|
Kanayan coğrafyamız, yüreğimiz...

“Ya Rabbi işittik ve itaat ettik. Allah muhakkak işinde galiptir... Görünen ne olursa olsun, kim yenerse yensin kim yenilirse yenilsin galip olan hakim olan yapan ve yaptıran sensin. Ya Rabbi, Sen ki Muhammed Mustafa''ya dahi yenilgi sınavını yaşatansın... Sen zulmetmezsin ya Rabbi. Ya Rabbi, inandık ve tasdik ettik. Zulmeden biziz Ya Rabbi... Senin yolunda kenetlenmeyip benlik hevesiyle ayrı düştüğümüz ve bölündüğümüz için kendimize zulmettik. Biz, bize zulmettiğimiz için düşman da şimdi bize zulmediyor... Bütün zalimlerden ve senden sana sığındık ya Rabbi... Bizler gafil olduk, günahkâr olduk, mahkum olduk, mağlup olduk. Kur''an ve sünnetin hikmetleriyle uyanmadık, sen bizleri düşmanın saldırılarıyla uyandırdın, şimdi de lütfet Ya Rabbi, bize bu saldırıları defedecek güç ve enerji ver... Bilinçli sabır ve sebat ihsan eyle... Ya Rabbi bize barış dini İslam''ı getiren kutlu Peygamber''in hürmetine, O''nun mecbur kalıp savaştığı zaman titizlikle sadık kaldığı vuruşma hukuk ve ahlakından ayırma Ya Rabbi...”

Bu duayı, bugünlerde İslam coğrafyasında olup bitenleri anlamamıza belki yardımcı olur diye sizlerle paylaştım. “Bu sene de Kurban Bayramı hac mevsimine denk geldi” diyebilecek kadar “hayat”tan kopanlar hariç hepimiz biliyoruz ki mübarek üç aylardayız ve hepimiz için farz olan kutlu oruç günlerinin, mübarek Ramazan ayının başlamasına üç haftadan az bir zaman kaldı. Yine hepimiz biliyoruz ki bu ibadet, nefsimizi terbiye etmek için... Evet, mübarek üç aylardayız ancak buna rağmen yüreğimiz kanıyor, kardeşliğimiz kanıyor, İslam coğrafyasının birçok yerinde Müslüman kanı akmaya devam ediyor. Korkunç katliamlar yapılıyor. Daha korkunç olanı ise bu katliamları, bu zulümleri ne yazık ki son zamanlarda en çok yüzyıllardır mazlum olanların birbirine yapması...

Tekrar tekrar yazmama gerek yok, bazılarının “Devrim” ya da “Arap Baharı” diye adlandırdığı isyanlar bazı çok heyecanlı arkadaşların anlattığı ve inandığı gibi başlamadı ki biraz zaman ayırıp dünyada olup bitenlere aklıselimle, mümin ferasetiyle şöyle bir göz atsalar aslında yalnızca kardeş kanının akıtılmasının hedeflendiğini onlar da anlayacaklar ve kabul edecekler. Ne yazık ki kendi anlattıklarına bizim de inanmamız için yeri gelince asabileşmekten de çekinmeyen bu arkadaşların birçoğu elma ile armudu karıştıracak kadar hatta elma ile armudu toplayacak kadar bilgi sahibiler. Gerçi buna da şükür; neyi ne ile karıştırdığını, topladığını anlayamadıklarımız da var. Geçenlerde aktivistlikten arta kalan zamanını yazı yazarak telef eden bir ağabey, bir yazısının başında “nedir bu Arapların Müslümanlardan çektiği” demiş ki Türkçe, Türkçe olalı böyle katledilmemiştir herhalde. Oysa basit bir dil bilgisi olan herkes bilir ki “Arap” kelimesi bir kişinin kavmini “Müslüman” kelimesi ise bir kişinin dinini belirtir. Şimdi Türkçe''yi bu ağabey gibi kullananların “Devrim” ya da “Arap Baharı” hakkında yazdıkları ve yazacaklarından neyi ne kadar anladıklarını nasıl anlayabileceğiz. Oysa bir an önce hepimiz büyük resmi görmek, aslında yalnızca kardeş kanının akıtılmasının hedeflendiğini anlamak zorundayız.

Tunus''taki diktatörün gideceğini neredeyse son dakikada öğrendik. Mısır''dakinin gitmesiyse biraz daha uzun sürdü, maksat diğer ülkelerin devrimcilerine zaman tanımak ve cesaret vermek miydi acaba? Görünüşte hem Tunus''taki hem de Mısır''daki isyanlar başarıyla(!) son buldu. Olaylar Libya''ya sıçratıldığı sırada milletvekili seçimlerine yoğunlaşan Türkiye bu ve başka birçok sebepten dolayı her açıdan ister istemez “duygusal” bir tavır almak zorunda kaldı. Libya yetmedi olaylar Suriye''ye sıçratıldı ve sanırım sahnelenen büyük oyunun en acımasız yanını da Suriye''de görmeye başladık. Dediğim gibi her ne kadar isyanların doğal şartlarda kendiliğinden başladığına inanmıyorsam da şu da bir gerçek ki onca zulümden sonra hızla genişleyen isyan dalgası tüm mazlumlar için bir umut oldu ve sessiz, sıradan insanlar devrimcilere destek vermeye başladılar. Ancak gelişmeleri izledikçe, büyük oyunun bu umudun üzerinden de sürdürülmesinden, öfkeyle karışık bu umudun yanlış yönlendirilmesinden, büyük bir Sünni-Şii çatışmasıyla Müslümanların birbirine kırdırılmasından, böylece zulmü asıl hissedenlerin tekrar bütün cesaretlerini kaybedip yine on yıllarca içine kapanmasından, bir daha başını kaldıramamasından endişe ediyorum.

Geçtiğimiz günlerde bunları düşünürken Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu, Libya''ya bir çıkarma yapmıştı ve bir yazısında bunu anlatan Hakan Albayrak kardeşim “Yeni Libya''nın emperyalistlere yâr olmaması için Türkiye''nin O''na (nedense “ona” yerine “O''na” yazılmış?) kararlılıkla sahip çıkması gerekiyordu. Bunun nihayet gerçekleşmekte olduğunu görmek ne güzel. Haçlı işbirlikçisi imajından kurtulmak isteyen Libyalı devrimciler de Türkiye''nin yanlarında yer almasına en çok bunun için seviniyorlar” demişti. Hakikaten çok ilginç, öyle değil mi? Libya''da isyan başlatıldığında birçok farklı nedenden dolayı “duygusal” tepki veren Türkiye bu mesele karşısında şimdi farklı bir tavır mı alıyor? Hem Libya''nın emperyalistlere yâr olmaması için Türkiye''nin bu ülkeye kararlılıkla sahip çıkması nasıl olacak? Ben yanlış mı biliyorum, Türkiye NATO''nun aktif bir üyesi değil mi? NATO başka, emperyalistler başka mı? Bir de haçlı işbirlikçisi imajından kurtulmak isteyen Libyalı devrimcilerin bu imajı nasıl oluştu acaba? Kısa bir süre önce Bingazi sokaklarında Fransa bayraklarıyla gösteri yapanlar bunlar değil miydi yoksa?

Aslında ben de herkes gibi Türkiye için tüm mazlumların umudu, büyük ve güçlü bir barış ülkesi olsa, diye hayaller kuruyorum ama hayal kurmak başka, gerçekleri görebilmek başka... Şimdi bunun için de AK Parti''nin seçim kampanyası sloganındaki gibi “Hayaldi gerçek oldu” diyemeyiz ama duadaki gibi her zaman diyebiliriz: “ ...lütfet Ya Rabbi, bize bu saldırıları defedecek güç ve enerji ver... Bilinçli sabır ve sebat ihsan eyle... Ya Rabbi bize barış dini İslam''ı getiren kutlu Peygamber''in hürmetine, O''nun mecbur kalıp savaştığı zaman titizlikle sadık kaldığı vuruşma hukuk ve ahlakından ayırma Ya Rabbi...”

il y a 13 ans
Kanayan coğrafyamız, yüreğimiz...
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri