|

Elli yıllık ilmî birikimin çalışması

Ahkâmü’l Kur’an Tefsirini yayına hazırlayan Karatay Ü. İslâm İktisadı ve Finans Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamdi Döndüren elli yıllık ilmi birikimin sonunda ortaya koyduğu çalışma hakkında bilgi verdi. Prof.Dr. Döndüren, “Gerek ayetlerin birbiri ile gerek Hz. Peygamber’in uygulamasıyla, yani hadislerle birlikte yorum yapılmadan sağlam bir tefsirden söz edilemez” diyor.

04:00 - 15/05/2021 Saturday
Güncelleme: 02:12 - 15/05/2021 Saturday
Yeni Şafak
Prof. Dr. Hamdi Döndüren
Prof. Dr. Hamdi Döndüren
SALİH ZEKİ MERİÇ
İslâmî İlimler arasında Tefsir İlmi’nin önemi hakkında neler söylersiniz?

Tefsir ilmi bir bakıma bütün ilim çeşitleriyle bağlantısı olan bir dalıdır. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de iman esasları, ibadetler ve günlük aile hayatı, ticaret, ziraat, iktisat akla gelebilen bütün muamelelerle ilgili temel ilke ve örnekleri bulmak mümkündür. Bu kurallara uymayanlarla ilgili ukubat denen cezalar da Kur’an’da yer almıştır. Bunların dışında peygamber kıssaları adı altında günümüze ışık tutacak pek çok örnek Kur’an’da bulunabilmektedir.

Alanınız İslam Hukuku. Ve sizi daha çok İlmihal çalışmalarınızdan tanıyoruz. Tefsir yazma fikri nasıl hâsıl oldu? Bu süreci kısaca anlatır mısınız?

Bizim asıl alanımız İslâm hukuku ve ilmihal bilgileriyle başladı. Ancak konuları araştırıp bilgiler biriktikçe, bütün bu bilgilerin temel kaynağı Kur’an ve sünnet olduğu için, sürekli olarak Kur’an ayetleri ve bunlarla ilgili hadis-i şerifleri tespit etmek zamanla bu bilgileri tefsir üzerinde yoğunlaştırdı. Özellikle hükümle ilgili ayetleri değerlendirirken, mezhep imamlarının, müctehidlerin ve günümüz alimlerinin bu konularda söylediklerini gözden geçirirken, konuyu güncele getirmek için, bir takım değerlendirmeler yapmak da gerekiyordu. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz zaman, bir konu bütünlüğü meydana geliyor. Buna iman esaslarını ve önceki peygamberin kendi toplumlarına verdikleri mesajları ve kıssaları eklediğiniz zaman tefsir ilmi ortaya çıkıyor.

PEYGAMBER KISSALARINDA MESAJLAR ÖNEMLİ

Özellikle peygamber kıssalarının günümüze verdiği mesajlar önemli. Çünkü bunlar bir hikâye bir masal olsun diye anlatılmaz. Biz, yeni tefsirimizde yer alan sadece Yusuf suresindeki kıssadan kısa bir bölüm vermek istiyoruz: Kıssada; Hz. Yusuf’un kuyuya atılması, Mısır mâliye bakanına satılması, iyi bir eğitim görmesi, Züleyha’nın cinsel isteklerini reddedince hapse girmesi, rüya yorumları, kralın rüyasını yorumlaması, maliye bakanı olması, aldığı ekonomik önlemlerle kıtlık yıllarını geçirmesi, ailesini Mısır’a getirmesi gibi konular yer alır.

