|

180 yıllık rotanın hikâyesi

Pera Müzesi’nde açılan “Bir Yol Öyküsü: Fotoğrafın Ardında 180 Yıl” başlıklı sergide farklı bakış açılarına sahip Türk fotoğrafçılarının gözünden 180 yıl önceki rotanın hikayesi var. Proje iki buçuk yılda tamamlanmış.

Ayşe Olgun
04:00 - 8/12/2019 Pazar
Güncelleme: 22:26 - 7/12/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Coşkun Aral Şam, 2019
Coşkun Aral Şam, 2019

180 yıl önce Batı’da çok da moda olan bir Doğu yolculuğundan bahsedeceğim.

Doğu’yu keşfe çıkan üç ismin yolculuğundan. Onları gemideki yolculardan ayıran sadece ikisinin ressam kimlikleri değil aynı zamanda fotoğraf makinasının atası sayılan “dagerreyotipi” (Daguerreotype) ile yola çıkmaları. Ama öncelikle hikayenin en başına 1826 yılının Fransa’sına gidelim: Joseph Nicephore Niepce adlı mucit bir gün büyük uğraşlar sonucu karakutu ile görüntüyü kurşun kalay alaşımı özel bir plakaya dönüştürdü. Bu plaka aynı zamanda “bitümen” denen ışığa duyarlı bir maddeyle kaplıydı. Evinin penceresinden işte bu aletle ilk fotoğrafı çekerek adını tarihe yazdırdı. Bu siyah beyaz karenin çekiminin tam 8 saat sürdüğünü de belirtelim. 1833 yılında hayatını kaybeden mucidin birlikte çalıştığı arkadaşı Louis Jacques Mandé Daguerre bu makinayı geliştirmeye devam etti ve 1938 yılında Paris’te içinde insan olan ilk kareyi bu defa on dakikalık bir sürede çekmeyi başardı. Bu fotoğraf karesiyle ilgili şu bilgileri de paylaşalım: Kalabalık bir sokağın fotoğrafı olduğu halde çekim ancak 10 dakikada tamamlandığı için trafik akışı fazla hızlı kalmış, ayakkabılarını dakikalarca cilalatan adam ise bu karede yer alan ilk kişi olmuştu.

İSTANBUL’A DA GELDİLER

Takvimler 7 Ocak 1939 yılını gösterdiğinde Daguerre Fransız hükümetinden bu buluşunun patentini aldı. 1939 yılının Ağustos ayında Paris’te bulunan İsviçreli Gaspard-Pierre-Gustave Joly de Lotbinière, Daguerre’in satışını duyurduğu fotoğraf makinesinin atası olan dagereotipi satın alarak Akdeniz’deki tur gemilerinden biriyle Doğu’ya yolculuğa çıktı. Marsilya’dan yola çıkan gemi Malta üzerinden Yunanistan’a geldi.

İLK FOTOĞRAFLARIN İZİNDE

Atina’yı ve Yunanistan’ın diğer şehirlerini ziyaret ederek İskenderiye’ye geçti. İskenderiye’de ise ressam ve aynı zamanda yanlarında dagerreyotipi ile gezen Emile Jean Horace Vernet (1789-1863) ve yeğeni Charles Marie Bouton ile tanıştı ve bu üçlü bugün 10 sanatçıya ilham veren uzun bir doğu yolculuğunu gerçekleştirdi.. Altı aylık yolculuk 1840 yılının Şubat ayında tamamlandığında aslında tarihe önemli bir not düşmüşlerdi. Çekim denemeleri ise kimi zaman büyük başarıyla kimi zaman hayal kırıklıklarıyla doluydu. Sonuçta dünyada fotoğraf makinasının atasıyla yapılan ilk gezi gerçekleşmiş oldu. İşte fotoğrafın icadı ve ardından yapılan bu ilk fotoğraf gezisinin yapıldığı rota izlenerek tam 180 yıl sonra 10 fotoğrafçı araştırmacı ve fotoğraf sanatçısı Engin Özendes’in öncülüğünde yeniden bu kadim şehirleri fotoğrafladı. Bu sefer fotoğrafçıların karşısına bambaşka hikayeler çıktı. 180 yıl arayla yaşanan zorluklar da çekilen fotoğrafların hikayeleri de çok farklıydı. Altı ayı projenin oluşması iki yılı çekimlerle geçen toplam on fotoğrafçının Marsilya’dan Şam’a uzanan 30’u aşkın tarihi kentte yaptığı yolculuk “Bir Yol Öyküsü: Fotoğrafın Ardında 180 Yıl” başlıklı sergiyle Pera Müzesi’nde ziyarete açıldı. 1 Mart 2020 tarihine kadar açık kalacak olan serginin küratörü olan Engin Özendes şunları söylüyor: “Tüm bu görsel yolculuğu planlarken, günümüzün gelişmiş ulaşım ve iletişim koşullarında, çekimlerin bazı yerlerde 180 yıl öncesinden daha zorlu olacağını düşünmemiştik. Tam iki buçuk yıl süren bu büyük proje çekime ilk gidenler ve son gidenlerle gerçek bir yol öyküsüdür.” Beyrut’tan Malta’ya, Kos Adası’ndan Şam’a uzanan uzun bir yolculuğun yer aldığı fotoğraflar Coşkun Aral, Laleper Aytek, Ali Borovalı, Murat Germen, Sinan Koçaslan, Yusuf Sevinçli, Alp Sime, Lale Tara, Serkan Taycan ve Cem Turgay’a ait.

