|
Yenilene alkış...
Roma'yı alan Galyalı komutan Brennus, "altın para" karşılığında kentten çekilip gitmeğe (M.Ö.390) razı olur ve ona verilecek altın tartılırken terazinin kefesine kılıcını atarak bağırır: "-Vae Victis!"

Bu Latince terim, "Yenilenin Vay Haline!" anlamına geliyor. Evet, ne acı, ne pis ne kahredici şeydir yenilgi! Öyle mi dersiniz? Kadercilik anlayışının yaygın olduğu ülkelerde çoğunluk genellikle yenilenden yana olur. Osmanlı İmparatorluğu'nun muhteşem tarihinde nice kahraman beyler-paşalar vardır, adları pek az anılır ama 93 Harbi'nde (1877-1878) yenilen Osman Paşa, "Plevne Kahramanı" sıfatıyla adeta yere-göğe sığdırılmaz. Prut'ta, Rus Çarı Deli Petro ile eşi Katerina ve yüzbinlerce Rus askerini ağlatan Baltacı Mehmed Paşa, sanki sıradan bir komutandır ki, tarihlerimizde birkaç satırla geçiştirilir. Galiba "Kılıcın hakkını vermek" mağlubun boynunun borcudur. Şimdi spora dönelim: 32 yıl aradan sonra Grekoda takım halinde Avrupa Şampiyonu olduk. Güreşimizin yöneticileri sanki "suç" işlediler. Kahraman güreşçilerimiz, çok uğraşıldı amma Cumhurbaşkanı Sezer'le müşerref olma onuruna erişemediler. Basketbolda Avrupa finalini kaybettik, dünya haritasında ismi var, cismi yok, paramparça Yugoslavya'yı temsil eden sporcular, bizi yenince "Kılıçlarının hakkını alıp" gittiler. İkinci Viyana Kuşatması'ndan beri gerileyen atalarımızın torunları spor yöneticilerimiz, Avrupa finalini kaybeden basketcileri "baştacı" ettiler, gece kulüplerinde görkemli eğlenceler, toplam 3700 Cumhuriyet Altını ödül, Milli Piyango'dan ayrıca 2 trilyon mükafaat, gırla gitsin. Şampiyon güreşçilerimiz toplam "bin" altın bile alamadılar. Bu ülke insanlarına "özgüven" kazandıranlar, kaderci ve aynı zamanda "devşirme anlayışı" gereği hep cezalandırıldılar, Yaşar Doğu'dan, Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu'ya kadar uzar bu çizgi. Şampiyon güreşçilerimize kılıçlarının, bileklerinin hakkı çok görüldü, horlandılar. Zaten, ordusuyla birlikte düşmana "esir" düşen Gazi Osman Paşa, Sultan Abdülhamid II'ye "damat" olmuş, Ruslara "aman" dedirterek Azak Kalesi'ni alan Baltacı Mehmed ise görevden alınıp Sakızadası'na sürülmüştür. Sporda basketti, güreşti, tenisti, atletizmdi filan-falan gibi ayırım yapılamaz! Sadece ve sadece "şampiyon" alkışlanır, yoksa hep gözyaşı, hakem faciası teraneleri arasında finalleri kaybedenlerin bağırlara basıldığı, ödüllendirildikleri görülecektir. Bu yanlış hüküm, gençlerimizi Ay-Yıldızlı ekiplerimizin temsilcilerini, dolayısıyla bizleri "zirvelere" taşımaz. Anlaşılıyorki, güreşte Ruslar'a yenilseydik, "Şerefli mağlubiyet" diyerekten pehlivanlar baştacı edileceklerdi! Sporumuzu yönetenler ve elbette medya, herşeyden önce "Kaybedenin Vay Haline!" parolasından hareketle mağluplara değil, galiplere kucak açılmasını sağlamalıdır.
#Galyalı
#Brennus
23 yıl önce
Yenilene alkış...
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…