Mahmut Sami Yıldız’ın ilk kitabı Yankı Ustası Ketebe Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Yıldız, üniversite yıllarında çıkarıp batırdığı bir fanzin de dahil olmak üzere çeşitli dergilerde öykü, şiir ve inceleme yazıları yayımlandı. Hâlen arkadaşlarıyla birlikte Post Öykü dergisini çıkarıyor. Yıldız kitabını anlatırken, “Her kitap bir yol, her okur da bir yolcu” diyor.
Daha önce kimi fanzin ve dergilerde eserlerim yayımlanmış olsa da bu bağlamda bir kırılma anı olarak belleğimde her daim tazeliğini koruyacak hadise, Post Öykü’nün üçüncü sayısında öykümün yayımlanmasıydı sanırım. Öyküyü fakülte kütüphanesinde epey bunaldığım bir sırada yazmıştım. Gerçeklere bakmak güneşe bakmak gibiydi, ben de düşleri güneş gözlüğü yaptım. Hakikatin hikâyelerle daha iyi kavranacağını düşünüyordum -ki hâlâ böyle düşünüyorum- çünkü. Öykünün yayımlanacağını müjdeleyen mail geldiğinde yine kütüphanedeydim. Sınavlarım yaklaşmış olmasına rağmen heyecandan hiç çalışamamıştım o gün. Dergi elime geçer geçmez arkadaşlarıma okutmuştum öykümü. Yorumlar farklı farklı olmasına rağmen hiçbiri yanlış da değildi. O günden beri ara sıra hakikatin tek olmayabileceğini söylerim kendime.
Önce kitaba, sonra Aykut Ertuğrul’a bakıp gülümsedim sanırım. Normalde kitap birkaç gün sonra elime geçecekti fakat sabırsızlık işte… Aykut abi yayınevindeydi ve rica etmiştim getirmesi için. Dilim tutulmuştu heyecandan, öylece gülümsüyordum. Aykut abi de gülümsüyordu fakat biraz farklıydı onunki. Çocuklarını büyütmüş bir kişinin, ilk çocuğunu kucağına alan birine baktığı gibi bakıyordu bana.
Dedim ya, heyecanlıydım epey. Aykut abiye imzalamayı unuttum o gün. Yanlış hatırlamıyorsam ilk imzayı, iş yerime postalanan kitapları bana ulaştıran arkadaşım için attım.
REHBER GEREKTİRMEYEN YOLCULUK
Her kitap bir yol, her okur da bir yolcudur. Bu yolculukta rehber gerekmez, hatta sakıncalıdır. Kendi kendinin rehberi olmalıdır yolcu, aksi takdirde kaybolur. Okurlara tüm bu yolları diledikleri gibi yürümelerini tavsiye edebilirim ancak.
Sadece gece ya da sadece gündüz yazma gibi bir takıntım yok. Hikâye anlatma coşkusunu hissettiğim an başlarım yazmaya. Önemli olanın o heyecanı, o coşkuyu hissetmek olduğunu düşünüyorum.
Defteri aniden gelen fikirleri not almak için kullanıyorum daha çok. Öyküleri ise bilgisayarda tamamlıyorum. Yazma sürecinde bir öyküyü çokça düzelttiğimden bilgisayarda yazmak daha konforlu geliyor.