|
Osmanlı Hanedanı ve Kürtler-2

Osmanlılara bağlı kalan Kürt bey ve aşâiri bu sistemle, devam eden beylik ve aşâir sistemi ile Tanzimat''a kadar gelirler. Tanzimat döneminde ise, Osmanlı devlet sisteminde batılılaşma serüveni ile paralel reformlar, merkeziyetçileşme çabaları, özellikle İran ile akdedilen 1847 Erzurum muahadesi neticesinde Kürt beylik/mirlikleri bir bir ortadan kaldırılır. Bu reform, değişim ve merkeziyetçileşme sürecinde Revandızlı Mehmed Bey, Babanlı Abdurrahman Paşa ve oğlu Mahmud Paşa, Botanlı Bedirhan bey( BOA, A.MKT, 55/9), Hakkarili Nurullah Bey (BOA, A.MKT.MHM, 13/54),Şirvanlı İzzeddin Şîr (BOA, İ.MVL, 462/20856) olayları vuku bulur. Bu asayiş hadiselerine rağmen Kürtler ve aşiretleri, 19. Yüzyıl''ın ikinci çeyreğinden itibaren Nakşibendiyye-Hâlidiyye şeyh aileleri Osmanlıya/hanedana bağlılıklarını sürdürür. Osmanlı devleti de bu olaylarda siyasi idamlar yapmadığı gibi, Batılı düvel-i muazzamanın zorlamalarına rağmen sürgünden öte bir uygulamaya başvurmaz. Bu durum, o dönemlerde, gerek Bedirhan Bey''in (Girit''e gönderildikten sonra Paşa), gerekse Şirvan beylerinin İstanbul''a gönderdikleri arîza metinlerinden de anlaşılmaktadır.(BOA, İ.MVL, 462/20856;HAT, 449/22346-J-K)

Aynı şekilde, İran''a, Kacarlara karşı bir ayaklanma hareketine girişen ünlü Seyyid Taha En-Nehrî El-Hekkarî''nin oğlu Şeyh Seyyid Ubeydullah''ın Sultan II. Abdülhamîd''e gönderdiği arîza''da ve Mekke-i Mükerreme''ye zorunlu ikâmete gönderilirken yazdığı Farsça manzumede de bu bağlılık görülebilmektedir. Seyyid Ubeydullah''ın Sultan II. Abdülhamîd''e gönderdiği 18 /za./1298 (12 Ekim 1881) tarihli Türkçe arîza şu şekilde başlamaktadır:

"Mübârek Ve Mes''ûd ''Atebe-i ''Ulyâ-yı Hilâfet-i ''Uzmaya derkâr Olan Kemâl Tumû'' Ve Ve İmtisâl-i Dâ''iyâneme Bi''l-İ''tizâr ''Arz-ı Hâl-i Durr-İ''timâl-i Dâ''iyânemi Tekrâra İctisâr Ederimki, Millet-i beyzâ-i İslâmiyeye devr-i gavâil olan''asr-ı hâzırda himem-i i''câzkârâne ile beyza-i ümmet-i Muhammediyeyi sademât-ı diniye ve dünyeviyeden mahfuz buyuran zât-ı fârûkî-sıfat imamu''l-müslimîn ve mutâ''i''l-mü''minîn efendimiz hazretlerinin istihsâl-i rızâ-yı maâlî-irtiza-yı hümayunları uğrunda bezl-i vücud ve mevcud etmek bi''l-cümle zümre-i muvahhidînin ve bi''l-hassa dâ''i-yi kemîne ve dîrînenin şer''an farîza-i zimmeti olduğunu El-Hamdu Lillah Sümme El-Hamdu Lillah mu''tekid bulunduğum ve her zaman mucib-i mübâhât-ı bî pâyânım olan emr u fermân-ı hazret-i Zillullahî''ye mahz-ı imtisâli ''izz u şeref-i bî misâl bildiğim ecilden kezâlik evvel ve âhir ehemm ve akdem makâsidim mahza i''tilâ-yı şevket u câh-ı cenâb-ı hilâfetpenâhî uğrunda mâ hasal-ı iktidârımın eslah vechile tarîk-i sarf u bezlini öğrenmek olduğundan hakk-ı ahkarâneme bu def''a şeref ta''alluk eden irâde-i merâhimâde-i cenâb-ı şehriyârînin şerefvusûlü akabinde heman hâmî-yi İslâm ve mâhî-yi küfr ve ezlâm olan emîrulmü''minîn efendimiz hazretlerinin ''atebe-i bûsi-yi istân-ı ma''delet-bünyânlarına püyân ve üç aydan beri iktisâb-ı saâdet ve şeref etdiğim Dârussaâdetişşerife de..." (BOA, Y.PRK.AZJ, 4/96, 18/za./1298)