  • ***
  • ***
  • ***

Farklı gözler eski bir hikaye

  • ***
  • ***
  • ***
  • ***
  • Küratör Engin Özendes projeyi şöyle anlatıyor: “Serkan Taycan bu projede, eleştirel ve güncel bakış açısına sahip fotoğraf diliyle bizlere Marsilya, Livorno, Malta ve Roma’yı anlatıyor. Laleper Aytek Siros Adası’nda, ruhlarına dokunmaya çalıştığı insanların, mekânların, durumların, birbiriyle ilişkisiz ayrıntıların ve anların peşine düşüyor. Ali Borovalı doğa ve yerel kültüre odaklanan röportaj tadındaki seri fotoğraflarında Paros, Naksos ve Santorini Adaları’nı gerçekçi ve yalın sanatsal üslubuyla yorumluyor. Murat Germen fotoğrafı bir ifade ve araştırma aracı olarak kullanarak, İskenderiye, Kahire, Luksor ve Süveyş’te gördüğü şeyleri doğrudan iletmek yerine, sanatsal bir üslupla fotoğraflarına yansıtıyor. Her zaman karmaşa içindeki Ortadoğu’yu iyi tanıyan Coşkun Aral Sina Dağı, Gazze, Beytullahim, Kudüs, Nablus, Sayda, Deyrülkamer, Şam ve Trablusşam’a ilişkin deneyimlerini bir foto muhabirinin gözünden aktarıyor. Sinan Koçaslan, Baalbek ve Beyrut’u modern bir yaklaşımla fotoğraflarına yansıtmaya çalışırken, Yusuf Sevinçli Larnaka ve Rodos’u, insanda huzur ve nostalji duygusu uyandıran günlük deneyimler üzerinden görüntülemeyi tercih ediyor. Kos Adası’nı bir görsel öykü anlatıcısı ve deneysel oyuncu üslubuyla ele alan Lale Tara öyküsünü, kostümden mekân seçimine ve ışık kullanımına kadar bir film seti titizliğinde hazırlayarak sunuyor. Cem Turgay, eleştirel bir bakış ve deneysel bir üslupla İzmir’i ele alırken, Alp Sime gündelik yaşamı yansıtan siyah beyaz gerçekçi fotoğraflarında, modernin dilini de kullanarak Çanakkale ve İstanbul’un izini sürüyor.”

Siyasetten daha geniş baktım

  • Yaklaşık 40 yıldır bölgeyi adım adım gezmiş bir isim Coşkun Aral. Bu projede foto muhabiri olarak yer aldığını ve bu farklı bakış açılarının buluşmasından duyduğu mutluluğu dile getiriyor. Kimi bölgelere fotoğraf makinasıyla girmenin zor olduğunu, zaman zaman tepki gördüğünü ve bu tepkiler üzerine cep telefonuyla da fotoğraf çektiğini belirten Aral, kimi zaman bölgede Osmanlı izlerinin karşısına çıktığını da sözlerine ekliyor. Ortadoğu’daki siyasi dengelerin her an değiştiğine şahit olan Aral, bu değişimin bölgeye her gittiğinde insanlara nasıl yansıdığını bizzat gözlemlemiş. Kudüs sokaklarında Türklere olan sevgiye şahit olan Aral, Mısır’da ise bunun tam tersini yaşamış.”Fotoğrafları çekenken siyasetten çok daha geniş bir açıyla bölgeye baktım böyle bakmak zorundayız” diyen Aral’ın fotoğraflarında insanlar ve kadim şehirler dikkat çekiyor.

Geçmişin izleri ayakta

  • Sinan Koçaslan bu proje için ilk kez Beyrut ve Baabek bölgesine gitmiş. Bölgede tecrübeli olan Coşkun Aral’dan destek aldığını dile getiren Koçaslan zaman zaman fotoğraf çekerken zorluklar yaşadığını ve bazı bölgeler için bir rehberle birlikte gezdiğini dile getiriyor. Fotoğraf makinası yerine zorluklar karşısında zaman zaman cep telefonu da kullanan Koçaslan, geçmişin izlerini silmeden bugünün şehirde inşa edilmesine şahit olmuş. Savaş, acı, zorluk, refah ve eğlencenin yanyana olduğu sokaklarda tarihin yanında insan fotoğrafları çalıştığını belirtiyor.
#Fotoğraf
#İstanbul
#İcat
#Sanat
#Pera
4 yıl önce