
Hüseyin Karagöz ilk kitabı “Kilitli Hatıralar”da, İstanbul’un altı farklı döneminden ilhamla kurgulanmış altı öyküye yer veriyor. Karagöz,"Bütün öyküler belgeler, gazete arşivleri anılarla besleniyor. Bazen bir gazete kupürü, bazen eski bir fotoğraf detaylara ulaşmamı sağladı" diyor.
Yazar ve yönetmen Hüseyin Karagöz, geçtiğimiz günlerde Kırmızı Kalem etiketiyle okurlarıyla buluşan ilk kitabı “Kilitli Hatıralar”da, “Lebon’da Her Şey Yolunda” öyküsüyle 1850’lerin İstiklal Caddesi’nde, Vallaury Pastanesi’nde bir pazar gününe uzanırken, “Şem-i Aşk” ile Boğaz’da lale yetiştiren Afrikalı bir hadımağanın hikâyesini anlatıyor. Kitap, “İki Yabancı” ile İngiliz İşgali öncesi İstanbul’unu, “Küle Yazılan” ile Büyük Tatavla Yangını’nı, “Ben Mübeccel Değilim” ile genç cumhuriyetin kültür ve sanat çevresini gözler önüne seriyor. Son öykü ise Ertem Eğilmez’in Tatlı Dillim filminin Tarık Akan’ın canlandırdığı Ferit karakterinin gözünden yeniden yorumlanmasıyla 1972’lere, politik olayların gölgesindeki bir aşk hikâyesine odaklanıyor. Kitabın kapağındaki 1839 şifreli kilit, öykülerin temelinin Tanzimat Fermanı’na dayandığına işaret ederek, Karagöz’ün tarihi olayları farklı bir bakış açısıyla ele aldığını vurguluyor. Yeni Şafak Pazar olarak Hüseyin Karagöz ile bir araya geldik; yazarlığa giden yolunu ve “Kilitli Hatıralar” adlı ilk kitabını konuştuk.
10 yaşından beri yazıyorum
Hereke’de, küçük bir kasabada işçi çocuğu olarak doğdum. Yazmaya ilkokulda başladım, ilk tiyatro eserimi 10 yaşındayken yazdım. Ortaokulda şiir defteri tutuyordum. Ailenin en küçüğüydüm, yalnızdım, dikkat çekmek için yazıya yöneldim. O yaşlarda haber bültenlerinden ilhamla toprak reformu üzerine şiirler bile yazardım.
1977’de Boğaziçi Üniversitesi’nde tarih okumaya başladım. Salah Birsel gibi isimlerden ders aldım, tarihle iç içe yaşadım. Sonrasında Şehir ve Bölge Planlama okudum, kentsel koruma üzerine çalıştım. Londra’da bursla kentsel arkeolojiye yöneldim. Ancak burs kesilince geçinmek için Royal Shakespeare Company’de teşrifatçılık yaptım, tiyatroya dair ufkum genişledi.
Mimar Sinan Üniversitesi’nde araştırma görevlisi oldum. Yazmaya geçim için yeniden başladım. Seyahat yazıları yazdım, çeviriler yaptım. Böylece yazarlık hayatım yeniden ivme kazandı.
Kurguyla gerçek duygu ile tarih iç içe
Kitap, dört yıllık bir emeğin ürünü. Aslında süreçte dört ayrı kitap projesi çıktı ama en çok üzerine titrediğim bu oldu. Tarihte beni etkileyen bir olaydan ilham alıyorum. Bir koku gibi gelir o duygu. Sonra karakterler gözümde canlanmaya başlar. Evet, çoğu gerçek kişilere dayanıyor. Hakkında araştırmalar da yapıyorum ama onların hikâyesi kurgu. Gerçekle kurgu iç içe… Zaten kitabın adı olan Kilitli Hatıralar da buradan geliyor. Bir yandan benim kişisel, kilitli kalmış anılarımı; bir yandan da tarihin üzeri örtülmüş, kilitlenmiş olaylarına yeni bir gözle bakmayı temsil ediyor.
İstanbul’a derin bir sevgim var; Şile’ye taşınsam da hâlâ içimde yaşamaya devam ediyor. Bu kenti, geçmişin izleriyle anlamaya çalışıyorum. Çünkü tarih sadece geçmişi değil, kim olduğumuzu da anlamamıza yardımcı oluyor. Öykülerimde bilinmeyen ya da unutulmuş olayları, yerleri ve karakterleri yeniden kurguluyorum. Amerikan misyoner okullarından hadım sistemine, Tanzimat sonrası Pera’sından güzellik yarışmalarına kadar birçok tarihsel katmanı duygusal bir çözülme arzusuyla işliyorum. Her öyküde aslında hem kişisel hem kolektif hafızaya bir kapı aralanıyor.
Kilitli Hatıralar altı öyküden oluşuyor; üçü uzun, üçü daha kısa. 1839’dan 1972’ye kadar uzanan geniş bir tarihsel aralık var. İlk öykü “Lebon’da Her Şey Yolunda”, Tanzimat Fermanı’yla değişen Pera’yı anlatıyor. “Şems-i Aşk”ta Boğaz’daki bir köşkte geçen, lale yetiştiren Afrikalı bir hadımağanın hikâyesi var. 1929’daki Büyük Kurtuluş Yangını, Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi Feriha Tevfik’in hayatı, taş plak kayıtları, 1970’lerin Tatlı Dillim filmine kurmaca bir dokunuş… Bütün öyküler belgeler, gazete arşivleri ve anılarla besleniyor. Bazen eski bir gazete kupürü, bazen Facebook’ta rastladığım eski bir fotoğraf detaylara ulaşmamı sağladı. Bu kitapta kurgu ile gerçek, duygu ile tarih iç içe.