8-10 yıl kadar hapiste kalan Yusuf (a.s)’a isabetli rüya yorumu yapma yeteneği verilmişti. Zindan arkadaşlarının yorumladığı rüyaları aynen çıkıyordu. Bu arada Mısır Kralı’nın gördüğü, “7 çok zayıf hayvan, 7 tane çok besili hayvan, 7 çok zayıf buğday başağı, yine 7 tane çok dolgun başak” rüyasını kralın adamları yorumlayamamıştı. Bu arada Yusuf’un sarayda bulunan zindan arkadaşı, bunu Yusuf’un yorumlayabileceğini söylemesi üzerine, kral, “onun için özel af çıkardım, gidin Yusuf’u getirin” diye adamlarını zindanın bulunduğu yere göndermiş, Yusuf’a, kendisi için özel af çıktığı, saraya gelip rüyayı yorumlaması gerektiği söylenmiş. Hz. Yusuf, rüyayı yorumlarım, ama affı kabul etmiyorum. Ben iftiraya uğradım, haksız yere zindana düştüm, yeniden muhakeme olmak istiyorum, demiş. Krala bu durum iletilince, Yusuf haklı, yeniden mahkeme kurulsun demiş, kurulan mahkemede Züleyha ve elini kesen kadın arkadaşları gerçeği söylemiş ve Yusuf (a.s) temize çıkmıştı. Günümüzde “iadede-i muhakeme yani davanın yeniden görülmesi” bütün dünya hukuklarında vardır. İftiraya, haksızlığa uğrayan kişi, yeni bir delil ortaya çıkmışsa, 10 yıl da hapiste yatsa, yeniden mahkeme olmayı isteme hakkı vardır. Bu temelde Hz. Yusuf kıssasına dayanır.

Kısaca, Yusuf (a.s) rüyayı şöyle yorumlamış: “Önümüzdeki 7 yılda tarım ve hayvancılık kesiminde büyük bolluk olacak, ama ondan sonraki 7 yılda çok büyük kıtlıklar ve ekonomik kriz yaşanacak.” Kral, peki ne yapmak gerekir, nasıl tedbir almalıyız, diye sorunca; böyle büyük bir ekonomik kriz için alınacak tedbirlerin, kralın o günkü yönetici kadrosu ile başarıya ulaşamayacağını krala açıkça ifade eden Hz. Yusuf şu sözlerle görev istedi: “Beni ülkenin hazinelerinin başına getir. Çünkü ben, iyi muhafaza eden ve iyi bilen birisiyim.”1 Gerçekten Yusuf peygamber halkı tasarrufa teşvik ederek, herkes sadece ihtiyacı kadar tüketsin, bütün tasarruflarını getirsin, demiş, bir kısmını para karşılığı, bir kısmını da emanet olarak depolamış. Emanete alınan dayanıklı tarım ürünleri, altın ve gümüş gibi değerli eşyanın miktar ve niteliğinin yazıldığı onaylı belgeler sahiplerine verilmiş. Bunlar isimsiz hamiline yazıldığı için, daha sonra alış verişlerde kullanılmaya başlamıştır.

HZ YUSUF DÖNEMİ

Hatta bazı iktisat tarihçileri, arkasında standart değerler bulunan ilk kâğıt para (temsili para) uygulamasını Mısır yöresindeki bazı tecrübelere dayandırırlar. Bu ise Yusuf peygamberin dönemine rastlar. Nitekim iktisat tarihçisi J. Dobretsberger,2 Mısır’da M.Ö. 1600 yıllarında banknot tedavül ettiğini söyler. Bu ülkede devlet hazine ve depolarının emanet kabul etmesi usuldendi. Halk, elindeki altın, mücevherat ve hububatı saklanmak üzere buralara tevdi eder ve kendilerine emanet bıraktıkları şeyin değerini belirten bir makbuz verilirdi. Elinde böyle bir makbuz olan kimse, belge üzerinde yazılı cins ve miktardaki malı dilediği zaman çekebilirdi. Ticaretle uğraşanlar bu makbuzları mal veya para yerine kabul ediyorlardı. Hatta bu belgeler Fenike ve Mezopotamya’da da tedavül ediyordu.3

Günümüzde elektronik ürün senedi (ELÜS) diye ifade edilen ve Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) gibi sertifikalı depolarda emanet veya işletilmek üzere emanete alınan ürünleri temsil eden belgelerle, varlığa dayalı olarak ihraç edilen kira sertifikası ve sukuk uygulamasının, ikincil piyasalarda işlem görebildiği dikkate alınarak, Kur’an’da Yusuf Suresi’nde anlatılan uygulamaya benzediği söylenebilir. Çünkü Kur’an’da bu gibi kıssalar ibret alınması ve üzerinde düşünülmesi için anlatılır. (Ahkâmü’l-Kur’an Tefsiri, Yusuf, 12/47-49).


