|

İki kadın tek hayal bir temsil

Gerçek hayatta hiç bir araya gelmeyen Afife Jale ve Bedia Muvahhit, İBB Şehir Tiyatroları'nın Hayal-i Temsil oyununda buluştu.

Yeni Şafak
04:00 - 6/12/2015 Sunday
Güncelleme: 20:09 - 5/12/2015 Saturday
Yeni Şafak
SERAY ŞAHİNLER


Afife Jale ve Bedia Muvahhit... İkisi de yaşadıkları zor dönemde tiyatro tutkusuyla yanıp tutuşan iki kadın. Her türlü zoluğa rağmen sahneye çıkmayı başarabilmiş ve tiyatro sahnesindeki ilk Müslüman kadınlar olarak adlarını tarihe yazdırabilmiş. Darülbedayi'nin ilk yıllarında en zor koşullarda hem oyun metinlerini çevirmiş hem kostümlerini dikmiş hem aksesuarlarını yapmış... Afife ile Bedia şimdi ilk kez 2015 yılında Darülbedayi'de aynı sahnede buluşuyor. İBB Şehir Tiyatroları'nda sahnelenen Hayal-i Temsil iki kadının bu hüzünlü hikayesini seyirciyle buluşturuyor. Ahmet Sami Özbudak'ın kaleme aldığı, Yiğit Sertdemir'in yönettiği ve oynadığı oyun tiyatrodan izler taşıyan bir novella gibi. 39 yıllık yaşamında türlü zorluklarla boğuşan Afife Jale ile yine zor koşullar içinde sahne hayatını sürdüren Bedia Muvahhit'in yaşamından izlere rastlıyoruz oyunda. Onlara bir de makyör Dikran Efendi'nin hikayesi eşlik ediyor.





100. YILIN ANLAMLI PROJESİ


Oyun geçtiğimiz yıl bir asırı geride bırakan Darülbedayi'nin 100.yıla özel bir projesi olarak ortaya çıktı. Başarılı sanatçılar Hümay Güldağ ve Şebnem Köstem 100.yıla özel ne yaparsak anlamlı olur düşüncesiyle Afife ve Bedia'yı aynı sahnede buluşturmak istedi ve son yılların başarılı kalemlerinden Ahmet Sami Özbudak'ın kapısını çaldı. 6 ay süren yazım sürecinden sonra Hayal-i Temsil sahnede hayat buldu. İki oyuncu için rol bu kez biraz daha farklıydı. Dönemi anlamak için sıkı bir araştırma yaptılar, arşivleri taradılar ve bu isimleri tanıyan insanlara ulaşıp onlarla görüştüler. Biz de hem oyunu hem iki oyuncunun hikayesini Köstem ve Güldağ'dan dinledik...





EMEK VE ACIYI BİR ARADA GÖRDÜK


Afife Jale'yi sahneye taşıyan Şebnem Köstem oyunla ilgili şunları söylüyor: Bizim için en önemli olan şey bu iki ismin ilk olması. Onlar iki kahraman. Çok fazla kaynak taradık. Tarihsel araştırmalar yaptık. İkimiz de Darülbedayi sanatçılarıyız. Arşivimizi taradık, arşivimizde olmayan şeyleri aradık, onları tanıyan insanlarla iletişim kurduk. Mimar Sinan Üniversitesi sinema restorasyon bölümü bize çok destek verdi. Bedia Hanım sinemada da önemli izler bırakmış birisi. Çok uzun bir araştırma oldu. Çok keyifliydi. Biz de o taşlara basarak, bir taraftan da ne kadar büyük emek harcadıklarını, nasıl acılar yaşadıklarına tanık olduk ve ne kadar hak ettiklerini gördük.



Bedia Muvahhit'i canlandıran Hümay Güldağ ise şunları söylüyor: "Bu kesinlikle bir belgesel değil. Ne Şebnem Afife olmaya çalıştı ne de ben Bedia olmaya çalıştım. Onların yaşadıklarını ve tarihi elbette bütün oyuncuların bilmesi gerek. Biz edindiğimiz bilgiler ve hislere ufak dokunuşlar yaptık sadece. Derdimiz onları oynamak ve taklit etmek değil, o dönem neler yaşanmış bu insanlar neler hissetmişler neler olmuş, duygu ve atmosfer neymiş onların üzerinde durmaktı. İçinde biyografik şeyler var ama masalsı bir oyun bu."





