|

Bizimkisi 40 yıllık hikaye

1978 yılında Ankara'da kurulan ve bugün 13 şehirde faaliyet gösteren Türkiye Yazarlar Birliği, 40'ıncı yaşını "40 yılın fotoğrafları ve afişleri"sergisiyle kutluyor. 14 yazarla yola çıkan TYB'ye 18 yıl başkanlık yapan D. Mehmet Doğan, "Sağ kesimin bütün yazarlarını tek çatı altında toplamak ve ortak entellektüel bir görüş oluşturmaya çalıştık. Kurulduktan sonra seminerler ve yeni kitap tanıtımlarımızı bir kebapçının alt katında yapıyorduk" şeklinde konuşuyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 28/01/2018 Sunday
Güncelleme: 15:18 - 28/01/2018 Sunday
Yeni Şafak
Türkiye Yazarlar Birliği, 40'ıncı yaşını "40 yılın fotoğrafları ve afişleri"sergisiyle kutluyor
Türkiye Yazarlar Birliği, 40'ıncı yaşını "40 yılın fotoğrafları ve afişleri"sergisiyle kutluyor

Mehmet Doğan, Necmettin Türinay, Yahya Akengin, M. Cemal Çiftçigüzeli, Ahmet Günbay Yıldız, Zeki Ceylan, Hasan Kayıhan, Beşir Ayvazoğlu, Sadettin Elibol, Yavuz Bülent Bakiler, Mustafa Yazgan, Erdem Beyazıt, Hüsnü Aktaş ve Alper Aksoy’un çalışmaları sonucunda 1978 yılında Ankara’da kurulan Türkiye Yazarlar Birliği, bu yıl 40’ıncı yılını kutluyor. Gerçekleştirdiği sayısız faaliyet ile kültür hayatımızda yer edinmeyi başaran birlik, uzun yıllardır elinde bulundurduğu fotoğraf arşivini de 40 yaşına özel olarak gün yüzüne çıkardı. Genel merkezde gerçekleştirilen “40 yılın fotoğrafları ve afişleri” sergisi ile yeni yıla başlangıç yapan birliğin kurucularıyla olan fotoğrafları da dikkat çekiyor. Biz de kuruluş günü çekilen fotoğraftaki yazarların peşine düşüp Yazarlar Birliği’ni nasıl kurulduklarını kendilerinden dinledik. Fotoğrafta yer alan yazarların kimi düşünce ayrılıkları nedeniyle zamanla birlikten geri çekilse de kimi gönül bağını devam ettiriyor. Birliğe 18 yıllık başkanlık yaptıktan sonra şu an onursal başkan olan D. Mehmet Doğan, “Kurulduktan sonra ilk gerçekleştirdiğimiz söyleşi, seminer etkinlikleri, yeni kitap tanıtımlarını bir kebapçının alt katında yapıyorduk” diyor.


Yerimiz yurdumuz yoktu

40 yıl önce Mehmet Doğan arayıp bir araya gelerek bir birlik kuralım dedi. Necmetttin Turinay, Sadettin Elibolu gibi isimler de vardı. Ankara’da bir lokantanın kenarında toplandık. Çünkü bir yerimiz yurdumuz yoktu. Sonrasında vakıf kuruldu ve bir yer temin edildi. Şu an yeri yurdu var. 40 yıldır ayakta duruyor. Ben birkaç sene yönetiminde bulundum. Sonra kurucular dağıldı. Bir kısmı gitti. Ben kalanlar arasındayım. İstifa etmedim. Eskisi gibi sık sık gidemesem bile yılda bir de olsa ziyaret ediyorum. Kimi gönlünde büyütürken kimi orada hizmet ediyor. Artık 77 yaşındayım. Az gitsem de gönlümde büyütüyorum. Mesela D. Mehmet Doğan kurucular arasında ve yıllardır bırakmadan çok güzel hizmetler verdi. TYB, Türkiye’de güzel işler yapan bir yer haline geldi. Orada çalışanlardan Allah razı olsun. Keşke kurucular bir arada kalsaydı ve dargınlıklar olmasaydı. TYB kurulmadan önce Hekimoğlu İsmail ile kendi eserlerimizi basmak için Ankara’da İlmi Araştırmalar Yayınevi'ni kurmuştuk. Yanık Buğdaylar ilk defa orada basıldı. Milli Gazete ve Türkiye Gazetesi’nde yazılar yazdım. Sonra İstanbul’da Türdav’ı kurduk. Arkasından 36 yıl önce Timaş Yayınevi’ni kurduk. Şu ana kadar 4 bin üzerinde kitap yayınladık ve benim 55 tane eserim var.


