|

Yazarlar okulun ilk günlerini hatırlıyor

Okulların açıldığı şu zamanlarda günümüz yazarlarının okula başladıkları ilk günleri ve sonrasını merak ettik: İlk okuma heyecanları, ilk yazı denemeleri, ilk kitaplar... Arif Ay, Kadir Daniş, Mehmet Hakkı Suçin, Mehmet Berk Yaltırık, Abdullah Harmancı’nın kapısını çaldık ve ilk günlerin heyecanlarını kendilerinden dinledik.

Halil Solak
04:00 - 15/09/2022 Perşembe
Güncelleme: 18:20 - 14/09/2022 Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

Bugün yeni eğitim-öğretim yılının dördüncü günü. Okula yeni başlayanlar arasında hemencecik öğretmenine ve arkadaşlarına ısınanlar olduğu gibi alışmak için biraz daha zamana ihtiyacı olanlar var. İlk gün, ilk hafta, ilk ay, hatta ilk dönemde yaşananlar büyüyünce bir hatıra oluyor, unutulmuyor. Okula başladıkları ilk gün/ler yazarların da anı sayfalarına düşürdükleri ilk satırlardan oluyor genellikle.

YAHYA KEMAL OKULA NASIL BAŞLADI?

Mesela Yahya Kemal. Bir Osmanlı toprağı olan Üsküp’te 2 Aralık 1884’te doğan Yahya Kemal ilk tahsiline buradaki Yeni Mektep’te, 1889 yılında başladı ve yıllar sonra o ilk günde yaşadıklarını şöyle anlatacaktı:

“Yeni Mektebe başladığım gün güzel bir sonbahar günüydü. Dediğim gibi, beş yaşındaydım. Evde, bu işin olacağını bana duyurmamışlardı. Maamafih birkaç günden beri mektebe başlayan çocukların göğüslerine çapraz geçirdikleri sırmalı, kâr-ı kadîm, bir kitap kılıfı göstermiştiler. Bir sabah İshâkıyye Mahallesi’nde, karaağaçların altındaki konağımızın önünde el ele vermiş kız ve erkek mektep çocukları, sarıklı hocaları önde, ilâhîler söyleyerek göründüler. Her ilâhînin sonunda cumhurlu bir âmîn gulgulesi işitiliyor ve ilâhîler tekrar başlıyordu. Selâmlıkta, minderlere, sıra ile komşulardan, eşraftan, hacı ve hocalardan birçok misafir dizilmişti. Şerbetler ve kahveler dağılıyordu. Bu kalabalık bana hem ürküntü hem de üzüntü veriyordu. Kolumdan tuttular; köşede oturan Hoca Ganî Efendi, benimçün alınan yaldızlı, eski usûl Elifbâ kitabını açtı. Şahadet parmağımla Elifbâ’dan ilk harfleri tekrar ettirdi. Sonra şekere bulanmış bir parça mürekkep yalattı. Dua edildi. Babam, ‘Eti senin, kemiği benim!’ mukaddimesiyle beni hocaya emanet ettiğini söyledi. Evin bahçesinde ve sokaklarda ilâhîler tekrar başladı. Galiba bizim Yeni Mektep çocuklarından başka, diğer mahalle mekteplerinin çocukları da gelmiştiler. Çünkü alay büyüktü. Bütün bu çocuklara külahlarla şeker ve birer gün harçlığı verilmişti.”

GÜNÜMÜZ YAZARLARINDAN HATIRALAR

Küçük büyük, insan hayatının hemen her dönemecinin bir törene dönüştüğü Osmanlı dünyasında okula başlamanın da bir merasimi vardı: Bir çocuğun yaşı dört sene dört ay dört gün veya beş sene beş ay beş güne eriştikten sonra ilkokullara, yani o devirdeki adlandırmayla söyleyecek olursa mahalle mektebine ya da sıbyan mektebine başlayacaklarında özel olarak giydirilir, okuldan eve, evden okula giden yol boyunca, evde ve okul bahçe yapılan törenlerle eğitimine başlardı. Bed’-i Besmele cemiyeti, âmin alayı, mektep cemiyeti gibi çeşitli şekillerde anılan ve bazı farklıklar gösteren bu merasiminin ayrıntıları ile Halit Ziya’dan Halide Edip’e, Ahmet Rasim’den Hasan Âli Yücel’e, Reşad Ekrem Koçu’dan Burhan Felek’e edebiyat ve kültür tarihimizin önemli isimlerinin okul hatıralarını merak ediyorsanız, İsmail Kara ile Ali Birinci’nin müşterek çalışması, Bir Eğitim Tas avvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleri: Hatıralar-Yor rak günümüz yazarlarının okula başladıkları ilk günleri ve sonrasını merak ettik: İlk okuma heyecanları, ilk yazı denemeleri, ilk kitaplar… Arif Ay, Kadir Daniş, Mehmet Hakkı Suçin, Me ağıdaki dört soruyu yönelttik:

-Okula ilk başladığınız günlerden neler hatırlıyorsunuz?