BİRBİRİMİZİ İYİ ANLIYORUZ


Türk tiyatro tarihine geçmiş iki kadın oyuncuyu bugünün iki başarılı kadın oyuncusu oynuyor. Bedia Muvahhit rolüyle karşımıza


çıkan Hümay Güldağ şunları söylüyor, "Tiyatro aşkına sahip olan tüm tiyatrocular birbirini çok iyi anlar. Sadece dönemler ve yaşanan şeyler farklıdır ama özünde her şey aynıdır. Bir oyuncu farklı bir dünyada farklı karakterleri inceler ve oynamaya çalışır, Biz kendi dünyamıza ama başka bir döneme ve koşullara girdik. Ama duygular o kadar tanıdık ki... Sahneye çıkamamanın acısını hepimiz biliyoruz. Bu bir oyuncu için yavrusundan koparılmak kadar acıdır. Herkesle özdeşleşmek kolay değil. Biz sahnede de birbirimizle konuşuyoruz şuan onları hissettik onlar da kesin bizi hissediyor diyoruz."



Şebnem Köstem: "Bu bizim için çok büyük bir onur. Çok kıymetliler. Eğer Afife Hanım biraz daha sağlıklı olsaydı o da daha uzun bir sanat hayatı yaşayabilirdi. Tiyatro çok çağdaş bir sanat. Biz zihinlerimizi ve yüreğimizi ne kadar açık tutarsak sahnede var ettiğimiz şey o kadar kıymetli olur. Kadın ya da erkek diye ayrılamaz tiyatro. Bu uzun bir yolculuk. Bizim arkamızdan da gelen bir nesil var. Çok zor ve saygı duyulması gereken bir iş bu. Çok derinlerde arar insan başka bir karakteri..."



Bu iki kadın hakkında hemen hemen hepimiz az çok bilgi sahibiyiz fakat gelin onları bir de iki oyuncudan dinleyelim... Hümay Güldağ, "Bedia Hanım çok değişik, matrak ve hazır cevap, Fransız mektebinde yetişmiş, dil bilen sevgi dolu bir kadın. Kalabalık çevrede olmanın getirdiği sosyalleşme de var. Daha girişken ve hazır cevap. O zamanlar çeviri yok. Bir yandan prova yapıp bir yandan daktiloya oturup çeviri yapıp bir yandan da kostümlerini dikiyorlar. Tiyatronun yeni yayıldığı dönemde günde 2-3 oyun oynuyorlar, turneye cıkıyorlar. Sürekli ezber yapıyorlar. Kostüm ve aksesuarlarını da kendileri dikiyor. Turneye kucağında bebeğiyle gidiyorlar ve yerde taşın üzerinde uyuyorlar. O koşulların içinde kendini var etmiş ve çalışmış. Eğitimli bir çevreden gelmesine rağmen tüm sıkıntılara da katlanmış. Ama elbette Afife'ye göre daha şanslı... "





Şebnem Köstem, "Afife Hanım çok uzun bir hayat yaşamamış. Ülkemizde derin arşivler yok. Öğrendiğimiz kadarıyla asi ve deli kalpli. Hiçbir kadın sahneye çıkmaya cesaret edemezken o Darülbedayi'nin kurslarına gidip Ermeni sanatçıların içinde var olmaya çalışmış, rollerine gizli gizli hazırlanmış. O çağ için büyük bir çılgınlık bu. Bu yüzden de kalbi çok kırılıyor ve inciniyor. Hastalığı için farklı görüşler var. Bir baş ağrısıyla başlayan bir süreç. O çağda tanısı konmamış bir rahatsızlık... Bir migren, panik atak ya da depresyon olabilir. Bilemiyoruz. Turne tiyatrolarıyla zamanını yollarda geçirmiş, İstanbul'daki küçücük kumpanyalarda var olmaya çalışmış ama en çok Müslüman bir kadın olarak kendi adıyla ve varlığıyla ayakta durmak istemiş.



VE O BÜYÜK AŞK...


Dillere destan olan Afife Jale ile Selahattin Pınar aşkı ise Afife Hanım'ın hastalığı nedeniyle acı bir şekilde sonlanmış. Oyunda bu hüzünlü hikayeye de rastlıyoruz. Şebnem Köstem bu aşkı şu sözlerle anlıyor: "İnsanın aşka olan inancını güçlendiriyor. Yüzyılın aşklarına da girmiş bir evlilik. Ama Selahattin Pınar Afife'nin zor günlerinde karşısına çıkmış. Evet bir süre o aşkın mutluluğuyla nefes alabilmiş ama savaşçı bir kadın olduğu için hastalığı nedeniyle çok yıpranmış. Selahattin Pınar da yıpranmış çünkü o da bir sanatçı. Yanınızda engelsiz sahneye çıkan, üretebilen bir eşiniz varsa buna tanıklığınız bir süre sonra size acı verebilir. Pınar'ın şarkılarının büyük bölümünü Afife Hanım'a yazdığı söylenir."




#Afife Jale
#Bedia Muvahhit
#İBB Şehir Tiyatroları
#Hayal-i Temsil
#Şebnem Köstem
8 years ago