|

Göz’e gelen çağa, sözün hakikatini haykırmak

Her şeyin göze indirgendiği ve gözümüzle sınandığımız bir çağda sözü yüceltmek ve özümüzü diriltmek adına Söz ve Sessizlik kitabı önemli bir vazife ifa ediyor.

Kamil Büyüker
04:00 - 15/03/2021 Pazartesi
Güncelleme: 07:58 - 15/03/2021 Pazartesi
Yeni Şafak
Söz ve Sessizlik Necmettin Evci Beyan Yayınları 2020 316 sayfa
Söz ve Sessizlik Necmettin Evci Beyan Yayınları 2020 316 sayfa

Her çağın insanının kendine mahsus soru ve sorunları vardır. Bu sorunlar kimi zaman kendi ihtiyarımız dışında gerçekleşirken, kimisi de bizim elimizle ortaya çıkan sonuçlardır. Bu çağın insanının göz üzerinden yürüyen bir imtihanı vardır. Her şey gözle ve gözümüzün önünde cereyan ediyor. Dil uzun zamandır gündemimizden çıkmıştı. Şimdilerde söz de anlamını yitirdi. Bütün bunlara rağmen hâlâ sözün hakikatine çağıran eserler kaleme alınıyor. Necmettin Evci, Söz ve Sessizlik kitabında (Beyan yay. 2020, 316 s.) bu hakikati yüksek sesle dile getiriyor. Sanki çağ göze gelmiş, söz değerini yitirmiştir. Ancak Evci’nin ifade ettiği gibi bu çağ insanı “düştüğü yerden sözle kalkacaktır; söze dayanıp, söze tutunup, sözü kuşanıp kalkacaktır. Sözü ayağa kaldırdığı ölçüde doğrulacak, yücelttiği ölçüde yücelecektir.” (s.10) İnsana verilen cevherleri ve bunların değerini de Yusuf Hac Hacib’in sözü ile destekleyen yazar şu nakilde bulunuyor: “Akıl süsü dil, dil süsü söz; insanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. Söz kara yere mavi gökten indi; insan kendisine sözü ile değer verdirdi.” (s.83)

BİRİKMİŞ ÖNEMLİ SÖZLER

Söz ve Sessizlik, yazarın uzun yıllardır söz medeniyeti üzerinden biriktirdiği düşünce ve yazılarının belli bir kıvama gelip paylaşılma ihtiyacından doğmuş. Mesele şu an gelinen noktayı irdelemek değil belli ki. Sözün elbette takipçisi olacağız ama yazara göre burada problem “öz”ün değişmesinden kaynaklanmaktadır. O yüzden Evci eserinde işin felsefesini yapmak ya da dil bilgisi dersi vermek derdinde değil. Esas derdinin “sözün hayat, hakikat ve varlıkla ilişkisiyle oluşan anlam ve anlama formalarının, dil becerileriyle imkâna dönüşme tarzı ve mahiyetini konu edinmek” olduğunu ifade ediyor. Söz ve Sessizlik’i inşa eden başlıklar da zaten bu noktada önemli ipuçları veriyor: Sözün Özü, Dilin Özeti; Sözün Sessiz Aralıkları; Dur ve Dinle Dur ve Dinlen; Yazarın Söylediği, Okurun Anladığı; Konuşmanın Söz Hâli; Söz Varlığı Ses Irmağından Akar…

Özellikle dilin önümüze açtığı imkânlar, sözün gücünü ve anlamın tesirini ortaya koymak açısından çok önemli. Yazar kitaptaki metinlerle dilden, söze, anlamdan hakikate önemli bir fikir ve zihin inşası gerçekleştiriyor. Dil’i “kendimizi ifade etmek ve ifade edileni anlamak için en elverişli, sarıcı, kuşatıcı yatak”, olarak niteleyen yazar, Söz’ü ise “önce söz vardı” meselinden hareketle “bütün oluşların başı, öncesi” diye tanımlıyor. Ancak düştüğümüz yerin “söz” merkezli olduğunu ifade ederken çıkış yolunu da yine söze getirerek şunları söylüyor: “Sözü tutup kaldırmalı, söze tutunup kalkmalıdır. Söz baş tacı edilmelidir. Yoksa hiçbir ses, hiçbir kelime kimi dünyalıklar için üzerine basıp yükselme aracı olarak kullanılmamalıdır. Sözü başının üstüne alan yükselir, ayağının altına alan alçalır. Söz müjdeler, aydınlatır, açar, açıklar.” (s.260)

Sözü nesneleştiren, kapitalizmin tüketimin bir unsuru haline getirmek isteyenlere karşı bir duruş olarak okunması gereken yazılar içeriyor Söz ve Sessizlik. Dillerin lâl olduğu bir çağda Söz’ün hakikatini haykırmak en soylu iş olsa gerek. Boşuna dememiş Yunus: “söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.” Başlatan da bitiren de aynı şey: Söz.

Sözle başladık, sözle dirileceğiz. Ve yine göz’e gelen çağa, ancak sözle dirilişini muştulayabiliriz. Kitap bu yolda okuyanlara önemli bir rehberlik yapacaktır.

#Söz ve Sessizlik
#Necmettin Evci
#Beyan Yayınları
3 yıl önce