|

Çorak topraklara bir yolculuk

Yunus Emre Vural’ın kaleme aldığı Gelevera Deresi on üç hikayeden oluşan bir ilk kitap. Vural hikayelerinde okuyucusunu Anadolu topraklarına götürüyor. Yazar, sade ve akıcı bir üslupla yöre halkının küçük dünyalarına ışık tutuyor.

Mustafa Özel
04:00 - 15/09/2021 Çarşamba
Güncelleme: 22:20 - 14/09/2021 Salı
Yeni Şafak
Gelevera Deresi, Yunus Emre Vural, Çıra Yayınları, Ağustos 2021, 94 sayfa
Gelevera Deresi, Yunus Emre Vural, Çıra Yayınları, Ağustos 2021, 94 sayfa

Her meslek erbabının, her çalışanın, her memurun iş hayatı süresince yaşadığı ilginç, ibretlik olaylar vardır. Çoğumuz bunları kayda değer görmeyiz. Şunu unuturuz: Bizim için kayda değer olmayan, başkaları için kayda değer olabilir. Devlette çalışıp da gördüklerini, yaşadıklarını kayda alan, kaleme dökenler, emekli olduktan sonra da yayımlayanlar, sayıları az da olsa vardır. Bunlar içinde olayları, kişileri hikâyeleştirerek anlatan yok mesabesindedir.

Yunus Emre Vural, bir kamu yöneticisi. Elân Elazığ’ın Sivrice ilçesi kaymakamı. Aynı zamanda Elazığ vali yardımcılığı görevini de yürütüyor. Vural, bahsettiğim tarzda eser veren ender şahsiyetlerden biri. Üstelik yazdıkları, ilk kez okuyucunun karşısına çıkıyor. Daha önce hiçbir yerde yazısı çıkmamış. Eserinin adı, Gelevera Deresi. Kitap, Çıra-Edebiyat’ın İlk Kitaplar Dizisi’nin dokuzuncusu olarak yayınlanmış, Ağustos 2021 tarihli, 94 sayfa. Malum son zamanlarda kitap basmak, ekonomik sebeplerden dolayı zorlaştı. Pandeminin etkisini de anmalıyız bu bağlamda. Edebî ürünleri yayınlamak, daha da zor. Çünkü edebiyat okurları, genel okurlara nazaran daha az. Bir de bir yazarın ilk kitabını, hikâye kitabını basmak çok kolay olmasa gerek. Bu açıdan yayınevini kutlamak lazım.

SADE VE YALIN BİR DİL

Kitapta on üç hikâye yer alıyor. -Hikâye demişken yayınevinin kitaba, öykü değil de hikâye demesinin de yerinde olduğunu ve isim ile müsemmanın örtüştüğünü söylemeliyim.- Bunların neredeyse tamamı, “köy edebiyatı” tabir edilen sınıfa dâhil edilebilecek vasıfta. Mahallî konuşma tarzları, şiveler, kelimeler öne çıkmakta. Mesela şu iki cümle: “Bize hökümetten acil iş çıktı, hökümet gonağı ne varsa yanmışmış, gidip tamir etcük. Beğem işim bir hafta sürer, gardaşın Yunis’e de haber et de sağa yarıma gelsin zehel.” (syf. 65). Mekân da büyük ölçüde köy. Dil ve üslup, oldukça sade ve yalın. İlk kitap olmanın acemilikleri, doğal olarak hissediliyor. Yazmak ayrı bir şey, bir üslupla anlatmak apayrı bir şey.

Yazarın mahallî sözcükleri kullandığını söyledik. Kitapta geçen, daha önce gördüğümü hatırlamadığım birkaç kelimeyi misal olarak zikretmek istiyorum: nebri (syf. 17), (çalpaladı) (syf. 27), hoşlamak (syf. 40), bıldır (syf. 51), toktağan ve cablama (syf. 52), kambalak (syf. 90), lostracı (syf. 91).

Bendeniz bir hikâye kitabında deyimlere atasözlerine, şiirlere, türkülere şarkılara temas edilmesini, atıf yapılmasını, tasvirlerde, diyaloglarda yer verilmesini önemli görüyorum. Mesela şöyle diyor yazar: “yetim hırsızlığa çıkmış ay akşamdan doğmuş” (syf. 14) veya “kork abrulun beşinden öküzü ayırır eşinden” (syf. 39). Şunu da türküye örnek olarak anayım (syf. 45):

  • Sevdiydik birbirimizi
  • Açamadık sırrımızı
  • Babalar haldan anlamaz
  • Duysa öldürürdü bizi
  • Vay vay vay vaay

Duvar Halısı’nda, Yahya Kemal’in Kar Mûsıkîleri adlı şiirinin şu mısraları çıkıyor karşımıza (syf. 16):

  • “Zihnim bu şehirden bu devirden çok uzakta,
  • Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.”

Kitabın adının, Gelevera Deresi olduğunu söyledik. Ancak kitapta bu isimle bir hikâye yok. Kitap, adını Tomruk başlıklı hikâyenin ana mekânını oluşturan dereden alıyor. Vural’dan, okuyucu olarak gerçek hayattan kesitler, olaylar taşıyan Gelevera Deresi’ni aşacak hikâyeler, çalışmalar bekliyoruz. Böyle bir imkân var. Bekliyoruz.

#Gelevera Deresi
#Yunus Emre Vural
#Çıra Yayınları
3 yıl önce