GÜNÜMÜZ İHTİYAÇLARINA GÖRE ANLAMAK GEREKİR

Telif ettiğiniz Tefsirin diğer tefsirlerden en önemli ayırıcı özelliği nedir? İnsanlar bu tefsiri neden okumalılar?

Kur’an-ı Kerim’de 550-600 kadar hüküm ayetleri denen ibadetler, muameleler ve ceza hukuku ile ilgili ayetlerin, günümüz ihtiyaçlarına göre, anlaşılır bir dille anlatılması gerekiyordu. Bunların mezhep imamları, müçtehit ve fakihler tarafından nasıl anlaşıldığı ve günümüzde, uygulama zorluğu olan durumlarda tercih yapılıp yapılmadığının ortaya konulması gerekiyordu. Buna iki namazın cem edilmesi örnek verilebilir: Bir namazın farz olması için, “Şüphesiz namaz mü’minlere belli vakitlerde farz kılındı.” ayetine göre (Nisâ, 4/103) vaktin girmesi gerekir. Ancak Hz. Peygamber, Veda Haccı sırasında, Arefe günü Arafat’ta, öğle namazı vakti girince, öğle ve ikindi namazını birlikte kıldırdığı gibi, güneş batınca Arafat’tan Müzdelife’ye hareket etmiş, yatsı namazı vaktinde akşamla yatsıyı birlikte kıldırmıştır. Bu uygulamada sünnet namazlar kılınmamıştır.4 Diğer yandan Allah elçisinin 18 gün kadar süren Tebük seferi yolculuğu sırasında da öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı birleştirerek kıldığı rivayet edilmiştir. Hanefiler bunu öğleyi geciktirip son vaktinde, ikindiyi ilk vaktinde, akşam namazını geciktirip son vaktinde, yatsıyı ise ilk vaktinde kıldırarak cem (sûrî cem) yaptığını söylemişlerse de, İmam Şafii bu birleştirmede zorlukların etkili olduğunu dikkate alarak, “yolculuk, yağmur ve hastalık” gibi özürler bulununca, öğle ile ikindinin akşamla yatsı namazının birlikte kılınabileceğini söylemiştir. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığınca da, alışkanlık haline getirmemek şartıyla, dinen geçerli bir özrü bulunan kimsenin bu kolaylıktan yararlanmasının caiz olacağı belirtilmiştir.5

HADİSLERLE BİRLİKTE YORUM YAPILIR

İslam’ın bidayetinden günümüze birçok müfessir gelmiş geçmiş... Tefsir İlmi ile ilgili Kur’an’ın yorumlaması mı demek lazım yoksa izahı mı demek lazım? Bu bağlamda Kur’an’a yeni yorum getirenlere ne dersiniz?

