|

Türk dizileri çok abartılı

Türk seyircisine yabancı dizileri sevdiren Lost ve Prison Break'in yönetmeni Bobby Roth, Türkiye'de film çekmek istediğini söylüyor. Genç yönetmenlere de öğütler veren Roth, "Türk dizileri çok abartılı ve operatik" diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 26/11/2017 Pazar
Güncelleme: 06:52 - 25/11/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Lost, Prison Break, Fringe dizilerinin yönetmeni Bobby Roth Boğaziçi Film Festivali için İstanbul’da
Lost, Prison Break, Fringe dizilerinin yönetmeni Bobby Roth Boğaziçi Film Festivali için İstanbul’da
MUSTAFA İLHAN

Türkiye’de yabancı dizi izlemeye başlayan çoğu kişinin ilk adresi Lost dizisidir. Lost’la başlayan diziseverliğimiz Prison Break ve Fringe ile artarak devam etti. Bu üç efsane yapımın yanı sıra the Mentalist, Criminal Minds, Grey’s Anatomy, Agents of S.H.I.E.L.D., Breakout Kings gibi önemli dizilerin yönetmeni Bobby Roth, Boğaziçi Film Festivali kapsamında Türkiye’de. Sırasıyla bağımsız yapımlar, ticari filmler ve dizilerde yönetmenlik yapan Bobby Roth sinema okullarına gitse de bir şey öğrenemediğini, bildiklerini deneyimle öğrendiğini belirtiyor. 2014 yılında TRT’de yayınlanan Filinta adlı dizide de konuk yönetmenlik yapan Roth ile sinema ve dizi sektörünü, Türkiye-Amerika dizilerinin farklarını konuştuk ve genç yönetmenler için tavsiye aldık.

HİKAYEYE KAMERA KUR
* Bir filme hazırlık sürecini nasıl tamamlıyorsunuz?

Çok çalışarak! Hâlâ her çekimden önce, tek tek her ayrıntıyı çalışıyorum. Çekim yapmayı planladığım kareleri fotoğraflıyorum. Oyuncu sete gelmeden her şeyin hazır olmasına özen gösteriyorum ve kafamda bir sonraki çekimin nasıl olacağını tasarlamaya başlıyorum. Ne kadar fazla hazırlık yapar, senaryoyu ne kadar fazla okursanız o kadar iyi çekimler yaparsınız. Sete ve senaryoya hakim olmak sizin işinizi kolaylaştırır. Sahnedeki her şeyin hayalini önceden kurmak gerekiyor. Ben hayatı artık kamera lensinden görüyorum. Yaratılan dünyayı özgüvenle inşa etmek çok önemlidir. Bunu son dakika, sete gittikten sonra yaratamazsınız. Önceden; aklınız ve hayal gücünüzle ön hazırlığınızı yapmış olmanız lazım. İyi bir iş yapmak istiyorsanız bu özeni göstermelisiniz. Çünkü seyirci bunu hakkediyor. O dünyanın içine girdiğinde, kendini oraya ait hissetmesi gerekiyor.

  • * Diziler için peki?
  • Televizyon dizileri için prova yapmak çok mümkün olmuyor. Türkiye’de durum daha da ağır, bir günde daha fazla sayfa çekiliyor. Ben bir çekim listesi yapıyorum ve bu listeyi setteki herkese veriyorum. Çünkü iletişimin gücüne inanıyorum. Ekibinize ne kadar çok bilgi verirseniz o kadar iyi olur ve ekipten herhangi biri, o sahnenin çekimiyle ilgili size daha iyi bir öneri sunabilir. Planlı ve hazırlıklı olmanız, değişiklik yapmak zorunda olduğunuzda işinizi kolaylaştırır. Sorular sorarak ilerlemek daha iyi sonuçlar almanızı sağlar. Çünkü yaptığınız işe biraz da kişiliğinizden katıyorsunuz. Ekibe verdiğiniz yemek de çok iyi olmalı. Ben sette ekibim için iyi bir baba gibiyim. Çünkü ekip mutlu olduğunda daha iyi işler çıkar.
* Yönetmen adaylarına önerileriniz nelerdir?

En başta söylemeliyim ki bu iş herkese göre değil. Para için yapılacak bir iş hiç değil. Yönetmenlik bana göre; tutku, sabır ve delilik işi. Bu işi yapacak yönetmen adaylarının kendilerini bilmeleri ve tanımaları çok önemli. Artistik bir zekaya sahip olmaları gerekmez. Gerekli olan tek şey çok çalışmak. Güçlü taraflarını ön plana çıkarıp, güçsüz tarafları için çalışsınlar. Bir de, hikayeyi gördükleri yere kameralarını kursunlar, bunun nasıl bir kamera olduğunun önemi yok.


SETTE ÖZGÜRLÜK OLMALI
* Amerika’da durum nasıl?

