|

Herkesin kitabımı okuduğunu hayal ettim

Can Yiğit Tunçman’ın öykü ve şiirleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Aralık 2021’de ise ilk romanı Yazcan Yazıoğlu Luna Yayınları etiketiyle okuyucularla buluştu. Tunçman, “Kitabıma uzun uzun baktım. Ömrünün uzun, etkisinin geniş olmasını diledim. Bir an için dünyadaki bütün insanların kitabımı severek okuduklarını hayal ettim” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 15/01/2022 Cumartesi
Güncelleme: 15:29 - 15/01/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
Can Yiğit Tunçman
Can Yiğit Tunçman
İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

Yazcan Yazıoğlu için çok uğraştım. Çok düşündüm çok denedim, çok emek harcadım. Romanımı yazmak iki yılımı aldı ancak düşünüp tasarlamak çok daha uzun sürdü. Benim aklımda her zaman hiç yazılmamış bir şeyler yazmak vardır. Kitabımda bir yazarın hikâyesini anlatıyorum, kitabımın adı aynı zamanda kahramanımın da adı. “Bir yazarın hikâyesi. Yazı içinde bir yazar, içinde yazı olan.” Daha önce edebiyatta hiç kullanılmamış özellikte bir karakter. Kahramanımız bir yandan kitabını bitirmeye çalışırken, öte yandan çalıştığı gazetenin önünden kaçırılan gazeteci dostunu kendine has tarzı ve özelliğiyle aramaya başlar. Aynı anda şehirde esrarengiz bir örgüt yönetimi eline geçirmeye başlamıştır. Macera, mücadele, ve yazı üzerine soluk soluğa okuyacağınız bir roman. Böyle içime sinen bir roman yazabildiğim için çok mutluyum.

Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

Kitabıma uzun uzun baktım. Ömrünün uzun, etkisinin geniş olmasını diledim. Bir an için dünyadaki bütün insanların kitabımı severek okuduklarını hayal ettim. Aslında olaya yazı olarak baksam da kitapların kalıcılığına, kütüphanelerin duruşuna ve kitap okumanın keyfine hâlâ inandığım için günümüzde kitabın yazar olmak için gerekli bir anahtar olduğunu düşünüyorum.

Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

Eşime, anneme, babama, kardeşime ve de büyüyünce okusun diye oğluma. Hepsinin yazarlığıma çok büyük katkısı olmuştur.

Yazmaya nasıl başladınız?

Kendimi bazen güzellikle, bazen zorla ikna ede ede yazar oldum. Yazarlıktan döndüğüm çok oldu ama o zamanlarda bile aklımda yazı vardı. Yazarlık kafaya koyulması gereken bir şey. Kitap okumayı çok seven bir çocuktum. Küçükken annemle babam kardeşimle bana kitap yetiştiremezdi. Üniversitede elimde kitap olmadan okula gittiğimi hatırlamam. Yazarlığı üniversiteye başlarken kafama koymuştum. Öyküler, şiirler yazdım. Şimdi ise ilk romanım raflarda.

HER KOŞULDA YAZARIM

Gece mi yazarsınız, gündüz mü?

Her ikisinde de. Yazar olabilmenin yolu disiplinli bir şekilde yazmaktır. Bunu bütün yazarların bir hayatta kalma meselesi olarak görmesi gerekir çünkü yazı kendini yazdırmamak için elinden geleni yapar. Bu yüzden her koşulda yazabilmek yazarlığın en önemli kurallarından biridir. Bu kurala uymak için kendimi çok zorladım. Gece, gündüz, ev, dışarısı, sıcak, soğuk, mutluluk, hüzün fark etmez. Yazacak iyi hikâyeniz olsun yeter.

Defter mi, bilgisayar mı?

Önce defter sonra bilgisayar. Hikâyenin nasıl gideceğini önceden planlayan bir yazar olduğumu söyleyebilirim. Geleneksel anlamda kalem tutarak bir şeyler yazmaktan büyük keyif alırım. Bazen şekiller çizerek hikayenin ana hatlarını oluşturmak ya da o an sırf kafam dağılsın diye başka bir şeyler karalamak hoşuma gider Sonuç olarak kitabın bilgisayara aktarılması gereken bir yapı olduğunu bildiğim için yazının son hali için bilgisayar kullanırım. Bence sonuç önemli. Yazcan Yazıoğlu’nun kitabın son cümlelerinde mırıldandığı gibi: “Her şey yazı için. Yazı, her şey. Her şey, yazı.”

#Can Yiğit Tunçman
#Luna Yayınları
#Yazcan Yazıoğlu
2 yıl önce