|
Felsefî ve akîdevî krizi aşmak için Nebevî dikkat, rikkat ve şefkatle zihinleri, kalpleri ve ruhları fethetmek şart...

1680-1715 yılları arası dönem, Aydınlanma Çağı olarak adlandırılır. Aydınlanma Çağı’nı kuran düşünürlerin önde gelen isimleri bu 35 yıllık zaman dilimi içinde eserlerini verdikleri için bu süre/ç, Aydınlanma Çağı’nın kurulduğu dönem olarak görülür.

HIRİSTİYAN KİLİSESİ’NDEN BİLİM KİLİSESİ’NE...

Aydınlanma Çağı, felsefî olarak kilise ile ilişkilerin koptuğu, kişinin özgür iradesini keşfetme coşkusunun peşinden koştuğu bir zaman dilimidir. Bir gündönümüdür. Bir çağ dönüşümü ân’ındır.

Hıristiyan Kilisesi’nin hükümran olduğu bir çağın kapanışı, Bilim Kilisesi’nin hükümranlığını ilan ettiği bir çağın başlangıcı.

Teolojik bir dönüşümden ziyade, siyasî bir adım: Kilise dininin yerini akıl dininin almaya başlaması.

Soru şu: Peki, buna niçin ihtiyaç duyuldu Batı’da?

Aydınlanma Çağı’yla birlikte din yok edilmedi, seküler bir din ihdas edildi: Akıl dini.

Akıl dini, kendi kilisesini icat etmekte gecikmeyecekti: Bilim Kilisesi. Bilim adamları, seküler papazları olarak işlev görecekti bu yeni, seküler dinin.

Amaç, insanın, ipleri kilisenin elinden almasını ve hayata artık insanın (aklı üzerinden) çeki düzen vermesini sağlamaktı.

İnsanın tanrısallaşmasıydı bu.

Yeni bir paganizm çağının ayak sesleri... İnsanlığa pahalıya patlayacak felsefî şiddet ve coğrafî işgal yürüyüşünün ilk adımları...

Kilise dininin, İslâm’ın geliştirdiği hem siyasî-coğrafî hem de felsefî-teolojik meydan okumaya cevap üretemeyeceği görüldüğü için Aydınlanma Çağı başlatıldı: Kilise Dini durduruldu, Akıl Dini kuruldu. Hıristiyan Kilisesi’nin yerine Bilim Kilisesi kondu!

MODERNİTE’NİN AYDINLANMA PROJESİ, FELSEFÎ VEYA TEOLOJİK BİR STRATEJİ DEĞİL SİYASÎ BİR PROJEYDİ

Bilim Kilisesi, Avrupalıların hem moderniteyi kurmalarına hem İslâm medeniyetinin meydan okumasını durdurmalarına imkân tanıdı.

Bilim Kilisesi ve Akıl Dini diyorum.

Bilim, tam anlamıyla bir kiliseye dönüştürülmüş, epistemik cemaatini oluşturmuş, bu seküler kiliseye kabul veya red şartlarını belirlemişti.

Akıl, tanrısal konuma yerleştirilmişti. Bilim Kilisesi, modernitenin siyasî, kültürel ve dinsel otorite, hegemonya ve meşrûiyet kaynağı olmuştu. Otorite, hegemonya ve meşruiyet ilkeleri, tanrısal konuma yerleşen Akıl tarafından belirleniyordu. Bilim Kilisesi, aklı, hükümranlığını aklamak için kullanıyordu.

Özetle: Modernitenin Aydınlanma projesi, felsefî bir atılım değil, siyasî bir toparlanma ve İslâm medeniyetinin geliştirdiği meydan okumayı durdurma stratejisiydi. Siyasî bir strateji yani.

Gazâlî’nin Tehafüt projesinin felsefî olmaktan ziyade siyasî bir proje olması gibi: İslâm medeniyeti ancak bundan sonra toparlanmış ve bin yıllık dünya tarihini şekillendirecek güçlü bir meydan okuma geliştirmişti.

ÜÇÜNCÜ BÜYÜK BİLİMSEL DEVRİMLE GELEN FELSEFÎ VE AKÎDEVÎ KRİZ...

Dünya üçüncü büyük bilimsel devrimin eşiğinden geçiyor.

Bu devrim, sınırlar ortadan kalktığı için Türkiye dâhil her yerde hissediliyor küresel ölçekte.