Bütün sıkıntılara/problemlere rağmen vaziyet, II. Meşrutiyet/iitihat-Terakki devrine kadar aynı şekilde süregelir. Bu dönemde ise ilk siyasi idamlar baş gösterir, ilkin Şeyh Muhammed Barzanî''nin oğlu Nakşi-Kadirî meşayihinden Şeyh Abdüsselam Barzani ve 5 arkadaşının 25 Kasım 1914''te Musul''da vali Süleyman Nazif''in çabalarıyla idam edilmeleri; 1913''teki Genç sancağının Hacılar köyünden Şeyh Molla Selim''in öncülüğünde meydana gelen Bitlis hadisesi akabinde aralarında Hizan-Arvasi şeyh ailesi mensuplarının da olduğu 30 kişinin ve Şeyh Selim''in Van valisi Tahsin Uzer ve Bitlis valisi Mustafa Abdülhalik Renda''nın çabaları neticesi idam edilmeleri, İttihat-Terakki idaresinin gerçekleştirdiği siyasi idam furyasının başlangıcını teşkil etmiştir. Birinci Cihan Harbi sırasında ise Kürtler tüm bu olaylara rağmen, Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti Başkanı Seyyid Abdülkâdir dahil, Osmanlı Hanedanına, Abbasi Hilafetine bağlılık geleneğinden gelen sâikle, hilâfet makamına bağlı ve sâdık kalırlar. Savaş yılları boyunca Irak, Sarıkamış, Erzurum, Muş, Bitlis cephelerindeki savaşlarda topluca yer alırlar. Bunlar arasında, aşiret ağaları ve Hamidiye paşaları ile birlikte, Şeyh Mahmud Berzenci (Şeyh Mahmud Berzenci''nin desteği için bkz. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 25/3/1341 (1926) Tarihli 30.18.1.1. 13.22.4 sayılı belge), Ohin ve Norşin şeyhleri, Şeyh Septiler vs. Nakşibendi şeyhleri ön plana çıktığı gibi.idam edilen Şeyh Abdüsselam Barzani''nin kardeşi Şeyh Ahmed Osmanlıların safında yer alır. (bkz. Musul-Kerkük İle ilgili arşiv belgeleri, BOA Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1993).Gerek mütareke devrinde, gerekse İstiklal Harbi sırasında da bu destek sürer. Mustafa Kemal''in Erzurum Kongresinin akabinde, Sivas Kongresi için bölgenin ileri gelenlerine yazdığı ve Nutuk''ta yer alan mektuplardan da bu destek görülebilmektedir. Örneğin, Norşinli Şeyh Muhammed Ziyauddin''e Sivas Kongresi için gönderdiği mektup şöyle başlamaktadır: "

Norşinli Meşâyih-i İzâmdan Şeyh Ziyauddin Efendi Hazretlerine

Fazîletlu Efendim,

Zât-ı fâdılânelerinizin Harb-ı Umûmî''nin imtidâdınca Osmanlı Ordusuna îfâ eylemiş olduğunuz hidemât-ı bergüzîdelerine ve makâm-ı muallâ-yı Hilâfet ve Saltanata göstermiş olduğunuz ravâbıt-ı kalbiyelerine yakından muttali'' bulunuyorum. Bu sebeple zât-ı âlinize kalben pek büyük hürmetim vardır." (Bkz. Nutuk, Vesikalar, 52)

Osmanlı hanedanına en son Kürtler sadık kalmıştır. Sultan Vahideddin San Remo''da sürgünde iken yanında olan son Osmanlı paşası Babanzâde Kürt Şerif Paşa idi. Kürt Şerif Paşa her ne kadar mütareke döneminde Sevr Anlaşması doğrultusunda Kürdistan kurma çabası içinde olmakla suçlansa da, bu çaba Osmanlı devletine karşı değil, Ermenilere verilecek öncelikler karşısında Kürtlerin mağduriyetini önleme amacına matuftu. Şerif Paşa Osmanlı''ya ihanet etmiş olsaydı San Remo''ya gidip Sultan Vahideddin''in yanında yer almazdı. Nitekim San Remo''daki görüşmede Sultan Vahideddin, Şerf Paşa''nın 1924-25''te aldığı notlara göre, Paşa''ya şunları söylemiş:

" ...Paşa, biz sizinle ailece tanışırız. Babanınızın, babamın ve ağabeyim Sultan Abdülhamîd''in saltanatı zamanında hizmet ettiğini, vatanına ve sultanına lâyık olduğunu biliyorum. Osmanlı Hanedânı''na olan sadakatiniz bizim için bir sır değildir. Ve hanedânı desteklemek için verdiğiniz bütün mücadeleleri biliyoruz. " (Murat Bardakçı, Şahbaba, Gri/Pan Yayıncılık, İstanbul, Kasım 1998, Shf. 430)

Şeyh Said''in çıkışında da Hilafetin kaldırılması başat rol oynamıştır. Çünkü Septioğulları ve Şeyh Said ailesi Sultan II. Abdülhamîd ve hilâfet makamına bağlılıkları ile bilinen bir aileydi. Bugün hanedan üyeleri bir yerlere savrulmuşsa da, İslami yaşantıdan maalesef bir hayli uzaklaşmışsalar da, hala Kürtlerde, mâzinin, Hulefâ-yı Raşidîn ve Abbasî hilafet geleneğinden gelen hilâfet makâmının hatırına, bu hanedana muhabbet ve hürmet halen devam etmektedir. Nitekim, geçen gün Fatma Neslişah Sultan''ın vefatı münasebetiyle sanal ortamda yayınladığım tâziye mesajı ve bundan önceki makale en çok Kürtlerden ilgi ve destek bulmuştu.

12 yıl önce
Osmanlı Hanedanı ve Kürtler-2
Yeni kredi derecelendirme kuruluşumuz JCR-Avrasya
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?