Amerika, dışarıya kapalı. Amerikalılar sadece kendi dizilerini izliyor. Amerikalılar’daki kapanmayı “İslamofobi” ile ilişkilendirmenin fazla entelektüel olabileceğini düşünüyorum. İranlı senarist ve yönetmen Ashkar Farhadi’nin filmi 2 Oscar kazandı. Amerika’da bu durumun televizyonla yavaş yavaş değiştiğini söyleyebilirim.

* Film setindeki diğer insanlarla iletişiminiz nasıl?

Benim işim seti sakin kılmak. Baskı altında kimse iyi çalışamaz. Sorunlar ortaya çıktığında elimizde yeteri kadar kaynak olmalı. Aksi halde işin içinden çıkamayabilirsiniz. Sette bir aktöre, ‘Çok iyi oldu’ dışında bağırmak kötü bir fikir. O sahnenin çekimine dair olumsuz şeyler düşünseniz dahi bunu aktöre söylememeniz gerekir. Benim yöntemim, herkesin kendisini özgür hissetmesini sağlamak.

* Bir sanatçı olarak sanatın toplumu değiştirebileceğine inanıyor musunuz?

Karl Groos “Sanat toplumu değiştirmek için değil, sanat toplumu değişikliğe hazırlamak için var” der. Sanatın bizim psikolojimizi değiştirebileceğine ve psikolojik olarak bizi değişime hazırlayabileceğine inanıyorum. Son yıllarda Amerikan halkında ciddi bir eğitimsizlik gözlemliyorum. Donald Trump’ın başkan seçilmesi buna bir örnektir. Bugün Batman’in 9’u çıksa insanlar iyi bir film izlemek yerine yine Batman’i tercih edecektir. Aslında boşu boşuna izlemesinler onlara final sahnesini söyleyebilirim. Batman yine ölmüyor ve dünyayı kurtarmaya devam ediyor.

* Küreselleşmenin sinemaya etkisi nasıl oldu?

Bence çok kötü etkiledi. Sanat spesifik olduğunda güzel. Güzel bir Türk filmi izlemeyi Türkiye’de çekilen bir Batman izlemeye tercih ederim.


Vakit ve bütçe yok
* Türk ve Amerikan dizileri arasında ne gibi farklar var?

İkisini kıyaslamak çok zor. Amerikan dizileri daha çok aksiyona dayalı. Aksiyon sahnelerinin çekimi için de ayrılmış inanılmaz bütçeler var. Her şeyden önemlisi vakit var. Türk dizilerinde ise; iki kişinin olduğu sahneler daha çok. Bu daha da zaman alan bir şey. Ama zaman yok! Türkiye'de set çalışanları için 90 dakika çok büyük bir problem. 90 dakikayı 7 güne sığdırmak çok zor. Bence problem 90 dakika çekmek değil, 90 dakikayı 7 güne içimize sindirerek sığdırabilmek. İş kalitesi zamanla yarışırken ister istemez düşüyor. 90 dakikayı 7 güne sığdırmak çok güç ve emek isteyen bir durum. Vakit ve bütçeler daha iyi olsa, emin olun çok daha kaliteli işler çıkar.

TELEVİZYON BESLİYOR
* Televizyon dünyası sinemaya zarar veriyor mu?

Zarar verdiğini düşünmüyorum ama daha fazla insanın görmesine yardımcı oluyor hatta besliyor bir yerde. İnternet sayesinde de daha fazla kişiye ulaşmasını sağlıyor ve hatta sinemadan daha iyi de oldu. Sinemaya asıl zarar veren açgözlülüktür. İnsanlar milyonlarca dolar kazanacaklarını anladıktan sonra artık sadece para için yapmaya başlıyorlar ve büyük filmler o kadar da iyi değil.


Küçük filmlerimi
çok sevdim
* Lost, Prison Break gibi çok izlenen işlerde yer aldınız. Sizin beğendiniz hangisi?

Lost’u çok sevdim, Prison Break’te çok fazla insan tanıdım ama benim için en iyi olduğunu düşünüdüğüm Flash Forward. Benim en sevdiğim ve en iyi işim dediğim ise projem bağımsızdı ve çok düşük bütçeliydi. Her zaman kendi küçük filmlerimi daha çok seviyorum.


Türk dizileri çok abartılı
* Türkiye’de bir projeye ne dersiniz?

Efes ve Bursa’yı gördükten sonra filmimi burada çekmeye karar verdim: Bir kadını öldürmek için peşinden Türkiye’ye gelen Amerikalı bir adamın öldüreceği kadına âşık oluşunun hikâyesi.

* Türk dizileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’deki dizilerin tarzı biraz daha abartılı ve operatik. Daha sade ve altta olan şeyleri seviyorum ama Türk dizilerinin tarzı bu. Türk oyuncuların elinde bulunan araçlar çok iyi. Avrupa ve Ortadoğu'da başarılılar. Sektörün Amerika'ya doğru genişlemesini umuyorum. Amerika’nın Türkiye ile ilgili çok fazla bilgisi yok. Buradan dünya çapında izlenen diziler çıkabilir. Yapımların ilgi ve merakla karşılanacağına inanıyorum.

#Lost
#Yönetmen
#Türk Dizisi
#prison Break
#Bobby Roth
6 yıl önce