Aydınlanma Çağı’nda, önce deizm, sonra da ateizmde patlama yaşandı Avrupa’da. Avrupa, Bilim Kilisesi’nin geliştirdiği rasyonalist meydan okumayla hem İslâm medeniyetinin meydan okumasını püskürttü hem de dünyaya hükmetti. Yok ederek, yıkarak, tecavüz ederek gerçekleştirilen bir dünya hâkimiyetiydi bu. Bunu uygarlığın barbarlığa karşı zaferi olarak sundu Bilim Kilisenin haksız hegemonyasını aklamaktan başka bir şey yapmayan bütün aklamacı / rasyonalist papazları!

Gerçekte, “uygarlık” diye sunulan şey, tarihte eşi görülmemiş bir barbarlık’tı. Akıl dini, Kilise’nin Tanrı fikrini, hakikat fikrini yok etmişti ama insanın inanma ihtiyacını, dolayısıyla Yaratıcı fikrini ve hakikat fikrini yok edememiş, kendi seküler Tanrı fikrini (insanın tanrılaşması) ve seküler hakikat fikrini (bilimin kutsanması sapma’sını) icat etmekte gecikmemişti.

Önceden Avrupa’da yaşanan din-dışı kutsallıklar, din-dışı kiliseler icat etme serüveni, şimdi küresel ölçekte cereyan ediyor artık.

Bunun sarsıcı örneklerini Türkiye’de de yaşıyoruz. Yaşanan şey, toplum sekülerleştikçe, dinin hayattaki anlamında ve yerinde önce bir azalma, sonra da sorgulama sürecinin gözlenmesi...

Bazı kişiler deist veya ateist ya da agnostik olduklarına dair açıklamalar yapıyorlar. İHL ve ilahiyatlarda gözlenen deizm salgınının genele sirayet etmeyeceğini, dar bir çevrede kökleşeceğini, donup kalacağını düşünüyorum.

Yaşanan bu küresel süreç, üçüncü bilimsel devrim, modernliğin haklar rejimi demokrasi çağını sona erdirecek ve postmodernliğin hız, haz ve ayartı rejimi dromokrasi çağının zaferini ilan edecek...

KRİZLE YÜZLEŞMEK, HESAPLAŞMAK VE KRİZİ AŞMAK: ZİHİNLERİN, KALPLERİN VE RUHLARIN FETHİ...

İşte bu yeni deizm, ateizm, agnostisizm dalgasından çıkış yolu, medyatik ve dijital evrene sığınmak, orada narkoz yemek!

Mevcut kodlar ve ortam içinde başka çıkış yolu yok.

Mevcut kodların dışında tek küresel çıkış yolu var: İslâm’ın hakikatine kapıları açmak: İslam’ın zihinleri, kalpleri ve ruhları fetheden, sarıp sarmalayan hakikatine kulaç açmak...

Bunun için de entelektüel, kültürel, sanatsal, ahlâkî ve bilimsel bütün alanlarda çağı, bütün çağları iyi tanıyan, çağrı’sı çağını kuracak, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, bu dünyayı aşacak özgüveni yüksek ama başkalarına, başkalarının inançlarına, düşüncelerine saygı duyacak öncü kuşaklar yetiştirmek.

Bu gelen felsefî, akîdevî, kültürel yıkımı böyle göğüsleyebilir ve böyle püskürtebiliriz. Felsefî olarak yüzleşecek ve hesaplaşacak donanıma ulaşarak...

İnsanları yargılayarak değil. Çağla, çağın sorunlarıyla dürüstçe yüzleşerek, felsefî olarak güçlü öneriler, sarıp sarmalayıcı teorik çerçeveler sunarak...

İnsanları, yaşadıkları inanç buhranından ötürü yargılamak bize yakışmaz. Bize yakışan dua etmektir. Bize yakışan, ülkedeki felsefî ve akīdevī krizle yüzleşmek, Nebevî dikkat, rikkat ve şefkatle zihinleri, kalpleri ve ruhları fethetmektir.

Vesselâm.

#Aydınlanma Çağı
#Kilise
#Bilim Kilisesi
#Teoloji
#Batı
#Avrupa
#Gazâlî
3 yıl önce
Felsefî ve akîdevî krizi aşmak için Nebevî dikkat, rikkat ve şefkatle zihinleri, kalpleri ve ruhları fethetmek şart...
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’