Aydınlar Ocağı’nda kurulduk

1970’lerin sonu, Türkiye’de sağ sol çatışmasının çok keskin olduğu ve sokakta gençlerin öldürüldüğü bir dönemdi. Bütün siyasi akımlar kendilerine mahsus sivil toplum kuruluşları kurmaya çalışıyorlardı. Biz bütün sağ kesimi temsil eden yazarların bir araya gelmesi ve bir kuruluş çatısı altında toplanması görüşündeydik. Görüştüklerimiz böyle geniş tabanlı bir kuruluşun doğru olacağı ve müşterek bir entellektüel zemin oluşacağı hususunda hemfikirdiler. Ben, Necmetin Turinay ve Mehmet Cemal Çiftçigüzeli ile bu fikir doğrultusunda yola çıkıp yavaş yavaş diğer arkadaşlarla bir araya geldik. Fotoğrafta görünmeyen 4 arkadaşın da tasvibi ile Yazarlar Birliği’ni kurduk. Mavera grubundan Erdem Beyazıt, Töre’den Alper Aksoy ve Hasan Kayıhan, Hisar’dan Yahya Akengin kurucularımızın arasında. Ankara’da Necati Bey Caddesi'nde Aydınlar Ocağı’nda böyle bir oluşumun hayata geçirilmesine karar verdik. Yazarlar Birliği 1978 yılı Ağustos ayında kuruldu. Kuruluşundan itibaren 18 yıl başkanlık yaptım. Kurulduktan sonra ilk gerçekleştirdiğimiz söyleşi, seminer etkinlikleri, yeni kitap tanıtımlarını bir kebapçının alt katında yapıyorduk.


Faaliyete kebap kokuları arasında başladık. Yanılmıyorsam ilk faaliyetimiz Yahya Kemal Beyatlı'nın vefatının 20. yıldönümünde, Kasım ayında idi. Onun akabinde Mehmet Âkif’i kamuoyuna doğru olarak tanıtalım istedik. 27 Aralık’ta Mehmet Akif’in vefatının yıldönmünde Tacettin Dergahı’nda olduk. Bu başlangıç sonraki yıllarda gelişerek sürdürüldü. Yer arayışı içerisine girdik. Çünkü bütün evrak benim çantamda dolaşıyor, adres olarak da bir arkadaşın evini gösteriyorduk. O sırada kimse derneklere yer vermek istemiyordu. Birlik Yayınları diye bir yayınevi kurmuştum. Yazarlar Birliği için tuttuğumuz yeri Birlik Yayınları adına tuttuk. Kızılay’da Hatay Sokağında 40 metre karelik bir büro. Yayınevinin ismindeki “Birlik” kelimesi bize yardımcı oldu. O zaman Kızılay’da böyle yerler yoktu ve bizim gibiler oraya gelmeye çekinirlerdi. Bu algıyı yıktık. 1992 yılında Aile Kurumu yeni kurulmuştu ve biz de oraya 3 ciltilik ansiklopedi hazırladık. Yazarların telifini ödedikten sonra elimizde kalanıyla da Müdafa Caddesinde 210 metre karelik bir yer aldık. Geçen süre içinde Yazarlar Birliği, Türkiye Yazarlar Birliği olmuştu. 1992 yılında oraya taşındık. Bundan 10 yıl önce de Maliye Bakanlığı’ndan 49 yıllığına Sümer Sokak’ta 5 katlı bir bina aldık. Müdafa Caddesi’ndeki yerimizi Mehmet Âkif Araştırmaları Merkezi ve Kütüphanesi yaptık. Bugün, Türkiye Yazarlar Birliği’ni büyük şehirlerimizde bugün 13 şubesi var. 30 yıldan fazladır bir ödüllendirme sistemimiz var. Necip Fazıl, Cemil Meriç, Sezai Karakoç gibi büyük isimlere ilk ödülü biz verdik. Birçok şair ve yazarımız TYB’nin etkinlikleri çerçevesinde ilk defa yurtdışına çıkma imkânı buldu.


