|

'Ben 'evet'de hayır görüyorum'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Hayrettin Karaman köşesinde 16 Nisan sürecinde 'itidal' çağrısı yaptı. İsmail Kılıçarslan, Mustafa Armağan, Hasan Öztürk ve Merve Şebnem Oruç da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:26 - 26/03/2017 Pazar
Güncelleme: 09:28 - 26/03/2017 Pazar
Yeni Şafak
Hayrettin Karaman, İsmail Kılıçarslan, Mustafa Armağan, Hasan Öztürk ve Merve Şebnem Oruç.
Hayrettin Karaman, İsmail Kılıçarslan, Mustafa Armağan, Hasan Öztürk ve Merve Şebnem Oruç.

Hayrettin Karaman, İsmail Kılıçarslan, Mustafa Armağan, Hasan Öztürk ve Merve Şebnem Oruç'un yazılarının en dikkati çeken bölümleri:



Referandumun sonucu ne olursa olsun...

İfrat ve tefrit iki ucu, aşırılığı, hikmete uygun olandan uzaklaşmayı ifade eder; itidal ise iki aşırı ucun birinde değil; aklın, dinin, hikmetin gerekli kıldığı yerde, noktada, kararda ve davranışta olmaktır.




Bir millete tarihi unutturulmak istense de unutması mümkün değildir. Onun bilincinde, bilinçaltında, genlerinde, yaşayan kültürün görünen ve görünmeyen noktalarında… tarihi miras yaşar ve dirilişi için zaman ve zemin müsait hale geldikçe dirilir, yön ve davranış belirlemede etkin olur.




İslam ümmetini, aslı ilâhî olup zaman içinde bozulmuş bulunan ve aslı ilâhî olmayan dinlerin ümmetlerinden ayıran özellikler vardır; bunlardan biri de ötekine, başta hayat hakkı olmak üzere temel insan haklarını tanıyarak ülkesinde ve dünyada barış içinde yaşama hakkı tanıyor olmasıdır.





Hüseyin'i de oradan tanıdım işte

Cumaları hariç her sabah geç vakitte uyanıyor, akşamdan baş ucuna bıraktığı bir paket petibör bisküvinin yarısını usul usul yiyor, ardından duşa giriyor, mutlaka kendi sabunuyla yıkanıyor, dişlerini uzun uzun fırçalıyor, velhasıl öğlen ezanına kadar odada kalıyor, ardından her şeyini sığdırdığı sırt çantasını yüklenip sokağa bırakıyordu kendini. 'Her şeyini sığdırdığı' dediğime bakıp da devasa bir şey hayal etmeyin. Bu eskiliği yüzüne vurmuş, lime lime dökülen çantanın içindeki nesneleri bir çırpıda sayabilirim size: Bir gömlek, bir pantolon, bir kat iç çamaşır, iki çift çorap, sabun-diş macunu-fırça üçlüsünün bulunduğu küçük bir poşet, bir fotoğraf albümü, gri bir oyuncak ayı, gümüş bir zincirin ucuna takılı yine gümüş, hilal şeklinde bir kolye.




Ne yapıyordu peki kendini sokağa bırakıp? Önce Sirkeci'ye yürüyordu. Ardından valilik yokuşundan Nuruosmaniye Camii'ne tırmanıyor, sonra yoldan geçen birine 'bugün günlerden ne?' diye soruyordu.





Bir günün kârı...

600 yıllık Osmanlı hanedanı mensuplarının Halifeliğin kaldırılmasıyla sınır dışı edildikleri iyi bilinir ama ellerinde bulunan mal ve eşyanın başına neler geldiği meselesi karanlıkta kalmıştır, zira burada şaibeli işler dönmüştür.




Lakin bu karanlık hakkında yayın da pek azdır. İşte o nadir yayınlardan biri, Cemal Kutay'ın olup Mayıs 1966 tarihli Tarih Konuşuyor adlı dergisinde çıkmıştır. Aşağıda pek çok bilinmeyeni bir arada bulduğumuz bu ilginç yazının geniş bir özetini sunuyorum.




Halife Abdülmecid Efendi 5 Mart 1924 sabahı oğlu Ömer Faruk, kızı Dürrüşehvar ile beraber İsviçre'ye gitmişti. Halifeden sonra sayıları 130'a yaklaşan sultan, şehzade ve damadlar da kendilerine verilmiş olan üç günlük zamanı aşmamak için harekete geçmişlerdi.





Bir baba var karşımda. Titriyorum.

15 Temmuz'da biz bugün rahatça Antalya'lara kadar gelebilelim... Memleket FETÖ'cü alçaklar eliyle gavura teslim edilmesin... Ve ezanlar susmasın, bayrak inmesin diye toprağa düşmüş yiğitlerin, geride bıraktıklarıylayım.




Antalya'dayım...




Bembeyaz bir salonun kırmızı loş ışıkları arasında birbirine selam veren... Sanki “galu bela”dan bu yana birbirini tanıyormuşcasına samimiyet kuranların arasındayım....





'Allah Allah, bu da nereden çıktı?' diyebilirsiniz

Bu topraklarda ters giden her şeyin ardında İngiliz aklı arayanlardan değilim. PKK terör saldırısı gerçekleştirince “Kraliçe öyle istemiştir” diye, ya da “FETÖ'nün de ardında İngiltere var” diye cümleye başlamıyorum. II. Dünya Savaşı sonrası İngilizler Orta Doğu'dan çıkarken yerlerini Amerikalılara bıraktı. Zamanla bazı bölgelerde varlıkları yeniden artsa da 50'li yıllardan bugüne bölgeye ağırlığını koyan hep Amerikalılardı. Yine de İngiliz merkezli dev holdinglerin ya da yüzlerce yıllık sömürgeci geçmişe sahip İngiliz siyaset belirleyicilerin küresel politikaları şekillendirme noktasında en arkada bazı çarkları çalıştırdığına da eminim.




İngilizler II. Dünya Savaşı'yla Amerikalılara bıraktıkları küresel iktidarı geri almak istiyor mu? Olabilir. Ama öncelikli meselelerinin Kıta Avrupası'yla, özellikle de Almanya'yla olduğuna şüphe yok. “Allah Allah, bu da nereden çıktı?” diyebilirsiniz. Öyle ya Batı'da topyekûn yükselen İslamofobiyi konuşuyoruz bu ara. Türkiye'deki genel kanı da tüm bunların ardında İngilizlerin aklı olduğu yönünde.





#Hayrettin Karaman
#İsmail Kılıçarslan
#Mustafa Armağan
#Hasan Öztürk
#Merve Şebnem Oruç
7 yıl önce