|

Göçün elem tarafını yazıyorum

Filistin asıllı yazar Tagrid En-Neccar kaleme aldığı çocuk kitaplarıyla sadece Ortadoğu’da değil, tüm dünyada tanınan biri. Ürdün’de hayatını sürdüren Filistinli yazar, ödüllü son kitabında mülteciliği anlattı. Avrupa’ya gidip göç konusunda kitaplar kaleme alan Arap yazarların çoğunun uyum süreci için yazdıklarına dikkat çeken En-Neccar, “Biz elemden, etrafımızda yaşananlara duyduğumuz derin acıdan yazıyoruz. Elimizden bu sorunu çözmek gelmiyor.” diyor.

Hatice Saka
04:00 - 15/12/2019 Pazar
Güncelleme: 00:53 - 15/12/2019 Pazar
Gerçek Hayat
FOTOĞRAF: MUSTAFA İLHAN
FOTOĞRAF: MUSTAFA İLHAN

Arap dünyasının önde gelen çocuk ve ilk gençlik kitapları yazarı Tagrid En-Neccar’ın üç kitabı bu yıl Nar Yayınları’ndan çıktı. ‘Cesur Balıkçı Kız’, ‘Güneş Elbet Doğacak’ ve ‘Şahinin Gözündeki Şifre’. En-Neccar’ın son kitabı “Bu Oyuncak Kimin” ise geçtiğimiz günlerde Etisalat Çocuk Edebiyatı Ödülü’nü aldı. Biz de usta yazar ile hem ödüllü kitabını hem de Türkiye’de yayınlanan yeni kitaplarını konuştuk.

40 yıldan bu yana çocuk kitapları yazıyorsunuz. Nasıl başladı bu yolculuğunuz ?

Çocukluk yıllarımda okumayı çok seviyordum. Tüm günümü okuyarak geçirirdim. O zamanlar televizyon ve internet yoktu. Kitap, en güzel şeydi ve beni başka alemlere götürüyordu. Büyüdüğümde, çocukken kitapların bana verdiği mutluluğu diğer çocuklara da yaşatmam gerektiğini düşündüm. Böylece yazmaya başladım ve hiç durmadım.

Sizin kitaplarınızın en dikkat çekici yönlerinden biri ise Filistin sorununu ustalıkla ele almanız. Çocuk ve gençleri bu konuda bilinçlendirmek ve bilgilendirmek kolay değil. Nasıl başardınız?

Bir yazarı harekete geçiren duygularıdır. Benim bir ajandam yok. “Şimdi Filistin ile ilgili bir hikaye yazacağım” diye masanın başına oturmuyorum. Hisler hatta bazen de tesadüfler devreye giriyor. Öte yandan çok fazla kitap yazdım ve hepsinde de farklı konulara değindim. Elbette, Filistin meselesi beni kişisel olarak etkiliyor. Çünkü ailemin hayat hikayesini dinleyerek büyüdüm. Onların Filistin’den nasıl çıkmak zorunda kaldıklarını ve neler hissettiklerini duydum çocukluğum boyunca ve tüm bunlar içimde yer etti. Bu anlamda bende bir bilinç oluştu. Doğal olarak bu konu kitaplarımda da kendine yer buldu.

“Bu Kimin Bebeği” adlı son kitabınız geçtiğimiz günlerde Etisalat Çocuk Edebiyatı Ödülü’ne layık görüldü. Bu kitapta Filistin’den göç edenleri anlatıyorsunuz değil mi?

Olaylar Gazze, Yafa, Chicago, Ramallah, Washington ve Beyrut gibi şehirlerde geçiyor.ABD’de doğup büyüyen 17 yaşındaki Erva, Chicago’da bir üniversite profesörü olan büyükannesi Leyla’ya vermek için özel bir hediye arar. Yakın arkadaşı Sarah ile birlikte, büyükannesinin 1948 yılında Yafa’dan ayrılırken kaybettiği bebeğinin Chicago’ya nasıl geldiğini araştırmaya başlar. Bu hikayedeki ilham kaynağım ise bir fotoğraf. Annemin altı yaşında iken bebeğiyle çektiği bu fotoğraf, beni çok etkilemişti.

İSRAİLLİ ASKER ONLARI UZAKLAŞTIRDI

Bunu yazdınız mı kitapta ?

Hayır, doğrudan yazmadım. Annem kanserdi ve ben altı yaşında iken vefat etti. Onu çok az hatırlıyorum. Fakat bu fotoğrafı asla unutamıyorum. Annem Yafa’da kendi annesi de Ramallah’ta idi. Birbirlerini görmek için özel bir izin çıkarmak zorunda kaldılar. Kudüs’te bir mekanda ailesi ve akrabalarıyla buluşmaya gittiğinde yanında ben de vardım. O zamanlar çok küçüktüm. İsrailli bir askerin ikisinin buluşması sırasında onları birbirinden uzaklaştırmaya çalıştığı anı, hayatım boyunca unutmadım. Bu manzara beni derinden sarstı ve bende bir iz bıraktı.