-Okumayı öğrendikten sonra severek okuduğunuz ilk kitap hangisiydi?

-Okumayı söktüğünüzde mi yoksa yazmayı mı öğrendiğinizde mi daha çok heyecanlandınız?

-İlk kütüphanenizi ne zaman oluşturmaya başladınız?

İşte yazarlarımızın cevapları…

ARİF AY

“Okumanın yazmayı tetikleyen bir üstünlüğü var”

- Siyah önlük, plastik beyaz yaka, şeker torbası bezinden annemin diktiği şalvarımsı pantolon, soğuk kuyu lastiği ayakkabı, babamın makinayla kestiği üç numara saçlar, “uyu uyu / yat yat uyu” teranesiyle başlayan alfabe, saman kağıt sarı defter, ve silmeyen, silerse kağıdı da yırtan silgi. Balcı Köyü İlkokulu’nun kapısından böyle girdim. Okula sekiz yaşımda okuma yazmayı öğrenmiş olarak başladım. Kendisi de okuma yazmayı askerde öğrenen (Ali Okulu) babam, bir kış boyu bana okuma yazmayı öğretmişti. Okulumuzun biri müdür, iki öğretmeni vardı. Öğretmenim bana birinci sınıfa okuma yazmayı öğretme görevi vermişti.

-Hz. Ali Cenkleri. Babamın tek göz evimizin duvarına çivilediği kitap dolabında bu kitapla birlikte Mevlit, Arzu ile Kamber, Yusuf ile Züleyha, Kesik Baş hikayeleri vardı. Dönüp dönüp bunları okuyordum.

-İkisini birlikte söktüğüm için ikisi de o zamandan bu zamana heyecanlandırır beni. Okumanın yazmayı tetikleyen bir üstünlüğü var kuşkusuz. Yazmak ise büyülü bir uğraş: Sözcüklere kanat takmak, gerçekle hayali buluşturmak gibi.

-Lise öğrencisiyken oluşturmaya başladım. Kasabada kitabevi olmadığı için seyyar kitapçıların sergilerinden aldığım dinî içerikli kitaplardı bunlar. Mesela, İmam Gazali’nin İhyau’ulumi’d-din ve Ömer Nasuhi Bilmen’in 8 ciltlik tefsiri, Peygamber Efendimiz’ in hayatı, dinî hikâyeler vs. Kütüphanem iki kez hasar gördü. Biri, bodrum katta oturduğum evi su bastı; kitaplarım harap oldu.

İkincisi ise 12 Eylül gecesi darbecilerin öğrenci evlerine yaptıkları baskınların hışmına uğrayan kitaplar. Çoğunu onlar gelmeden banyo sobasında yakmak zorunda kalmıştık.

ABDULLAH HARMANCI

“Okuduğum zaman kendimi çok kıyak hissettim”

-Kıbrıs. Muhteşem bir orman. “E” harfini ters yazıyordum ve bu büyük mesele olmuştu. Okulda kızlar kareli kırmızı beyaz entari… Erkekler kısa kot pantolon ve mavi gömlek… Keçi boynuzu ağaçları altında devletin dağıttığı sütten içeceğiz diye sevinen biz subay çocukları… Üç sınıf bir arada okuyor. İkinci sınıfa geçerseniz kurşunla değil tükenmez kalemle yazacaksınız, demişti biri. Buna ne kadar sevinmiştik! İkinci sınıfa geçelim diye Allah’a ne kadar yalvarmıştık.

-1980’lerin başında okullarda kitap okuma işi pek sıkı tutulmuyordu. Kitap okumamız konusunda pek ciddi bir yol izlenmiyordu. Babam edebiyat öğretmeniydi ve dersine hazırlanırken bazı edebi metinleri sesli okuyordu. Yani ben okumayı öğrenmeden önce dinlemeyi öğrenmiştim. Okuduğum kitaplar akılda kalıcı klasikler değildi. Hatırlamıyorum. Babamın alıp geldiği Türkçe kitabını bir oturuşta yani bir solukta okuyup bitirdim. Renkli sayfaları vardı. Hala o renkli sayfalar içimdedir. Kitabı bir çırpıda okuyuşuma annem ne kadar şaşırmıştı. Dış görünüşüm itibariyle kimseye bir şey vadetmiyorum galiba. İnsanlar ilk şiirlerimi okuduklarında da bunları benim yazdığıma inanmadılar.

-Aslında ikisi de muhteşemdi. Ben hiçbir zaman başaramam, sanıyordum. Okuduğum zaman, galiba asıl okuduğum zaman kendimi çok kıyak hissettim.

-Babamın bana Ömer Seyfettin serisi aldığını hatırlıyorum. Jules Verne falan. Onları sahiplenmiştim. İlkokul senelerinde kitaplarımı yan yana dizmeye başladım. Ama içimde bir yangın çıkması lisede oldu. Kendimi kaybetmiş gibi kitap alıyordum. Okumak bir amaç olmaktan çıkmıştı. Asıl amaç kitabı rafa dizmekti.

