|

Galata’da şair dervişler

2004 yılından bu yana çalıştığı Galata Mevlevihanesi Müzesi üzerine yaptığı çalışmaları bir kitapta toplayan Müze Müdürü Yavuz Özdemir, İstanbul’da kurulan Mevlevihanelerde sanatçı dervişlerin öne çıktığını bir anlamda sanat akademisi gibi hizmet verdiğini söylüyor ve ekliyor: Galata Mevlevihanesinde edebiyat öne çıkar, Mesela Şeyh Galip burada yetişir. Yenikapı ise Itri, Dede efendi gibi müzisyeleri yetiştirir.”

Ayşe Olgun
04:00 - 9/09/2018 Sunday
Güncelleme: 04:19 - 9/09/2018 Sunday
Yeni Şafak
Yavuz Özdemir
Yavuz Özdemir

İstanbul’un en eski Mevlevihanesi olan Galata Mevlevihanesi Beyoğlu’ndan Galata Kulesi’ne doğru inerken sessizce gelip geçeni selamlar. Eğer geç vakit değilse acelem de yoksa kapısını açık gördüğümde bahçesine girmek, orada biraz soluklanmak, ağaçların hışırtısı altında geçmişin sessizliğini dinlemek ruhuma iyi gelir.Bahçeye adım atar atmaz birden dışardaki uğultu kesilir. Beyaz mermerin ve ahşabın birbirine karıştığı bahçede sizi Divan Edebiyatı’nın en önemli şairlerinden Şeyh Galip’in yattığı türbe karşılar. Avludaki su kuyuları ve adeta sizi sessizce ayakta karşılayan ağaçların arasında tekkenin yüzlerce yıl öncesine doğru yolculuk yaparsınız. “Ne içli bir dua, ne içten bir ah/ uyuyor serviler altında dergah” dizeleri dökülür dudaklardan…

Evet, yine müzedeyim.Ama bu defa Yavuz Özdemir’in Galata Mevlevihanesi Müzesi adlı kitabını konuşmak için buradayım.

İLK MEVLEVİHANE

2. Beyazıd tarafından yaptırılan Mevlevihane 1491 yılında kurulmuş. Cumhuriyetin ilanına kadar tekke olarak hizmet veren bina 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılması için çıkan kanunla önce okul ardından da lojman olarak hizmet vermiş.

Mevlevi dervişler güzel sanatlara özellikle de müziğe olan ilgileriyle bilinir. Tekke olarak hizmet verdiği dönemde buradan müzik, şiir, hat, cam, saat gibi farklı alanlarda isim yapmış pekçok sanatçı ve usta yetişmiş. Müze Müdürü Yavuz Özdemir’den aldığımız bilgiye göre Mevleviliğin İstanbul’a girişiyle başlayan süreçte İmparatorluk kültürüyle yoğrulan Mevlevilik, adeta birer sanat akademisi halini almış. Daima ilerleme gösteren Türk musikisi buralarda dinlenilip anlaşılmış yine edebiyat meraklıları da aradıklarını burada buluyormuş. Bu yüzden İstanbul’daki Mevlevi tekkelerinin güzel sanatlara ilgi duyan pek çok mürşidi varmış. Galata Mevlevihanesi’ni gezerken gerçekten de alt katındaki derviş odalarında Divan Edebiyatına dair önemli eserleri görüyoruz. Bu eserler vakti zamanında tekkenin müdavimi dervişler tarafından yazılmış. Ayrıca dervişlerin elinden çıkmış hat levhaları, çaldıkları müzik aletleri de müzede yer alıyor.

ŞAİRLER DERGAHI

Ama Galata Mevlevihanesi tarih boyunca “şiirle” yani “edebiyatla’’ öne çıkmış diyebiliriz. Şeyh Galib, Esrâr Dede, Fasîh Dede’yi yetiştiren bir tekke yani burası. Yine bahçede şair Leyla Hanım’ın kabrinin olması da tekkenin bu edebi kimliğinden kaynaklanıyor.

Yenikapı Mevlevîhânesi ise daha çok “mûsıkî” kimliğiyle kayıtlara geçmiş. Burada yetişen dervişler arasında ise Dede Efendi, Itrî gibi isimleri saymak mümkün.

