|

Sokağa çıkmak bile bir mücadele

Damga filmi, ciddi ruhsal hastalıklara sahip bireylere karşı damgalamaları ve ön yargıları anlatıyor. Filmin bir parçası olarak İstiklal Caddesi’ne ünlü grafiti sanatçısı Muhammed Emin Türkmen yani MET tarafından çizilen ‘normal misin?’ grafiti ise konuya olan farkındalığı arttırıyor. Filmin yöntemeni Hasan Aktaş, “Bazen sokağa çıkmak bile bir insan için büyük bir mücadele olabiliyor” dedi.

Merve Akbaş
04:00 - 9/06/2019 Pazar
Güncelleme: 13:52 - 8/06/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Hasan Aktaş - Muhammed Emin Türkmen
Hasan Aktaş - Muhammed Emin Türkmen

İstiklal Caddesi’nden Tünel’e doğru yürürken Rus Konsolosluğu’nun hemen yanında rengarenk, oldukça geniş bir grafiti... Ortasında ise bir quarkode. Bu kodu okuttuğumuzda karşımıza “Normal misin?” sorusunu soran bir video çıkıyor. Peki gerçekten biz normal miyiz? Bu oldukça dikkat çekici grafitinin sahibi dünyaca ünlü grafiti sanatçısı MET, yani Muhammed Emin Türkmen. Eserin tasarımı ise Bağımsız Sanat Vakfı’nın Tarihsel Serüvende İstanbul›un Delileri ve Meczupları projesi kapsamında çekilen Damga filminin yönetmeni Hasan Aktaş’a ait. Özetle bu eser filmin bir parçası... Film, ciddi ruhsal hastalıklara sahip bireylerin toplum içinde maruz kaldıkları ayrıştırmalara, damgalamalara ve ön yargılara dikkat çekmek adına yapılmış. Damga’nın yönetmeni Hasan Aktaş ve projenin bir parçası olan Muhammed Emin Türkmen’le hem Damga’yı hem de ruhsal hastalıklara sahip bireylerin toplumda yaşadıkları sorunları konuştuk.

Damga filminin projesi nasıl ortaya çıktı?

HASAN AKTAŞ: Bağımsız Sanat Vakfı’nın Tarihsel Serüvende İstanbul’un Meczupları ve Delileri projesiyle başladığını söyleyebilirim. Film, bunun içindeki somut çıktılardan bir tanesiydi. Meczuplar ve deliler denildiğinde, uhrevi, tasavvufi açılardan bakıldığında belki de romantik bir algı ortaya çıkarıyor. Ama biz biraz daha rasyonel bir düzlemde meseleyi ele almaya çalıştık. Herkese hitap edebilecek bir noktaya taşıma hedefi koyduk.

Filmin temel düşüncesi nedir?

H.A.: Norm ve norm dışılık dediğimiz iki kavramın üzerinde duruyoruz. Kim neye göre normal veya anormal? Bazı insanlar var olan hastalıkları dışında bir de sosyolojik baskılarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bu insanların hayatına olumlu anlamda katkı sağlayacak, farkındalık oluşturacak ne yapabiliriz dedik. Böyle dinamik bir proje gerçekleştirmek istedik. Bu projenin bir şeyleri sorgulatmasını istedik.

NORM VE NORM DIŞILIK ÜZERİNDE DURDUK
Peki bize ne anlatmak istiyor Damga?

H.A.: Birtakım insanların ötekileştirilmesi çok eski bir tarihe dayanıyor. Çok da ciddi bir mesele. Günümüzde de devam ediyor. Belki dünya yerinde durdukça da devam edecek. Bu nedenle damga kavramı etrafında bir film yapmak istedik. Bunun biraz daha geniş bir çerçevede, tüm ruhsal hastalıkları kapsayan bir norm ve norm dışılık olduğunu anladık. İnsanların bu kavramlar arasında neler yaşadığına, bireysel ve toplumsal sonuçlarına bakmak istedik.

Belgeselin merkezinde Şizofreni Dostları Derneği var. Neden buradan yola çıktınız?

H.A.: Bu noktada kendimize belgeselin kalesi diyebileceğimiz bir mekan olarak Şizofreni Dostları Derneği’ni seçtik. Çünkü hastanede tedavi görmekte olan insanlar bu konuda biraz daha çekinikler. Aileleri de öyle… Ama derneğe gelen hasta ve hasta yakınları bu durumların normalleşmesini, toplumun onlardan onların da toplumdan kaçmaması gerektiğini düşünüyorlar. O yüzden dernek çerçevesinde ilerledi belgesel. Şizofreni, bipolar hastalar, manik depresifler... Bu insanların yaşamları o kadar zor ki.

SOKAĞA ÇIKMAK BILE ZORLAŞABILIR
Önce kabul edip, sonra vazgeçen oldu mu?

H.A.: Tamam diyerek sonradan vazgeçen çok hasta oldu. Bir noktada belgeselin çıkış noktasının, belgeseli yaparken yaşadığımız zorluklar olabileceğini bile düşündük. Ama sonra karakter üzerinden ilerlemenin doğru olduğuna karar verdik. Dernekteki insanlar bu anlamda bize çok yardımcı oldu. Kendilerini gizlemediler ve bir katkı sağlamak adına fedakarlık gösterdiler.

Bu onlar için oldukça zor bir süreç sanıyorum...

H.A.: Çok hassas bir konu. O insanları kırmak çok kolay ama toparlamak yıllar alabilir. Süreç içinde böyle vakalar da dinledik. Ruhsal hastalığı olan bir insan bu hastalığını anlattığı zaman, bunu dile getirdiği zaman olumsuz tepkilerle karşılaşabiliyor. Bu tip tepkiler karşı tarafta ciddi hasarlara yol açabiliyor. Tabi bunu bizim anlamamız mümkün değil. Sokağa çıkmak bir insan için bir mücadele olabilir mi? Ama oluyor...

GRAFİTİYLE İNSANLARA ULAŞMAK İSTEDİK
Muhammed Emin Bey’le yani MET ile nasıl tanıştınız?

H.A.: Bağımsız Sanat Vakfı’nın başkanı Hülya Yazıcı belgeselin fikir aşamasında da yanımızdaydı. MET ile tanışmamızı o sağladı. Sonuçta insanların dikkatini çekecek bir yapım olmasını ümit ediyorduk. İnsanların derinleşmesini sağlayacak, belki kendilerini sorgulamalarını sağlayacak bir yapım olmasını istedik. Grafitiyle de insanlara ulaşabileceğimizi düşündük. Performans olarak oldukça dikkat çekici bir sanat. Grafitinin yapım aşaması belgeselin bir parçası. Ayrıca grafitinin içinde yer alan quarkode da yine filmin bir parçası olan ‘normal misin’ başlıklı videoya yönlendiriyor.

Muhammed Bey, siz nasıl dahil oldunuz projeye?

M. EMİN TÜRKMEN: Benim için Hasan’ın telefonuyla başladı proje. Konuyu, ne yapmak istediklerini anlattı bu görüşmede. Tabi ben ruhsal hastalık nedir, ne değildir sorusunun cevabını bile tam olarak bilmiyordum. Yani konuya hakim değildim. Ekiple beraber oturup, ne yaparız, ne yapabiliriz diye düşündük. Dikkat çekecek, fiziksel olarak da İstiklal Caddesi’nde yer alıp, ortasında yer alan quarkode sayesinde insanları “normal misin?” videosuna yönlendiren, özetle farkındalık uyandırmasını istediğimiz filmin bir parçası olarak tasarladık.

Tasarıma nasıl karar verildi?

M. EMİN TÜRKMEN: Hasan’ın büyük bir emeği oldu tasarım konusunda. Onun kafasındaki yansıtabilmem için birlikte bir çalışma yapmaya karar verdik. Tasarımı o yaptı. Hatta duvarda da emeği var.

ACABA BİZ NORMAL MİYİZ?
Peki bu grafiti tasarımı ne ifade ediyor sizce?

H.A.: Ben baktığımda umut verici bir zihin dünyasını görüyorum. Ama diğer tüm görsel sanatlar eserlerinde olduğu gibi somut bir mesajı olduğunu söyleyemem. Karşıdan bakan kişiye de bir şeyler bırakmak gerekiyor. Temel olarak önce resme, sonra da quarkoda bakmalarını istiyoruz.

M. EMİN TÜRKMEN: Aklında bin bir türlü şey olan, renkli, karmaşık birini anlatıyor bence. Ruhsal hastalıkları olan insanların sanıldığı gibi tehlikeli olduğunu değil, belki tam tersi farklı renkler oluşturduğunu söylüyor. Eğer anlaşılabilirse oldukça da renkli…

Grafitide de, filmde de, filmin parçası olan o videoda da “normal misiniz?” diye soruyorsunuz. Neden?

H.A.: Başka bir mesaj yazsın istemedik

M. EMİN TÜRKMEN: Ruhsal hastalıklar sahip insanların normalin dışında olduklarının düşünülmesi rencide edici bir şey. Ama bu noktada bende bir soru işareti de doğurdu. “Acaba biz normal miyiz?” sorusunu sordum.

Yerli oyuncuyla farkındalık videosu

Quarkodu okutunca belgeselin sonunda da yer alan bir dakikalık görüntüye gidiyoruz. Burada altı oyuncu var. Onlar nasıl dahil oldu?

HASAN AKTAŞ:Aracılar vasıtasıyla oyunculara ulaştık. Kabul ettiler sağolsunlar. Alperen Duymaz, Erdem Ergüney, Gürkan Uygun, İlker Kızmaz, Jess Molho, Melisa Aslı Pamuk ve dernek başkanı Mesut Demirdoğan yer alıyor videoda. Her birine yardımları için çok teşekkür ediyoruz. Bu video zaten filmin ufak bir parçası. Farkındalık oluşturma çabası.

Gurbetçileri
taklitle başladım
Siz grafitiye nasıl başladınız?

MET: Ben küçüklükten bu yana ekstrem şeylere ilgi duyuyordum. Paten, kaykay… Ama astım hastasıydım, çok faal olamıyordum. Çok enerji isteyen işleri de yapamıyordum. Gurbetçiler geldiklerinde grafiti yapıyorlardı. Ben de mahallemizde onların imzalarını gördüm. Çok merak ettim. O zamanlar ne yaptığımı bile tam olarak bilemeden taklit etmeye başladım.

Oldukça dikkat çeken sevilen bir sanat grafiti. Ama bugüne gelmesi kolay olmadı sanırım.

MET: 2000’li yıllardan önce sadece kapı dışı sanattı. Hatta Avrupa için de bu böyleydi. Sadece bizim bildiğimiz çok değerli grafiti sanatçıları bu tarihten sonra sanat dünyasında değer görmeye başladı. Galerilerde kendilerine yer buldular. Bu etki 2012 gibi Türkiye’de hissedilmeye başladı.

#grafiti
5 yıl önce