Yeni Pan-Amerikanizm çağında: Rusların Alaska pişmanlığı

04:0031/01/2025, Cuma
G: 31/01/2025, Cuma
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Alaska’nın satışı, stratejik sonuçlar doğurmuştur. ABD, bölgenin doğal zenginlikleri ve stratejik konumuyla önemli bir güç kazanmış, özellikle Pasifik’teki etkisini artırmıştır. Rusya ise, bu satışla kısa bir süre mali bir rahatlama sağlasa da, Alaska'nın ilerleyen yıllarda keşfedilen zenginliklerini kaybetmiştir.

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü

ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump 20 Ocak’ta resmen göreve başlamasından önce birçok beyanıyla yeni tartışmaları alevlendirmişti. Trump, Kanada’yı 51. Eyalet olarak ilan ederken Grönland ve Panama’yı da 52 ve 53. Eyalet olarak ifade etmeye başlamıştı. Böylece 19. yüzyıldaki Pan-Slavizm ve Pan-Germenizm gibi 1945’lerden itibaren başlayan Pan-Amerikanizm, 21. yüzyılın yayılmacı siyasetinin adı oldu.

Panama, dünya ticaretinin yarısından fazlasını doğrudan etkilerken, Grönland da erimeye başlayan kuzey kutbuyla açılan yolun kontrol noktası haline geldi. Kanada ise ciddi şekilde petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip. Kanada’da ayrıca Amerika kıtasının en zengin su havzaları da bulunmakta. Arktik bölgenin siyasetini doğrudan eline almak isteyen Trump, Pax-Amerikan iddiasını yenileyip 21.yüzyılın başat gücünü içerden başlayarak inşa etmek için Pan-Amerikanizmi başlattı.

Rusya’nın Ukrayna saldırısı, Kafkaslara ve Türkistan’a olan ilgisi de esasen Pan-Amerikanizme bir tepkidir. Aynı şekilde Çin’in de Pamir Dağları ve Tayvan’a yönelik iddiaları ve Doğu Türkistan işgalinden vazgeçmemesi de Pan-Çinizm’dir. Bu yazıda 158 yıl önce Alaska’yı ABD’ye bir arsa gibi 7.2 milyon dolara satan Rusya’da yeniden gün yüzüne çıkan pişmanlığın yansımaları ve günümüzde Trump’ın söylemleri ile alevlenen tartışmalara tarihi açıdan bir arka plan sunmak amaçlanmıştır.


BÜYÜK TOPRAK

Alaska, 18 Ekim 1867’de Rusya tarafından ABD’ye satılmış ve böylece Rus İmparatorluğu’nun 126 yıllık denizaşırı kolonisi üzerindeki hâkimiyeti sona ermiştir. Bu olay, dünya siyasetinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bölgenin adı olan Alaska yerlilerin dilinde “Büyük Toprak” anlamına gelen bir isimdir.

Alaska, yalnızca ana kara topraklarını değil, aynı zamanda Amerika’nın kuzeybatısındaki Pasifik Okyanusu’nda yer alan birçok adayı da kapsar. Bu coğrafya, dağlar, volkanlar, permafrost, bataklıklar ve göllerle şekillenmiş olup, ABD’nin en yüksek noktası olan ve 6 bin 193 metreye ulaşan Denali Dağı gibi dikkat çekici özelliklere sahiptir. Denali ismi de yüksek dağ anlamındadır. Denali yerliler tarafından bu isimle anılırken, Amerikalılar bu dağa 1901’de bir suikast sonucu öldürülen ABD Başkanı McKinley’nin adını vermiştir. Kızılderililer, bölgedeki coğrafi alanlara anlamlı ve uyumlu isimler vermiş olsa da günümüzde çoğu değişime uğramıştır. Eski isimlerinin yeninden kazandırılması tartışmaları bugün hala sürmektedir.


NADİR ELEMENTLER VAR

Doğal kaynaklar bakımından zengin olan Alaska, petrol ve doğal gaz, altın, gümüş, bakır ve çinko gibi minerallerin yanı sıra kereste, hidroelektrik enerji ve tatlı su kaynaklarıyla öne çıkar. Ayrıca turizm, geniş vahşi yaşamı ve doğal parklarıyla önemli bir ekonomik kaynak oluşturur. Bölge, nadir toprak elementleri açısından da dikkate değerdir.

Güneydoğu Alaska’daki Bokan Dağı ve Ray Dağları gibi alanlar, disprosiyum, terbiyum ve itriyum gibi nadir ve değerli toprak elementlerini barındırmaktadır. Nadir toprak elementlerinin ekonomik ve stratejik önemi büyüktür, ancak bu kaynakların keşif ve geliştirme süreçleri hala devam etmektedir. Balıkçılık ise somon, ringa balığı ve morina gibi ticari türler ile foklar, morslar ve deniz aslanları gibi memelilerle bölge ekonomisinin bir diğer temel dayanağını oluşturur. Ancak, özellikle su samurlarının değerli kürkleri nedeniyle tarihsel avcılık faaliyetleri bu türlerin nüfusunun ciddi şekilde azalmasına yol açmıştır.


RUS AMERİKASI

Rus İmparatorluğu’nun Alaska’ya olan ilgisi, Çar I. Petro’nun, Danimarkalı denizci Vitus Bering’i görevlendirmesiyle başlamış ve Bering’in Asya ile Amerika arasındaki boğazı keşfetmesiyle artmıştır. Alaska’nın keşfi, Rusya’nın ekonomik ve bilimsel faaliyetlerini yoğunlaştırdığı bir dönemi başlatmıştır. Bering’in 1741’deki ikinci keşif gezisi sırasında bölgeye ulaşılmış, ancak bu zorlu koşullar nedeniyle birçok denizci hayatını kaybetmiştir. Bölgenin ekonomik önemi, özellikle ticari balıkçılık ve değerli kürk ticareti ile artmış, bu durum Alaska’nın kolonileştirilmesini teşvik etmiştir.

Rusya’nın Alaska’daki kolonizasyon süreci, Grigory Shelekhov ve yardımcısı Alexander Baranov’un çabalarıyla hız kazanmıştır. Bu süreçte kurulan Rus-Amerikan Şirketi, bölgenin ekonomik ve sosyal altyapısını oluşturarak kaleler, kiliseler, depolar ve tersaneler inşa etmiş, ticaretin gelişmesini sağlamıştır. Şirket, yüksek kârlılık oranlarıyla dikkat çekmiş ve su samuru kürküne olan talep doğrultusunda geniş bir ticaret ağı kurmuştur. Hawaii Adaları ile ticari bağlar kuran şirket, Alaska’ya sebze, özellikle patates, kahve ve rom gibi ürünler getirmiştir. Novoarchangelsk (Sitka) şehri, Rus Amerika’nın başkenti olarak bölgesel kalkınmanın merkezi haline gelmiştir.

Rusya, Alaska’da uluslararası ticaretin yanı sıra yerel halkın yaşamını iyileştirmeye yönelik projeler de geliştirmiştir. Kiliseler, okullar, tersaneler ve hastaneler inşa edilmiş, hatta tamamen yerel kaynaklarla üretilen ilk buharlı gemi “Okyanus” Sitka’da yapılmıştır. Ancak, bölgenin zorlu koşulları ve yönetim güçlükleri, nihayetinde Alaska’nın 1867’de ABD’ye satılmasına yol açmıştır.


ORTODOKS KİLİSESİ’NİN ETKİSİ

Rus Ortodoks Kilisesi, Alaska’da misyonerlik faaliyetlerine önemli katkılarda bulunmuş, bu süreçte özellikle rahip Herman’ın etkisi öne çıkmıştır. Herman, Rusya’nın Ryazan şehrinde doğmuş, ardından Valaam Manastırı’nda keşiş olarak yetişmiştir.

Aziz ilan edilen Herman, Alaska’daki yerel halkın dinî eğitimi ve sosyal gelişimi için önemli çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar arasında yerel halka yalnızca Ortodoksluğu öğretmekle kalmayıp, aynı zamanda okuma yazma öğretmek de bulunmaktaydı.

Özellikle St. Paul Adası’nda Aleut halkı arasında yapılan bu eğitim faaliyetleri büyük başarı sağlamış ve yetişkinlerin tamamı okuma yazma öğrenmiştir. Böylece, Rus Ortodoks Kilisesi’nin misyonerlik faaliyetleri yalnızca dini öğretmekle sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumsal gelişime katkı sunmuştur.


KIRIM SAVAŞININ MALİ BASKISI

Alaska’nın satış görüşmeleri sürerken ABD ve Rusya basınında konu hakkında ilginç haberler çıkmıştır. ABD’li Georgy Manaev “Amerika bu buz kütlesi ve kahvaltıda balık yağı içen elli bin Eskimo’yla ne yapacak?” diye sorarken, Rus gazeteleri, “Bir devlet çok kısa bir sürede, çok değerli bir toprak parçasını nasıl satar veya nasıl kolayca vazgeçebilir?” diye yazıyordu.

