|
Dijital mahremiyet ve meşrulaş-tırıl-an kötülükler
Dijitalleşme içimizdeki
mahremiyet duygusunun
ne kadar azaldığının da göstergesi oldu.

Eskiden ayıp ve kusurlarımızı örterken şimdi dünyaya ilan etmekte bir mahzur görmüyoruz.

Mahzur görmediğimiz gibi bazen
övünüyoruz
.
Mahremiyetini yok sayanların, ihlal edenlerin,
utanmaktan utananların cesur ilan edildiği
bir zaman dilimindeyiz.

Dijital teknoloji ve onunla hayatımıza giren mobil aletler ile eski düzenin eksikleri kusurları, hataları da dijitalleşti

Prof. Dr. Ömer Torlak’ın dikkat çektiği gibi dijital dünyanın yeni kartellerinin
farklı bir sömürgecilik
biçimi
ile ekonomiyi ve iş hayatını rekabetçilikten uzaklaştıran iş ahlakına aykırı çıkışlarını izliyoruz.
Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK) Başkanı Prof. Dr. Faruk Bilir diyor ki;
“Mahremiyet kişi özgürlüğünün bir parçasıdır.
Kişisel veriler artık hayatımızı ciddi şekilde etkilemektedir. Bireyin mahremiyeti dijital ortamda da tesis edilmelidir. Mahremiyetimiz içinde bulunduğumuz zamanda en önemli insan haklarından biri haline geldi”.

Yani iş ahlaksızlığı ve mahremiyet ihlali dijital çağa ayak uydurmuş.

Ayarları bozulan insan
olunca çağın değişmesi bir anlam ifade etmiyor.

**

Bu konular İstanbul’da geçen hafta 5’incisi yapılan Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (
İGİAD
) tarafından “Dijital Dünyada Ekonomi Ve İş Ahlakı” temasıyla düzenlenen
“Türkiye İş Ahlakı Zirvesi’
nde konuşuldu.
Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği Başkanı Ayhan Karahan’ın dediği gibi dijital ekonomide iş yapış şekilleri değiştiği gibi
İş Ahlakı Kodları
da buna paralel değişecek.
Yapay zekaya veya yapay zekâ tarafından kontrol edilen herhangi bir makineye her türlü teknik bilgi nasıl yükleniyorsa,
hak hukuk ve insani değerler
de yüklenecek.

**

Şu anda tek tek insanların, şirketlerin, devletlerin, siyasilerin sosyal medya araçlarıyla yönlendirildiği
dijitalleşme yüzyılının vahşi kapitalizm dönemini
yaşıyoruz.

**

Bu savrulmanın evveliyatı var.

Önce
Aşk-ı Memnu
gibi roman ve hikayelerdeki gayrı meşru ilişkileri
“yasak aşk”
adıyla kutsallaştırdık sonra meşrulaştırdık.
Sonra radyo döneminde
“arkası yarın”
programlarıyla kulakları alıştırdık.

Sonra evimizin baş köşesine yerleşen televizyonlarla sesli meşrulaştırmaya görüntü ekledik.

Hepsindeki kutsal örtü aynıydı;
yasak aşk
İçinde aşk geçen her
ahlaksızlık
kutsallaştırıldı.

Evlilikler, ekonomik yük ve özgürlüğü kısıtlayan kurumlar olarak gösterildi.

Ailenin yerini nikahsız “
birliktelik
”le doldurmak isteyenler çok çalıştı ve başardı.

Karşı çıkanlar ise önce kızdı, öfkelendi sonra teslim oldu.

Şimdi sadece seyrediyor.

Öfke bitti, keyif almaya bile başladı ve seyirci olmayı tercih etti.

**

Garipsiyor muyuz?
Hayır.
Devlet televizyonlarının dışındaki televizyonlarda oynatılan dizilerin neredeyse tamamında (istisnalar hariç) ya başroldeki kadın ve erkek oyuncunun
normalleştirilmiş gayrımeşru ilişkisi
var ya da elindeki silahla her bölümde onlarca insan öldüren
çakma mafya babaları.
Aldatmanın,
küçük kaçamaklar
olarak meşrulaştırılması, aşkla örtülmesi, karı koca ihanetlerinin
sevgisizlikle
mazur gösterilmesi, nikahlı kocanın nikahsız ilişki sonucu doğan
çocukla kandırılması
gibi öğretici yol gösterici konular,
50 kurşunla ölmeyen mafya babası ve bir tokatta ölen
figüranlarla
şiddetin özendirilmesi vs vs.

**

Türk iş dünyası
bu dizilerin yurtdışına ihracatının artmasından dolayı sevinirken biz üzülüyoruz.
Çünkü biz bu dizilerdeki insanlar değiliz.

Bu kadar ağır bombardımana rağmen hala ayaktayız, hala değerlerine sahip çıkmak isteyen sessiz bir çoğunluğun kalmasından dolayı güçlüyüz ve umutluyuz.

**

Yüzünde göz izi var sana kim baktı yârim
” demeyi köylülük olarak görüp, “
Sevda baştan gitmiyor sarılıp yatmayınca
” demeye başladığımızdan beri savruluyoruz.

Bu mahremiyetin yok edilişinin evveliyatını bilmezsek bütün kabahati dijitalleşmeye yükleriz ki bu da bizi yanlış çözümlere yöneltir.

**

Yukarıda saydığım
yasak aşklı, silahlı, ruh yaralayıcı, köşk ve konaklarda çekilen
dizilerin hepsini izlemeyi bırakın.
TRT 1’de 3 haftadır devam eden
Gönül Dağı
’nı izleyin.
Bozkırları
seyrederken büyülenecek, bu yüzyılın en büyük ozanı
Neşet Ertaş
’ı dinlerken de gönlünüzün pası gidecek

Hem keyif alacaksınız hem yaralanmayacaksınız.

Belki de yaralarınız iyileşecek.

Çünkü bu dizi
Anadolu kokuyor.
#Dijital
#mahremiyet
3 years ago
Dijital mahremiyet ve meşrulaş-tırıl-an kötülükler
Devlet içinde cemaat olur mu? Ya da nasıl olmalı?
Medeniyet krizi: Önümüzü açacak Maarif Modeli ve Siyer-i Nebî Projesi
İstanbul’un geleceği Türkiye’nin geleceği demek
Bu en sinsi planı devreye sokacaklar aman dikkat
Öznenin dili, dilin öznesi