ODALARDA SANAT VAR

Dervişlerin kendilerine tahsis edilen odalarında Hüsn-ü Hat, Fildişi Oymalarına merakı olanlara belirli günlerde tekkede bu sanat dalları üzerine eğitim verilirmiş. Süheyl Ünver ise burayı bir sanat akademisine benzeterek şunları yazmış not defterine:

“Mevleviler feyzin yani inkişafın bir keramet olduğuna inanırlardı. Dergaha giren en cahil insan bile her hususu anlamaya çalışırdı. Edeple konuşmasını öğrenirdi. Mesnevi takrirlerini dinler, İslami terbiye ve ruh âlemimizden hisseleri alır, cemiyette dürüst ve seçkin bir insan haline gelirdi.”

Mevlevilerin sanatla ilgileri hakkında Özdemir şu bilgileri veriyor bize:

“Mevleviler hat, tezhip, katı, ciltçilik, ebruculuk dışında saatçilik ve cam işçiliği alanında da eserler vermiştir. 18. yy sonunda 3. Selim, Mevlevi dervişi Mehmed Dedeyi cam tekniklerini öğrenmesi için Venedik’e göndermiş. Mehmed Dede dönüşte opal cam tekniğini öğrenmiş ve dönüşte Beykoz Cam Fabrikası’ndaki ilk atölyeyi kurup çeşmi bülbül adıyla ilk kez kendi tekniğini de geliştirmiş. Beykoz cam eserlerinde dünden bugüne Mevleviliğin simgeleri görülmektedir. Bugün Topkapı sarayında bu eserleri ziyaret etmek mümkün.”

Geçmişten bugüne
bir yolculuk

Galata Mevlevihanesi üzerine bugüne kadar önemli çalışmaların pek yapılmadığını hep bir kenara itildiğini söyleyen Müze Müdürü Yavuz Özdemir, görev süresince buranın tarihiyle ilgili çalışmalar yapmaya, arşivlerden fotoğraflar bulmaya, Mevlevihane’de yaşamış kişilere ulaşmaya çalışmış ve ortaya elimizdeki kitap çıkmış. Aynı zamanda Galata Mevlevihanesi Müzesi olarak hizmet veren binanın depolarındaki eşyaları ortaya çıkarıp bunlardan envanteri olmayanları önce kayda geçirmiş ardından da sergilenmesi için bir çalışma başlatmış. Amaç burada Mevlevi Kültürü’nü yaşatmak. Müzeyi her gün Mevlevi kültürü hakkında bilgisi olmayan onlarca kişinin ziyaret ettiğini dile getiren Özdemir, bu konuda bilgisi olmayan birinin anlayacağı şekilde müzede düzenleme yaptıklarını söylüyor. Müzeyi gezerken ilk durak Türklerin İslam’la tanışmasının anlatıldığı bölüm. Tarikat nedir sorusundan yola çıkılarak önce Türklerin İslamla tanışma hikayesi hakkında ziyaretçiye bilgi veriliyor. Ardından Mevleviliğin müzik, edebiyat ve güzel sanatlarla ilgisini gözler önüne seren bölümleri geziyoruz.


Her ayın ikinci salı günü
sema var

Mevlevilik Kültürünü yaşatmak istediklerini söyleyen Yavuz Özdemir şu bilgileri veriyor: Doç. Dr. Emin Işık, Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç ve Turing Başkanı Bülent Katkat’tan oluşan bir kurulumuz var. Tarihi Türk Müziği Topluluğu ile yaptığımız anlaşma üzerine Kültür Varlıkları ve Müzeler Müdürlüğü’nden izin alarak her ayın ikinci Salı günü, 13.30 sıralarında tören gerçekleştiriyoruz. Beyoğlu’ndan ve diğer ilçelerden gelen her ay yaklaşık 150 öğrenciyi ağırlıyoruz. Ayrıca o saatte ziyarete gelenler de bu etkinliği izleyebiliyor. Böylece sema kültürünü en doğru şekilde gençlerimize aktarmaya çalışıyoruz.”


Tarık Zafer Kültür Merkezi sergi salonu olsun

Yavuz Özdemir, 1925 yılından sonra Mevlevihane’nin giriş kısmındaki bölüm Tepebaşı Karakolu olarak hizmet verirken sema yapılan ana bina da ilkokul oluyor. 1946 yılından sonra ise burası Topkapı Sarayı’nda çalışanların kalacağı lojman olarak hizmet veriyor. 27 Aralık 1975’te ise Kültür Bakanlığına bağlanarak Divan Edebiyat Müzesi olarak 2011 yılına kadar açık kalıyor. Divan Edebiyatı Müzesi olarak hizmet verdiği dönemde Mevlevi muhipleri tarafından bazı eserler bağışlanmış. Özdemir, ancak müzenin binası ahşap olduğu için eserleri artık burada sergilemek yerine müzeye bağlanan Tarık Zafer Kültür Sanat Merkezi’ne taşımak. istediklerini sözlerine ekliyor.


Evliya Çelebi'nin mezarı Galata
Mevlevihanesi’nde
İbrahim Müteferrika, yardımcısı Kırımlı Abdullah Ağa, Humbaracı Ahmet Paşa, divan şairi Leyla Hanım, Fasih Dede ve Esrar Dede tekkenin haziresinde medfun bulunan isimlerden bazılarıdır. Nâyî Dede’nin türbesi varmış ama yıllar içinde yıkılmış. Mevlevî olmasalar dahi civarda vefat edenler de buraya defnediliyormuş. Evliya Çelebi’nin de burada olduğu rivâyet ediliyor. Yol yapım çalışmaları sırasında mezar taşları toplanmış ve toplu halde bir yere gömülmüş.


Tekkenin kitapları
Süleymaniye’de

Tekkenin kütüphanesi taşınmaz kültür varlığı olarak korunmuş. 1925 yılında tekkeler kapatılınca, Halet Efendi Kütüphanesi’ndeki kitaplar, Süleymaniye Kütüphanesi’ne devredilmiş. Dîvân Edebiyatı Müzesi’nde kayıtlı olan el yazmaları da Kültür Bakanlığı’nın emriyle Süleymaniye Kütüphanesi’ne gönderilmiş. Yavuz Özdemir bu hususta şunları söylüyor: “Galata Mevlevîhânesi Koleksiyonu” başlığıyla bu eserleri Süleymaniye Kütüphanesi’nde incelemek mümkün. “

Galata
Mevlevihanesi Müzesi’nden notlar

İstanbul’a ilk tünel yapılırken Mevlevi Mezarlığı’nın büyük bir kısmı yok edilmiş. 1940’larda ise bugün Tarık Zafer Kültür Merkezi olarak hizmet veren ama asıl Beyoğlu Evlendirme Dairesi olarak yapılan binanın inşaatı sırasında pek çok mezarlık zarar görmüş, yok olmuş.

Beşiktaş Mevlevihanesi’nin üzerine Çırağan Sarayı yapılmış ve Mevlevihane Eyüp’e taşınmış ancak pek çok mezar bu sarayın altında kalmış. 1986 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı bir çalışmayla buradaki mezarlıklar tespit edilerek Galata Mevlevihanesi’ne taşınmış.


Halk arasında Kulekapısı Mevlevihanesi olarak bilinen Galatamevlevihanesi İstanbul’daki ilk mevlevihanedir. Böylece Mevlevilik Balkanlar ve Akdeniz’e hızla yayılmıştır. İstanbul Mevleviliği Anadolu Mevleviliğinden farklı olarak devlet yönetiminde de söz sahibi olmuş. En büyük desteği 3. Selim ve 2. Mahmut zamanında görmüş.

Divan Edebiyatı Müzesi olarak hizmet vermeye başladığı 27 Aralık 1975’te özel koleksiyonu bulunan Cemal Server Revnakoğlu başta olmak üzere Refii Cevat Ulunay, Necati Engin, Kemal Edip Kürkçüoğlu, Selman Tüzün’den müzeye eser temin edilmiş.

#Galata
#Galata Mevlevihanesi
6 years ago