1867’de Alaska’nın satışı gerçekleşmiştir. Bu karar, dönemin siyasi ve ekonomik koşullarını anlamayı gerektirir. 1853-1856 yılları arasındaki Kırım Savaşı, Rusya için yenilgiyle sonuçlandığı gibi Moskova’ya büyük mali zorluklar çıkarmış ve ulusal hazine tükenme noktasına gelmiştir. Rusya, Kırım Savaşı’nın galipleri İngiltere ve Fransa karşısında yaptığı anlaşma sebebiyle güçlü bir filo ve ordu kurma kapasitesinden yoksundu. Bu sebeple, Rus İmparatoru II. Alexander, her ne kadar Kuzey Amerika’daki kolonilere olan ilgisini sürdürmeye devam etmiş olsa da, Alaska’yı satma kararı almıştır.

Bu satış kararının ardında, Rusya’nın stratejik önceliklerinin Sibirya’ya kayması da önemli bir faktördür. Mali problemlere çözüm arayışındaki bazı yetkililer, Alaska’ya yatırım yapmaktansa Sibirya’daki zengin kaynakların geliştirilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Konstantin Nikolayevich Romanov ve Kont Nikolai Nikolayevich Muravyov-Amursky, Alaska’nın Rusya için uzun vadede elde tutulmasının zor olacağına dikkat çekmiş, bölgenin Asya kıyılarındaki etkisini artırma fırsatına odaklanmıştır.


NAPOLYON STRATEJİSİ

Diğer taraftan, Alaska’da bulunan altın ve petrol gibi değerli kaynaklar, Amerikalı madencilerin ilgisini artırmış ve bu durum, bölgedeki Rus otoritesini tehdit etmiştir. Rus yetkililer, Alaska’nın Amerikalılar tarafından zorla ele geçirilmesindense, bu toprakları satmayı tercih etmişlerdir. Böylece, 1867’de Alaska uzun müzakereler sonucunda 7,2 milyon dolarlık bir bedelle satılmış ve Rusya’nın Kuzey Amerika’daki varlığı sona ermiştir. Bu satış ekonomik bir kazanç sağlamak yanında Amerika ile dostane ilişkileri koruma amacı da taşımaktadır.

Rusya’nın Alaska’yı satma kararı, dönemin ekonomik ve stratejik zorluklarıyla şekillenmiştir. Serfliğin kaldırılması, teknolojik gelişmeler ve küresel ticaretin hızlanması, Alaska’nın elde tutulmasını zorlaştırmış, 1803’te Napolyon’un Louisiana’yı ABD’ye satması gibi bir stratejiyle de karşılaştırılabilecek bu satış kararını Rusya iç reformlar ve uluslararası değişimlerin etkisiyle almıştır. Ayrıca, Alaska’nın potansiyel olarak zorla elden çıkarılma riski de bu kararı destekleyen bir faktör olmuştur.


MOSKOVA HİÇ UNUTMADI

Satış görüşmeleri sonrası yapılan törende bayrak direğine takılan ipi çekmek de Ruslara düşmüştü. Direğin tepesine tırmanan bir Rus askeri yardımıyla Rus bayrağı indirilip yerine ABD bayrağı asıldı. Alaska’nın satışından elde edilen gelirle ilgili olarak, birçok spekülasyon olsa da, Rusya Devlet Arşivi 1868 yılına ait raporlara göre, Alaska’nın satışından elde edilen miktarın büyük bir kısmı demiryolu projelerinde kullanılmıştır.

Alaska’nın satışı, stratejik sonuçlar doğurmuştur. ABD, bölgenin doğal zenginlikleri ve stratejik konumuyla önemli bir güç kazanmış, özellikle Pasifik’teki etkisini artırmıştır. Rusya ise, bu satışla kısa bir süre mali bir rahatlama sağlasa da, Alaska’nın ilerleyen yıllarda keşfedilen zenginliklerini kaybetmiştir. Alaska günümüzde ABD’nin en büyük petrol üretim merkezlerinden biridir. 1959’da eyalet statüsü kazanan ve en büyük eyalet olan Alaska, büyük doğalgaz rezervlerine de sahiptir.

Sonuç olarak, Alaska’nın satışı, her iki ülke için de derin ekonomik ve stratejik etkiler yaratmış, küresel güç dengelerinde önemli bir rol oynamıştır. Dönemin stratejik koşullarına uygun bir karar olarak değerlendirilse de bölgenin zengin yeraltı kaynaklarının keşfi, bu kararın tarihsel bağlam dışında bir hata olarak görülmesine yol açmıştır. Günümüzde Arktik bölge üzerinde yapılan tartışmalar Rusya’nın yaklaşık 1,5 asır sonra Alaska’nın ellerinden çıkmasının olumsuz yansımaları olarak Moskova tarafının pişmanlığına dair söylemleri yeniden gündeme taşımıştır.


#Düşünce Günlüğü
#Rusya
#Alaska
#ABD