İran’ın siyasi labirenti: Şiilerin devlet kurma yasağı nasıl delindi?
Ersin Çelik
10:4723/12/2025, Salı
G: 23/12/2025, Salı
Yeni Şafak
Sonraki haber
İran İslam Devrimi'nin lideri Ayetullah Humeyni, 1 Şubat 1979'da sürgünde bulunduğu Fransa'dan uçakla ülkesine döndü.
Muhammed Berdibek’in Ketebe Yayınları’ndan çıkan “Mehdi’den Önce, Devrimden Sonra İran” kitabı, İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluş kodlarını ve Şii teolojisindeki radikal kırılmayı masaya yatırıyor. Kitap, Ayetullah Humeyni’nin geliştirdiği ve Şiilerin asırlık “Mehdi gelene kadar devlet kurmama” kuralını yıkan “Velayet-i Fakih” teorisinin perde arkasını aralıyor. Kitapta yer alan çarpıcı bir detaya göre Humeyni, rejimi korumanın namaz ve hac gibi ibadetlerden bile öncelikli olduğunu savunarak “devletin bekasını” dinin merkezine yerleştiriyor. Kitap, Devrim Muhafızları’nın yükselişinden siyasi hiziplerin iktidar savaşına kadar İran’ın bilinmeyenlerini derinlemesine analiz ediyor.
Ketebe Yayınları’ndan çıkan ve Muhammed Berdibek tarafından kaleme alınan "
Mehdi’den Önce, Devrimden Sonra: İran
", 1979 İslam Devrimi’nden günümüze İran’ın geçirdiği siyasi, ekonomik ve toplumsal dönüşümleri mercek altına alan kapsamlı bir çalışma olarak raflardaki yerini aldı. Kitap,
İran’ın karmaşık iktidar yapısını, siyasi hiziplerin mücadelesini ve dış politikasındaki sarkaç hareketlerini
derinlemesine analiz ediyor.
DEVRİMİN İKİ YÜZÜ: Şİİ-FARS VE VELAYET-İ FAKİH
Ortadoğu üzerine çalışmaları ile bilinen ve iyi seviyede Farsça bilen Berdibek, doktora tezine dayanan kitabında İran İslam Cumhuriyeti’ne geçişin sadece bir rejim değişikliği olmadığını, aynı zamanda Şii teolojisinde radikal bir kırılmaya neden olan “
Velayet-i Fakih
” teorisinin politik yaşama uyarlanması olduğunu vurguluyor. Kitaba göre, Ayetullah Humeyni’nin geliştirdiği bu teori, Gaybet’teki (Kayıp) İmam Mehdi’nin dönüşüne kadar ulemanın yönetimi devralmasını meşrulaştırarak, Şiilerin yüzyıllardır süregelen “
devlet kurma yasağını
” (bekleyiş doktrini) fiilen sona erdirdi.
DEVLETİN BEKASI NAMAZDAN BİLE ÜSTÜN MÜ?
Berdibek, rejimin temel paradigmasının “Velayet-i Fakih ilkesine dayalı Şii-Fars bütünleşik kimliği” olduğunu ve bu kimliğin korunmasının, İslam dinin hükümlerinden bile üstün tutulan bir “devletin bekası” meselesine dönüştüğünü belirtiyor: “Humeyni, 19 Ocak 1988’de, yayınlanan bir fetvasında, ‘
İslâm Hükûmeti, namaz kılmak, oruç tutmak ve hac yapmak gibi ikincil görevlerle kıyaslandığında daha öncelikli ve temel kuraldır. Bu sebeple İslâm’ı korumak adına hükûmet tüm ikincil görevleri askıya alabilir
’ diyerek velâyet-i fakihe dayalı düzenin korunmasını ne denli önemli olduğunu ifade ediyordu.” (s.46)
SİYASİ SARKAÇ: HİZİPLERİN İKTİDAR SAVAŞI
Kitap, İran siyasi tarihini cumhurbaşkanları dönemi üzerinden okuyarak, ülkenin yekpare bir yapıdan ziyade, sürekli çatışan ve uzlaşan hiziplerin (fraksiyonların) arenası olduğunu ortaya koyuyor.