Kuran-ı Kerim aslında bizzat Yüce Allah tarafından açıklanmış ve Hz. Peygamber de ilâhî kontrol altında uygulama şartlarını ortaya koymuştur. Ayette, “Bu bilen bir toplum için, ayetleri Arapça olarak açıklanmış bir kitaptır.” (Fussılet, 41/2) buyrulur. Buna göre, önce Kur’an ayetlerinin birbirini açıklayan, sınırlayan veya nesheden hükümleri varsa bunların bilinmesi gerekir. Çünkü içki ve faiz yasağı gibi birden yasaklanmayan, zararları yaşandıkça, bir bakıma gerekçe vazifesi gören sıkıntıları görüldükçe, yasağın zamana yayılarak son şeklini aldığı görülür. Bir de özellikle hüküm ayetleri, Hz. Peygamber’in nasıl anladığı ve nasıl uyguladığı tesbit edilmeden tam olarak anlaşılmaz. Mesela, hicretten bir buçuk yıl kadar vuku bulan Miraç gecesinde 5 vakit namaz farz kılınınca, bu namazların kaç rekât ve hangi vakitlerde kılınacağı ayetlerde tam olarak açıklanmamıştı. 25’in üzerinde ayetlerde “namaz kılınız.”, bazı yerlerde “rukû edin, secde edin”, “ayakta, oturarak ibadet edin” gibi genel ifadelerin dışında namazın kılınış şekli anlatılmamıştı. Ancak, Mirac gecesinin ertesi günü Cebrail (a.s) Beytullah’ın yanında gelerek, öğle namazından başlayıp ilk gün, beş vakit namazların farzlarını ilk vakitlerinde, ertesi gün yine gelmiş ve son vakitlerinde olmak üzere, bizzat kıldırmış, işte farz namazlar bu iki vakit arasında böyle kılınır, diye göstermiştir. (Ebû Dâvûd, Salât, 2; Tirmizî, Salât, H. No: 149; A.b. Hanbel, Müsned, I, 382).

Buna göre, gerek ayetlerin birbiri ile gerek Hz. Peygamber’in uygulamasıyla, yani hadislerle birlikte yorum yapılmadan sağlam bir tefsirden söz edilemez.

Kaleme aldığınız bu hacimli eseri okuyucularınız nasıl bir usûl takip ederek okumalılar bu konuda biraz bilgi verir misiniz?

Tefsirin son cildine, konularına göre fihristler eklendi, sadece belli konularla ilgili konuları incelemek isteyen okuyucu, bu fihristten sure ve ayet numaralarını not ederek, sırasıyla okuyabilir. Bir konu bütünlüğü içinde konu incelenmiş olur. Vakti olan kardeşlerimiz, baştan başlayarak bütün olarak okurlarsa, birbirini tamamlayan konu ve bilgilerle daha geniş bilgi sahibi olabilirler.

Son olarak İslami ilimlerde kendisini geliştirmek isteyen okuyucularınıza neler tavsiye edersiniz?

Bilgi sahibi olmak istediğiniz alanla ilgili olarak, güvenilir kaynaklardan başlayarak okumak gerekir. Akide konusu, ibadetler, aile, ticaret ve benzeri alanlarla ilgili günümüzde güzel araştırma eserleri meydana geldi. Bizim İslâm İlmihali, Aile İlmihali ve Ticaret İlmihali, konuların arka planda dayandığı delil ve kaynaklar da verilerek hazırlanmaya çalışıldı. Diyanetin 44 ciltlik İslâm Ansiklopedisi de google’e bile yüklendi. Kısaca oturduğumuz yerden, kütüphaneye gitmeden pek çok esere ve bilgilere ulaşılabiliyor. Siyer ve İslâm tarihine merak eden için Muhammed Hamidullah’ın İslâm’a Giriş, İslâm Peygamber’i gibi kitapları okunabilir. Diğer yandan kitaplarımızın sonunda yararlanılan eserlerin yazar ve kitap isimleri tam olarak yer aldığı için, o bibliyoğrafya’lardan, güvenilir yazar ve kitap isimlerini izlemek kolaylık sağlayabilir.

Her şeyin en doğrusunu Allah Teâlâ bilir. Eserin hayra ve güzel amellere vesile olmasını Yüce Allah’tan dilerim.

  • 1 Yûsuf, 12/ 55.
  • 2 Avusturyalı bir ekonomi profesörü olup, bir ara İ.Ü. İktisat Fak. de hocalık yapmıştır.
  • 3 Ergin, İktisat, İstanbul 1964, s.569; Döndüren, Ticaret Rehberi, Erkam Yayınları, İstanbul 2004, s. 25, 26.
  • 4 Buhârî, Hac, 97; Müslim, Müsâfirîn, 52, 53; Ebû Dâvûd, I, 285.
  • 5 Bilgi için bk. H. Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, s. 256-259.
#Hamdi Döndüren
#Kur’an
#Muhammed Hamidullah
3 years ago