|

Benimki şifacımla ilk karşılaşmaydı

Derya Atsan’ın ilk kitabı Kullar Cidarı Şule Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Kitabının yayınlanma sürecini anlatan Atsan, “Romantik gelebilir ama ben Kullar Cidarı’nı şifa için yazdım. Benimki şifacımla ilk karşılaşmaydı” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 15/03/2022 Salı
Güncelleme: 00:32 - 15/03/2022 Salı
Yeni Şafak
​Derya Atsan
​Derya Atsan
İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

Yayınlanmadan evvelki dosya kısmı daha heyecanlıydı esasen. İki buçuk öyküm kalmıştı. Buçuk, çünkü o sıra kimsenin ölmeyeceği bir İstanbul depremi yazmaya çalışıyordum. Bir gün Sirkeci’de çorba içerken Ali Ural Hocam aradı ve dosyayı tamamlayıp on beş gün içinde teslim etmemi istedi. Ondan sonra beni görmeliydiniz. İçimdeki deli öykücüyle işte o zaman tanıştım. Dar zamanların müthiş bereketiyle de. Bir İstanbul depremi, bir mübadil serencamı ve yaşanmış bir aşk öyküsünün mektuplarıyla tamamlamış oldum dosyamı. Üç yıl kadar sürdü, ancak öncesinde ciddi bir atölye evresi var. Atölyeye kitap yazmak için başlamadım, sadece meraktan. Kitap, bu yolcuğun hoş bir karşılaşması.

Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

Yayınevinden haber gelince içim bir kaynadı. Seveceğime emin olduğum biriyle tanış olmaya gider gibi sakince hazırlandım. Eminönü’nden Cağaloğlu’na yürüdüm. Çiçek kopartmaktan imtina ederim lakin dalından izin alıp kokulu bir ekim gülü kopardım. Şule’ye çıkınca ilk dokunduğum kitabı aldım. O his çok tuhaf. Kalbimin üstüne koyup yaklaşık on yıldır devam ettiğim yazarlık atölyemin uzun beyaz masasına oturdum, öptüm, kokladım, sayfalarına baktım, hasbihâl ettim. Uzunca bir vakit geçirdik öyle. Romantik gelebilir ama ben Kullar Cidarı’nı şifa için yazdım. Benimki şifacımla ilk karşılaşmaydı.

Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

İnanın hatırlamıyorum. İlk günler mütemadiyen heyecanlıydım. 9 Kasım 2019’da ilk imzam vardı yazı atölyelerinden birinde. O gün bir yazar arkadaşıma denk gelmiştir, farkında değilim. Lakin Samsun Çarşamba’dan gelen anne ve babama Tüyap’ta kitap imzaladım onu unutamam. Hatta babam ziyarete gelen yazar arkadaşlarıma da kitaplarını imzalatmıştı. İnce fikirli adamdır vesselam.

Yazmaya nasıl başladınız?

Yaratıcıyı sorguladığım günlerdi. Bir metafizik atölyesine gidiyordum. Ali Ural’ın ‘Yaratacı Yazarlık Atölyesi’ ilanını gördüm. Merakımla bu deryanın balığı, bu iklimin kuşu oldum. İnsan kendine ve kendinden yola çıkıp diğerine önce dinleyerek, sonra okuyarak ve yazarak varabiliyor. Canınızın kulağıyla dinlemeden iyi bir öykücü olamazsınız.

SABAHLARI YAZARIM

Gece mi yazarsınız gündüz mü?

Güneşle devinirim. Uykum kıymetlidir. Rüyalara da yer açmalı değil mi. Sabahları yazarım ben. Hele bir de güneş tüllerden süzülüp sarı kanepeme dantel dantel dökülüyorsa değmeyin keyfime. Kuş sesi ve rüzgâr girsin diye pencereyi de aralarım. Açlığı hissetmem tahayyülüm toksa. Bir gül yağı ritüelim var. Frekansı en yüksek çiçektir, huzur içinde uyanmış bir insanınkine denk. Zihnimi ve kalbimi açar. Mutlaka elime yüzüme sürerim yazıya oturmadan.

Defter mi, bilgisayar mı?

Ben bir hikâye anlatıcısıyım. Toplayıcıyım yani. Çizgisiz bir defterde biriktiririm bahtıma düşenleri. Öyküye nasıl başlayacağıma karar verdikten sonra gerisi kolay. Sonunu bilmeden yazmaya başlarım bilgisayarda. Niyet ortaya konunca deftere topladıklarım arasında, benim dahlim dışında enteresan bir çekim oluşur, bir manyetizma. Ben de hayretle izlerim.

#Derya Atsan
#Şule Yayınları
#Ali Ural
2 yıl önce