Türkiye’de çevirisi yayınlanan Güneş Elbette Doğacak adlı kitabınızda Suriyeli genç bir kızın hikayesini anlatmaya nasıl karar verdiniz ?

Bu tamamen bir insan hikayesi, siyasi bir yönü yok ve hiçbir tarafı tutmuyor. 16 yaşında Şaden adlı bir genç kız, okula gidiyor, basketbol oynuyor, arkadaşlarının doğum gününe gidiyor. Savaş başlıyor ve hayatı hiçbir zaman eskisi gibi olmuyor. Şaden’in Suriye’den Lübnan’a oradan Türkiye’ye oradan İtalya’ya ve son olarak İsveç’e giden yolculuğu anlattım. Bu genç kızın hikayesi üzerinden, çok farklı ülkelere savrulan çocukların ve gençlerin hayatında neler olduğuna ve nasıl derinden sarsıldıklarına dikkat çektim.

GÖÇ HAYATIMIN TAM ORTASINDA

Filistin sorunu ve onunla beraber gelen göç ve mülteci olmanın acıları. Şimdi Suriye sorunu ve aynı süreçlerden geçen insan toplulukları. Elbette en büyük yara çocuklarda açılıyor. Filistinlisiniz ve Ürdün’de yaşıyorsunuz. Olayların tam ortasında bir yazar olarak bu eserlerinize nasıl yansıyor ?

Yıllar önce İsveç’te Gothenburg kitap fuarında katıldığım bir basın toplantısında “ Neden göç ile ilgili bir hikaye yazmıyorsunuz? Çünkü biz bilmiyoruz ve öğrenmek istiyoruz.” demişlerdi. O sıralar göç konusu hayatımın tam ortasında idi. Durup geriye bakmam ve yaşananları yazmam çok zordu. Olaylarla aranıza mesafe girmesi gerekiyor. Örneğin Lübnan savaşı sırasında kimse bir kitap yazmadı. Savaş bittikten ve üzerinden zaman geçince ortaya edebi metinler çıktı. Aynı şey Suriye konusunda da yaşanıyor. Son zamanlarda kitapların sayısı artmaya başladı.

Daha çok ülkelerinden Avrupa’ya giden yazarların kitapları yayınlanıyor. Avrupa’dan yazmak ile bölgeden yazmak arasındaki fark ne ?

Onlar bir sebebe dayanarak yazıyor. Çok fazla insan Avrupa’ya göç etti ve gittikleri ülkede kabul görmek için özellikle çocukların diğerleri tarafından kabul görmesi için yazmaları gerekiyor. Bu yönden farklıyız. Biz elemden, etrafımızda yaşananlara duyduğumuz derin acıdan yazıyoruz. Elimizden bu sorunu çözmek gelmiyor. Sadece bir yazar olarak üzerime düşeni yapıyoruz.

ÜMİTLER YENİDEN YEŞERİR

Ümitlerinizin tükendiği anlar oldu mu?

Her şeye rağmen umudumuz var. Çok sarsıldığımız zamanlar oluyor ve ümitler tükenecek gibi olduğunda güzel bir şey yaşanıyor, kalkıp yeniden başlıyoruz ve ümitlerimiz yeşeriyor.

“Cesur Balıkçı Kız” dilimize kazandırılan bir diğer kitabınız. Bu kitabınızda diğer çocuk kitaplarınızdan farklı olarak genç kuşağa hitap ediyor. Sizi çocuk kitaplarından sonra genç kuşağa yönelik yazmaya iten neydi?

O, kitapta Gazze’de yaşayan ve ailesi balıkçılıkla geçinen bir kızın mücadelesini anlattım.Gençlik kitapları konusuna gelince, çocuklarla ilgili yazmaya başladığım günden beri, “Neden büyükleri için de yazmıyorsun.”diyorlardı. Her zaman şunu söylüyordum: “ Ben çocukları ve onlar ile ilgili yazmayı çok seviyorum.” Hiç yetişkinler ya da gençler için yazmayı düşünmemiştim. Fakat bir gün aklıma kanser olan genç bir kız ile ilgili hikaye yazma fikri geldi. Bu konunun diğer çocuk kitaplarında olduğu gibi resimli anlatılamayacağını biliyordum. Böylece gençlerle ilgili yazmaya başladım ve şükürler olsun ki başarılı da oldu.

Ortadoğu’da çocuk kitabı yazarlığının geleceğini nasıl görüyorsunuz ?

Şimdiye kadar çok fazla çocuk kitabı yazıldı. Bazı yazarlar gerçekten iyi ve bazıları ise bu konuda bir şey bilmeden yazıyor. Ancak yeni neslin bu kitaplara fazlasıyla muhtaç olduğu bir gerçek.

#Tagrid En-Neccar
#Şaden
#Gazze
4 yıl önce