|

Rilke’nin gözünden İstanbul

Semiha Kavak
12:35 - 15/03/2020 Pazar
Güncelleme: 12:38 - 15/03/2020 Pazar
Yeni Şafak
Avrupa Saraylarından Yıldız’a İstanbul’da Bir Hoş Sada
Avrupa Saraylarından Yıldız’a İstanbul’da Bir Hoş Sada

Eşinin görevinden dolayı yolu İstanbul’a düşen müzisyen Anna Grosser Rilke’nin anılarını kaleme aldığı “Avrupa Saraylarından Yıldız’a İstanbul’da Bir Hoş Sada” kitabı bizi 1888 yılından başlayarak İstanbul’un 30 yılına şahit tutuyor.

Alman edebiyatının önemli isimlerinden Rainer Maria Rilke’nin kuzeni olan, Anna Grosser Rilke ünü Avrupa ülkelerine yayılan bir müzisyendir. Sonunda, eşinin görevi nedeniyle Rilke’nin yolu uzun süre kalacağı İstanbul’a düşer. O dönemlerde Osmanlı Devletindeki yaşam Avrupalılar tarafından oldukça kötü resmedildiği için Rilke İstanbul’a gidecek olmaktan oldukça endişelidir. Trenden ilk indiğinde gördüğü sahneler de Rilke için olumsuzdur. Ancak Rilke kısa sürede İstanbul’a alışır ve Türkiye’yi sevmeye başlar. “…bu ülkeyi sevdim; mutlu olmaya ve diğer ülkelerle kıyasladığım zaman her defasında içime çöken vatan hasretini de unutmaya karar verdim.”

Rilke ailesinin İstanbul’a geldikleri 1888 yılı Osmanlı’nın zor dönemlerinin yaşandığı, 2. Abdülhamit’in tahttan indirildiği dönemlerin de içinde yer aldığı, Balkan savaşlarının ardından Cihan savaşına uzanan bir dönem olması nedeniyle oldukça tehlikeli ve gerginlikle geçen dönemlerdir. Rilke, İstanbul’da müzik yaşamını sürdüremeyeceğini düşünmektedir. Ancak, kısa sürede kendine dostlar edinir ve çoğu yabancılardan oluşan bu dostlarının özel günlerinde, elçiliklerde konserler verir. Ününün yayılmasının ardından ise padişah Sultan 2. Abdülhamit tarafından konser için Yıldız Sarayı’na çağrılır.

ABDÜLHAMİT’İN

OĞLUNA DERS VERİR

İlk kez karşılaştığı Sultan 2. Abdülhamit Rilke üzerinde oldukça olumlu etki yapar ve şunları not eder: “Avrupa’nın soluğunu kesen, dehşet saçan uygulamalarıyla tanınan zeki Sultan’ın karşısındaydım. Koca bir kanca burun üzerinden, kömür gibi simsiyah, melankolik ve uysal bakan iki muhteşem göz bana çevrilmişti. Bu yüzde boşuna sert, gaddar şeyler aradım.

Bana elini uzattı, pek çok güzel şeyler söyledi. Sultan beni son derece mültefit şekilde uğurlamıştı.”

Rilke, bundan sonra Padişaha müzik ziyafeti vermenin yanısıra padişahın müziğe meraklı oğlu şehzade Burhanettin’e de ders vermeye başlar.

Rilke’nin müzik dersleri verdiği bir önemli isim ise Latife Hanım’dı. Rilke anılarında Latife Hanım’dan övgüyle bahseder.

İstanbul’da bulundukları esnada Rilke’nin eşi hastalanır ve vefat eder. Artık çocuğunun sorumluluğu da onun üzerindedir. İstanbul’a alışmıştır ve verdiği müzik dersleri sayesinde iyi bir gelir elde etmektedir. Burada kalıp çocuğunun okul masraflarını çıkarmak, ona iyi bir gelecek kazandırmak için para biriktirmeyi hesap etmektedir. O nedenle eşinin muhabirlik görevine talip olur. Bu talebinin kabul görmesiyle birlikte de artık müzisyenliğinin yanı sıra aktif muhabir olarak da görev yapmaya başlar. Rilke’nin bir müzisyenlikten bir gazeteciliğe uzanan anılarında Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ve Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllara uzanır. O günleri bir yabancı gözüyle okumak isteyenler için önemli bir kitap. anbul’da yaşananları bir müzisyen gazeteci gözüyle okumak, İstanbul’un o günkü sosyal ve siyasal manzarasını görmek isteyenler için.

#Anna Grosser Rilke
#Avrupa Saraylarından Yıldız’a İstanbul’da Bir Hoş
4 yıl önce