Evren döneminde çok çektik

70’li yıllardan bu yana her gün yazıyorum. 1981 yılına kadar Yeni Devir’de yazılar yazdım. 81 yılından sonra da Milli Gazete'de yazdım. Hala da Milli Gazete’de yazılarım yayınlanıyor. Ben, Mehmet Doğan, Beşir Ayvazoğlu, Necmettin Turinay, Sadettin Elibol gibi toplasanız iki elin parmakları kadardık. Ben yönetim kısmındaydım birliğin ama zamanla kendimi geri çektim. Şimdilerde de çok gidip gelmiyorum. En son 8 yıl önce bir etkinliklerine katıldım. TYB’yi kurduk ama sonra bir takım zorluklar yaşadık. Kenan Evren döneminden bahsediyorum. Kurucu arkadaşlarımızın hakkında soruşturma başlatılmış, birliğin kurucu üyelerinin toplanılması gibi kararlar anılmıştı. Bu olaydan sonra yazarlar birliği kendi çizgisinde devam etti ama ben olmadım.


Buluşmalarımız şöbiyetle noktalanırdı

Ülkede kelimenin tam manasıyla bir kör dövüşü hüküm sürüyordu; 12 Eylül 1980 darbesinin ayak seslerinin iyiden iyiye duyulmaya başlandığı çok zor günlerdi. Genç yazarlar olarak basit fikir ayrılıklarına bir yana bırakarak birlikte hareket etme, dayanışma, birbirimize destek olma ihtiyacı içindeydik. İlk toplantılarımızı Aydınlar Ocağı’nın Kızılay civarındaki merkezinde yapmıştık. Kuruluş gerçekleştikten sonra birlik için kiralanan dairenin yıllarca hepimiz için bir ilticagâh vazifesi gördüğünü tahmin edersiniz. Ankara’ya yolum düştüğünde soluğu orada alırdım ve D. Mehmet Doğan’ı daktilosunun başında, lügat hazırlarken bulurdum. Yıllarca süren o çalışma sonunda Büyük Türkçe Sözlük doğdu. Bu arada neresi olduğunu hatırlamadığım genişçe bir mekânda yeni çıkmış bazı kitaplar hakkında tartışmalı toplantılar da yapmıştık. Mesela Rasim Özdenören’in hiç noktalama işareti kullanmadığı Çarpılmışlar isimli hikâye kitabıyla Emine Işınsu’nun Çiçekler Büyür romanını uzun uzun tartıştığımızı hatırlıyorum. Çiçekler Büyür’ü ben takdim etmiştim. Mehmed Âkif’in vefat yıldönümlerinde Taceddin Dergâhı ziyareti de Yazarlar Birliği’nin bir çeşit ritüeli haline gelmişti. Birlik’teki buluşmalarımız, genellikle akşamüzeri Kızılay’da bir şöbiyet ziyafetiyle noktalanırdı.Kurucular arasında, Türkiye Yazarlar Birliği’nin faaliyetlerine en az katkıda bulunan biri varsa, o da benim; çünkü kısa bir süre sonra İstanbul’a gelmiş Hergün Gazetesi'nde çalışmaya başlamıştım. Birlik, 12 Eylül Darbesi’ni kazasız belasız atlatarak faaliyetlerine devam etti. O tarihte ben gazeteciliği bırakıp Milli Eğitim Bakanlığı’na dönmüş, Bursa’ya tayin edilmiştim. Yeni evliydim ve zar zor ısıttığımız küçücük bir evde Aşk Estetiği isimli kitabımı yazmaya başlamıştım. D. Mehmet Doğan, Yazarlar Birliği’nin bir bakıma yan kuruluşu olarak Birlik Yayınları’nı kurmuştu. İlk kitaplarım Aşk Estetiği, Eve Dönen Adam Yahya Kemal ve Gülname, Birlik Yayınları’nca yayımlanmıştır.


Sanat ve edebiyat faaliyetlerinin çatısı oldu

Bugünden geriye bakıldığında, Yazarlar Birliği için yapılabilecek en uygun tanımlama; onun kültür, düşünce ve sanat hayatımızda, herhangi bir grup veya hizip hareketi olarak doğmadığı gerçeğidir. Daha doğrusu Yazarlar Birliği, sanat ve edebiyat faaliyetlerinin ihtiyaç duyduğu bir tür çatı kuruluşu, ortak bir platform arayışının tabii bir sonucudur denilebilir. Birliğe, beraberliğe, birbirini okumaya olan ihtiyacı erken fark eden, yeni bir şuur hareketi olarak ortaya çıktı.