Berdibek, bu dönemleri şu şekilde kategorize ediyor:
Humeyni Dönemi (1979-1989):
Devrimin kurumsallaştığı ve radikal dış politikanın, “
Ne Doğu Ne Batı
” söyleminin hakim olduğu dönem. İslâmcıların, liberalleri ve solcuları tasfiye ederek iktidarı tekellerine aldıkları süreç detaylıca işleniyor.
Rafsancani Dönemi (1989-1997):
Irak savaşı sonrası “Yeniden İnşa” sürecinin başladığı, pragmatizmin yükseldiği ve ekonomik kalkınmanın öncelendiği yıllar. Rafsancani'nin ideolojiden ziyade devletin bekası ve ekonomik rasyonaliteyi merkeze alan politikalar ele alınıyor.
Hatemi Dönemi (1997-2005):
“İslami Demokrasi” ve “Medeniyetler Arası Diyalog” söylemleriyle reformistlerin yükselişe geçtiği, ancak muhafazakâr derin yapının sert direnciyle karşılaştığı
bir umut ve hayal kırıklığı dönemi.
Ahmedinejad Dönemi (2005-2013):
“Yeni Nesil Muhafazakârların” sahneye çıktığı, devrimci retoriğe ve “Mehdici” söyleme geri dönüldüğü, Batı ile gerilimin tırmandığı ve “Doğu'ya Bakış” politikasının şekillendiği yıllar.
Ruhani Dönemi (2013-2021):
Nükleer anlaşma (KOEP) ile Batı'ya açılımın denendiği, ancak
Muhafazakârların iktidarı tamamen birleştirdiği, Doğu eksenli dış politikanın (Rusya ve Çin ile stratejik ortaklıklar) kurumsallaştığı ve sistemin “
direniş ekonomisi
” başlattığı güncel süreç.
İRAN DERİN DEVLETİ VE PARALEL YAPILAR
Berdibek, İran’daki “Cumhuriyetçi” ve “Dini” erkler şeklindeki ikili devlet yapısına dikkat çekerek, seçilmiş hükümetlerin, Cumhurbaşkanı ve Meclis karşısında; Rehberlik, Devrim Muhafızları, Anayasayı Koruyucular Konseyi gibi atanmış kurumların belirleyici gücünü analiz ediyor. Özellikle Devrim Muhafızları Ordusu'nun (Pasdaran) sadece askeri bir güç olmaktan çıkıp, ekonomik ve siyasi bir deve dönüştüğü, dış politikada, özellikle Ortadoğu'da Dışişleri Bakanlığı'ndan daha etkin bir rol oynadığı vurgulanıyor.
“MEHDİ’Yİ BEKLEME” SIKIŞMIŞLIĞI
Mehdiden Önce Devrimden Sonra kitabında Muhammed Berdibek, reformist ve pragmatist kanadın tüm çabalarına rağmen, “yerleşik düzenin” ve muhafazakâr çekirdeğin, sistemin temel parametrelerinde köklü bir değişime izin vermediği sonucuna varıyor. İran siyasetini anlamak isteyenler için bir rehber niteliği taşıyan kitap, ülkenin “
Mehdi'yi bekleme
” inancı ile modern ulus-devletin gereklilikleri arasında
sıkışmış siyaset
ruhunu gözler önüne seriyor.
İran siyasetini anlamak isteyenler için pusula niteliği taşıyan kitap, sadece analizlerle sınırlı kalmıyor. Kapsamlı 'Farsça Kavramlar ve Terimler Sözlüğü' okuyucunun İran'ın kendine has siyasi diline hakim olmasını sağlarken, devlet yapılanmasını en ince ayrıntısına kadar gösteren şemalar da karmaşık bürokratik düzeni işleyişini netleştiriyor.
Ketebe Yayınları'nın Aralık ayı kitapları arasında yer alan 'Mehdi'den Önce Devrimden Sonra' kitabı, okurların ilgisini çekerek kısa sürede yeni baskı yaptı.