop diyor, kimi ise sadece politik ve hukuki birleşmelere dikkat çekiyor. Okudukları birkaç kitap dışında, Türk milletini tanımayan, değer ve kültür yargılarından bihaber olan insanlar, milli kimliğimiz hakkında türlü edebiyatlar terennüm ediyorlar.

Türk milli kimliği ise, sanki hepsine cevap verircesine, tüm bu açıklamaların aşıldığı yerde ortaya çıkıyor.

SORUNLAR VE SORUNLULAR

Bugün, çeşitli kimlikler temelinde ayrılıkçı tezler öne sürenler, medya ve siyaset dünyasında meşrulaştırılırken, birlik ve bütünlük kaygısı taşıyan ve milli duyguları güçlü olan insanlar ''öteki'' konumuna getirilmektedir. Bu, gerçekten de üzücü ve nereye varacağı hiç belli olmayan bir süreç olarak karşımızda duruyor. Şu günlerde, Türkiye''nin etnik bir yapıya bürünmesine hizmet edenler, hiç şüpheniz olmasın, yarın başka başka sorunlar çıkaracaklardır.

Sorun çıkarmada usta olan bu insanlar aslında bizatihi sorunludur.

٪d سنوات قبل