Bunu söylerken herkes bir olsun, herkes ortak bir ses versin denilmek de istenmiyordu. Daha açığı da Yazarlar Birliği, herhangi bir sanat tutumunun sözcülüğü rolünden hareket etmiyordu. Güzel olmuştu o buluşmalar!.. Yazarlar Birliği’nin çalışmaları kendisinde kalmayarak; kültür ve düşünce hayatımıza, sanat ve edebiyat zeminlerimize doğru transfer edilip durmuştur. Haliyle bu noktadan geriye dönülüp bakıldığında, ortadaki sayısız emek ve tecrübeyi anmamak olmaz. Onlarca genel başkan, yüzleri çok çok aşan yönetim kurulları, herhangi bir idari görevi bulunmadığı halde, katkıdan geri durmayan sayısız dostlar!.. Alınganlıklar, birbirini kırmalar, kırılmalar, darılmalar, hepsi hepsi oldu bunların. Hiçbirinin emeği, katkısı, heyacanı unutulamaz dolayısıyla.


Birliğin ilk resmi adresi benim evimdi

Türkiye Yazarlar Birliği’ni 14 arkadaş ile kurduk. İlk toplantımızı Ankara Aydınlar Ocağı’nda yaptık. Burada ortak görüşümüz şuydu: Yazarlık mesleğini bağımsız bir şekilde geliştirmek, her görüşe gerektiği kadar yer vermek ve yeni bir yazar nesli gelişmesine katkıda bulunmak. Bu çerçevede kurulurken birlik ilk resmi adresi benim evim oldu. Bizim entellektüel olarak çıtamızın biraz yüksek olduğu için bazı siyasi görüşler birliğe sahip çıkmak istedi. Bir kısmı İslamcı yazarlar birliği dedi. Bir kısmı milliyetçi yazarlar birliği dedi. Bugünkü mevcut yönetim bunların hiç birine sıcak bakmayıp tamamen yazarlar birliği olarak devam etti. TYB, Türk fikir hayatının sosyetisi haline geldi. Böyle olunca arkadaşlarımız bu şöhrete kapıldılar. İster istemez çözülmeler başladı içimizde ve tekelcilik haline geldi. Eski birlik havasında ziyade herkes müstakil yazar oldu ama TYB faaliyetlerine devam ediyor. Benim birlikle yolum 1994 yılında ayrıldım. Ben içinde yokum artık ama TYB’nin bugünlere gelmesi mutluluk verici. Birlik kurulurken TRT'de muhabirdim. Daha sonra haber merkezinde müdürlük görevini yürüttüm. Şu an emekliyim. Mehmet Akif Ersoy Kültür ve Sanat Vakfı başkanlığını yürütüyorum. Ulusal ve uluslararası sempozyumlar yapıyoruz.


Akif’i Türkiye’nin gündemine dahil ettik

Malum kurulduğumuz o yıllar ideolojik kamplaşmaların keskin olduğu yıllardı. Bu edebiyat, kültür sanat alanında da böyleydi. Kökü dışarıda olan ideolojiler örgütleniyor kültür ve yazarlık hayatını hegomenyaları altına alıyorlardı. Biz de buna karşı olan ve dünya görüşü taşıyan yazarlar olarak bir araya gelip bir çatı oluşturalım dedik. Ben de dedim ki ortak paydaşları olan kuruluşlar farklılıklarını bir kenara bırakıp bir çatı altında toplanabilir. Öyle de oldu. Bu böylece başlayıp çok güzel ilerledi. Daha sonra kendi aramızda bir anlaşmazlık oldu. Benim unutalım dediğim farklılıkları bazı arkadaşlar ön plana çıkartmaya çalıştı. Ben de ilerleyen süreçte 1985 yılında yolumu ayırmak zorunda kaldım. Ben birlikte olduğum süreçte çok güzel şeyler yapıldı. Ben şu an 72 yaşındayım. TYB’yi kurmadan önce Hisar Dergisi'nde yazılarım yayınlanıyordu. Şimdi de çeşitli yerlerde yayınlanıyor. Gazi Eğitim Enstitüsü’nde edebiyat öğretmeniydim. Sonrasında ilim ve edebiyat eseri sahiplerinin telif haklarını koruyabilmek için İLESAM’ı kurdum. Daha sonrasında da 1996’da Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı’nı kurdum bir grup akademisyen, yazar ve bilim adamıyla. Halen oranın yönetim kurulu başkanıyım.

#Yahya Akengin
#Mehmet Cemal Çiftçigüzeli
#Zeki Ceylan
6 years ago