KADİR DANİŞ

“Abaküsümü, okulun yokuşunu ve ilk kavgaları hatırlıyorum”

-Öğretmenimizin Amasya ağzını, beslenme çantamın kendine has kokusunu, abaküsümü, okulun yokuşunu ve ilk kavgaları.

-Babam başka pek çok macera kitabıyla birlikte Jules Verne’in romanlarının çocuklar için olan kısaltılmış versiyonlarını da almıştı. Onları keyifle okuduğumu hatırlıyorum.

-Sanırım ilk hikâyemi yazdığımda. İkinci ya da üçüncü sınıfta olmalıyım: Ortaya kendimden beklemediğim bir şey koymuştum ve ilk kez harfler beni o kadar heyecanlandırmıştı.

-Benim kitap toplama alışkanlığım biraz sinir bozucu. Elimde kitap biriktikçe, yani odamda bir kütüphane oluştukça bir daha kitap toplamamaya karar verip kitaplarımı dağıtıyorum; ama sonra pişman olup tekrar kitap toplamaya başlıyorum. Sonra yine elimde kitap birikince gene pişman oluyor ve kütüphanemi tekrar bozuyorum. Bu fasit döngüye babamın aldığından bahsettiğim ilk kitaplarımla başlamış olsam gerek.

MEHMET HAKKI SUÇİN

“Öğretmenin neden ‘buhar olduğunu’ anlamazdık”


-Babamın imamlık yaptığı bir köyde ilkokula başladım. Doğru dürüst yolu olmayan, babamın maaşını almak için atla ilçeye gidip geldiği bir köydü. Kışları çok çetin geçer ama bahar ve yazları muhteşem güzeldi. Bu köyde okula başladım. Öğretmen en fazla iki ay gelir, sonra da ortadan kaybolurdu. Öğretmenin neden “buhar olduğunu” anlamazdık. Her sabah koltuğumuzun altına bir tezek alıp okula gittiğimizi hatırlıyorum.

-Köyümüzde kitap namına bir şey olduğunu hatırlamıyorum. Öğretmenin bize yazdırdıkları ve verdikleriyle yetiniyorduk. Ders kitabımız var mıydı hatırlamıyorum. Olsa hatırlardım.

-Okumayı söktüğümde heyecanlanmıştım ama öğretmenimiz yazımın güzel olduğunu belirttiğinde daha da özenmiştim.

-Lise yıllarımda elime Aziz Nesin’in Fil Hamdi’si geçmişti. Belki de okuduğum ilk “edebî” eserdi. Bu kitabı birkaç kez okuduğumu hatırlıyorum. Hemingway’in Silahlara Veda, Steinbeck’in Gazap Üzümleri’ni İngilizce öğretmenim Mustafa Avcı’nın tavsiyesiyle okumuştum. İlk kütüphanem de böyle oluştu. Tabii kütüphanemin ilk üyelerinden biri de İngilizce-Türkçe sözlüktü. Daha lise yıllarımda bazı Türkçe şarkıları bu sözlük yardımıyla İngilizceye sözde çevirerek arkadaşlarıma söylerdim.

MEHMET BERK YALTIRIK

“Elime geçen ne varsa okuyordum”

-1994-1995 döneminde ilkokula başladım, İstanbul Çapa’da Fatih Gazi İlkokulu’nda. İlk gün bir fotoğrafçı gelip ikişer ikişer hepimizin sıralardaki fotoğraflarını çekmişti öğretmenimizle birlikte. O fotoğraf halen durur, çekildiği anı hatırlıyorum.

-O dönem “Dört Kafadarlar Takımı” serisi pek revaçtaydı, zannediyorum Thomas Brezina’nın “Vampirlerin Gecesi”.

-Okumayı söktüğümde, ki okula başlamadan önce okumaya başlamıştım. Elime geçen dergi, gazete ne varsa okuyordum.

-2002’de, 8’inci sınıftayken karar verdim. O dönem çalışma masamın rafında tutmaya başladığım birkaç kitap vardı. Dedeme kitaplarımı anlatırken, “Benim kitaplıktan” demiştim. Dedem de, “Bir kütüphane oluşturdun mu, çalışırken istifade edebiliyor musun oradan?” diye sormuştu. Bu soru üzerine kendi kütüphanemi, kitaplığımı oluşturmaya karar verdim. Belli türlerde kitapları toplamaya başladım. Onları tematik olarak ayırmaya ve bir defterde kayıtlarını tutmaya başladım.

#Okul
#yazar
#Arif Ay
#Kadir Daniş
#Mehmet Hakkı Suçin
#Mehmet Berk Yaltırık
#Abdullah Harmancı
#Yahya Kemal
#Ömer Seyfettin
2 yıl önce