|

Hastane hayatının şiirsel hikayesi oldu

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde çalışan sağlık personelinin günlük hayatına mercek tutan belgesel filmi Maddenin Halleri katıldığı festivallerden ödüllerle döndü. Yönetmen Deniz Tortum doktorların hastanedeki hayatlarını anlattığı filmi üç yıl gibi bir sürede çektiklerini en çok yoğun bakım ünitesi bölümünde zorlandıklarını söylüyor. Tortum, filmin hikayesinin çekimdeki görüntülerle birlikte ortaya çıktığını belirtiriyor: ”Vardığımız sonuçlar ise bilimsel sonuçlardan ziyade daha muğlak, yoruma açık, ve belki biraz da şiirsel sonuçlar oldu.”

Seray Şahinler Demir
04:00 - 25/10/2020 Pazar
Güncelleme: 16:41 - 25/10/2020 Pazar
Yeni Şafak
Dünya prömiyerini Rotterdam’da yapan Maddenin Halleri, son olarak 38. İstanbul Film Festivali’nde  “Cesur yaklaşımı ile belgesel film sınırlarını zorladığı, baştan sona bütünselliğini bozmadığı, yüksek görsel estetiği ve minimalist ses tasarımı ile filmi zamansızlaştırdığı, bizi yaşam ve ölüm  çizgileri arasında gezdirdiği ve sorgulattığı; içini bilmediğimiz önemli bir sistemin kontrastlarını ve aktörlerini özgün ve samimi bir anlatım diliyle sunduğu için” gerekçesiyle ödüle değer görüldü. Maddenin Halleri’nin yolculuğu New York’ta düzenlenen Imagine Science Film Festivali’nde sürecek.
Dünya prömiyerini Rotterdam’da yapan Maddenin Halleri, son olarak 38. İstanbul Film Festivali’nde “Cesur yaklaşımı ile belgesel film sınırlarını zorladığı, baştan sona bütünselliğini bozmadığı, yüksek görsel estetiği ve minimalist ses tasarımı ile filmi zamansızlaştırdığı, bizi yaşam ve ölüm çizgileri arasında gezdirdiği ve sorgulattığı; içini bilmediğimiz önemli bir sistemin kontrastlarını ve aktörlerini özgün ve samimi bir anlatım diliyle sunduğu için” gerekçesiyle ödüle değer görüldü. Maddenin Halleri’nin yolculuğu New York’ta düzenlenen Imagine Science Film Festivali’nde sürecek.

Mart ayından beri yaşadığımız pandemi sürecinde, sağlık çalışanlarının ne kadar özveriyle çalıştığına bir kez daha tanık olduk. Doktor, hemşire ve sağlık personeli sürecin en önemli aktörlerindendi. Koronavirüsle mücadelede en ön saflarda yer aldı, gecesini gündüzüne kattı. Deniz Tortum, yeni filmi “Maddenin Halleri”nde sağlı kçıların canla başla mücadele ettiği yerlerden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin gündelik hayatına mercek tutuyor. Babası doktor olan Tortum’un çocukluğunun geçtiği Cerrahpaşa’nın koridorlarında filizlenen belgesel yaşamla ölüm arasında gidip gelen hastanelerdeki hayatı anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Doktorların ameliyat sohbetleri, yemek molalarında yaşananlar ve fazlası sağlık çalışanlarının her şeyden önce bir insan olduğuna vurgu yapıyor. 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Belgesel, Engelsiz Filmler Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen ve son olarak bu hafta 38. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Belgesel ödüllerinin sahibi olan Maddenin Halleri’nin yolculuğu sürüyor. Gösterimi pandemi dönemine gelen belgesel, bu noktada sağlık çalışanlarına yönelik farkındalığı artırmada önemli bir rol oynayacak. Detayları Deniz Tortum ile konuştuk.


Maddenin Halleri’nin serüveni nasıl başladı?

Doktor bir ailede büyüdüm. Tıp ve hastaneler çocukluğumdan beri hayatımın bir parçasıydı. Hastanelere sık götürülür, doktor odalarında vakit geçirir, koridorlarda kendimi eğlendirmeye çalışırdım. Babamın meslek hayatı boyunca çalıştığı Cerrahpaşa hakkında ondan hep ilginç ve eğlenceli hikayeler duyardım, bu sebeple de hastaneyi kafamda ilginç ve şenlikli bir yer olarak kurmuştum. Tıp ise, benim için ölümle burun buruna olan ama ısrarla hayatı olumlayan, hayatın değerini bilen bir alandı. Ölüm hakkında çekinmeden konuşup, fakat bunun sizi umutsuzluğa kaptırmasına izin vermeden, hayatın değerini bilip, dünyada geçirdiğimiz vaktin biricikliğini anlayan bir alan. Doktorlukla ailem aracılığıyla olan ilişkimden dolayı doktor algısının, hastanede çalışmanın ve yaşamanın nasıl bir şey olduğuna dair bir film yapmayı istiyordum.

Hastane çocuk zihninde biraz ürkütücü bir yer olsa gerek. Sizin çocukluğunuz Cerrahpaşa’da geçmiş. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi koridorları size hayata karşı neler öğretti, neler kattı?

Çok zor bir soru bu, cevabını biliyor muyum acaba… Hayatın kısa ve değerli bir şey olduğunu ve aynı zamanda belirsizlikle dolu olduğunu, bunun da kötü bir şey olmadığını öğrendim sanırım. Hastanedeki birliktelik belki başka yerlerden daha gerekli ve elzem, bu yüzden bir arada hareket etmek zorunda olduğunuz bir yer, bunun güzelliğini gördüm.

Doktorların, hemşirelerin, sağlık ekiplerinin günlük hayatlarından ameliyatlarına, hasta odalarından morga uzanan bir yolculuğa tanık oluyoruz. Birebir içinden bildiriyorsunuz süreci. Belgeselin çekim aşamalarından da bahsedebilir misiniz?

2015’te kendime koyduğum belirli kurallarla çekime başladım. Sağlık çalışanlarının hayatına odaklanacaktım, gündelik hayatın peşine düşecektim ve sıradan olan şeylere bakarak bir hikâye yaratmaya çalışacaktım. