|
Askerden talimat alan değil askere talimat veren

Balkanlar biraz da Tuna’dır benim için.

Mısır’ın Nil olduğu gibi.

Budapeşte’de ilk işim Tuna’yı görmek oldu.

Dilimde Necip Fazıl’ın, Sakarya'sı vardı.

”Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;

Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? “

Sisler altında büyüleyiciydi Tuna...

Zincirli Köprü’den Peşte’den Buda’ya geçtik.

Müze şehri andıran Budapeşte’ye tepeden bakabilmek için Buda Kalesi'ne çıktık.

Orada bir tanıdık karşıladı bizi.

1996 yılında Başbakan Mesut Yılmaz’ın kumarhane kapısında yumruklandığı yer olan Hilton Oteli...

Mesut Yılmaz, burnu bandajlı bir görüntüyle dönmüştü Macaristan seferinden.

Bir zamanlar kumarhane kapısında yumruklanan Başbakanlar yönetiyordu bu ülkeyi.

Buda Kalesi'nde bir süre Budapeşte’yi seyrettikten sonra gittiğimiz Hürriyet Anıtı'nda başörtülü genç kızlarımızla tanıştım.

28 Şubat sürecinde eğitim hakkı ellerinden alındığı için Macaristan’da okuma şansı bulmuş, şimdi ise bu ülkede master ve doktora yapan, öğretim üyeliği için çaba gösteren başörtülü kızlarımızdı.

Kendi ülkesinde hürriyetleri elinden alınan 28 Şubat mağdurları ile Macaristan’da Hürriyet Anıtı'nın altında karşılaşmak... Kaderin garip bir cilvesi olsa gerekti.

Balkan üniversitelerinden mezun olan gençlerin master ve doktora yapması, üniversitelerde öğretim üyesi olarak kalmaları için çaba içinde olduklarını aktardılar.

Kendi ülkelerinde zulme uğrayıp, yine de kendi ülkelerine hizmet çabası içinde olan insanlardı onlar.

Ülkem adına gurur duydum onlarla.

Bu duygularla Gülbaba Türbesi'ne geçtik.

Başbakan Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik’le birlikte ata yadigarı Gülbaba Türbesi'ni ziyaret ettik. Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı olduğu dönemde restore edilmişti Gülbaba Türbesi. Bir de şimdi. Biz ziyaretle, dua ile meşgulken TİKA Başkanı Serdar Çam’ı gördüm, türbenin etrafında ekibiyle birlikte keşif çalışmaları yapıyordu.

Başbakan uzun bir süre kaldı türbenin içinde. Dışarı çıkınca tarihe uzanan bir sohbet yaptık.

Dışişleri Bakanı olduğu dönemde aynı gün içinde Kırım’dan, aynı gün içinde Balkanlar’dan ve Afrika’dan telefon alıp, ata mirası bir köprü, külliye ya da tekkenin hizmeti için yardım talep edildiğini anlattı.

“Dünyanın kaç ülkesinin dışişleri bakanı bunu yaşayabilir. Bizim çok güçlü bir tarihdaşlığımız var. Tarihten alınan referanslar geleceği inşa ve millet şuuru açısından çok önemlidir” dedi. Gülbaba’nın kapısında Başbakan, kısa bir anlık, “sosyolojik derinlik”li analizler yaptı. İstifade ettiğim bir sohbet oldu.

Akşam oldu. Budapeşte’de sisler dağıldı. Tarihi parlamento binası ortaya çıktı. Tabii hemen bir Cumhurbaşkanlığı Sarayı tartışması başladı. Sosyal medyaya bakınca sadece bizim bu kıyaslamaları yapmadığımızı anladım. O gün şehirde hangi Türk heyeti varsa, görkemli parlamento binasının önünde fotoğraf çektirip, sosyal medyaya servis etmişler, bizdeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na ilişkin göndermelerde bulunmak suretiyle.

Budapeşte’den, AB’ye girmesine rağmen ekonomik olarak zor durumdaki Macaristan’a ilişkin analizler dinleyerek ayrıldık.

Dönüş yolunda Başbakan Davutoğlu ile konuşma fırsatı bulduk. Kafası Süleyman Şah Türbesi'ne yönelik operasyonla meşguldü. Belli ki Süleyman Şah Türbesi'ne yönelik tehditlerde devletin bilgisi dahilinde önemli riskler söz konusu. Devlet bunları her zaman açıklamaz. Hatta çoğu zaman açıklanmaz. Ama tedbir almak devletin görevidir.

CHP ve MHP’nin muhalefetine müthiş tepkiliydi. CHP’li Faruk Loğoğlu’nun, Suriye rejiminin sözcüsü gibi Türkiye’ye yönelik suçlamalarda bulunması karşısında, “Suriye’nin BM’deki özel temsilcisi bile bunları söylemedi” dedi. Yeni Şafak’ın, ”Esed’in vekili” sürmanşeti Başbakan’ın diline yerleşmişti.

Genelkurmay Başkanı Özel’in açıklamasının henüz dumanı tütüyordu desem yeridir. Necdet Paşa açıklama yapmadan önce 2 kez aramış Başbakan'ı. Macaristan’daki resmi temasları sırasında görüşmüşler. “Açıklamayı yolladılar. Vakur, kendini anlatan bir açıklama. Tabii gördüm” dedi.

Önceden Genelkurmay’dan icazetli Başbakanlar vardı. Şimdi Genelkurmay Başkanlarının izin alıp açıklama yaptığı bir Türkiye’ye ulaştık.

Bahçeli’nin aklı eski Türkiye’de kalmış. Ne de olsa lideri 27 Mayıs darbesinin kudretli Albayı Alparslan Türkeş.

27 Mayıs’ta solcuların lideri İnönü, Türkçülerin lideri ise Alparslan Türkeş’ti. Menderes’i sehpaya gönderen yolların taşlarını İnönü ile Türkeş birlikte döşediler.

O nedenle MHP’nin, ”Genelkurmay başkanları eskiden Türkiye’nin millî çıkarları açısından mahzurlu gördükleri kararlar hakkında siyasi liderlere karşı koyacak yürekliliği gösterirler” açıklaması Başbakan’ın da belirttiği gibi darbeye teşvik suçudur. MHP bu konuda suçüstü yakalanmıştır.

Bunların Başbuğ’ları da bir darbeciydi. 27 Mayıs’ta İnönü ile el ele vermek suretiyle Menderes’i idama götürdüler.

Bu ülke siyasi liderlere karşı çıkan Genelkurmay Başkanlarını çok gördü. Hatta siyasi liderleri deviren çok sayıda Genelkurmay Başkanımız da oldu. Belki MHP’nin haberi yok ama Türkiye, darbeci generaller defterini kapatalı çok oldu. Bu ülkede artık Başbakanların direktiflerini dinlemeyen Genelkurmay Başkanları görevden alınıyor. MHP, “Darbeci generaller”in özlemini çekiyorsa, başka kapıya.

Başbakan açıkladı, Süleyman Şah operasyonunun talimatını 10 gün önce vermiş hükümet, askere.

Sayın Bahçeli artık askerden talimat alan hükümet yok, askere talimat veren hükümet var Türkiye’de...

#Balkanlar
#Necip Fazıl
#Tuna
9 yıl önce
Askerden talimat alan değil askere talimat veren
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı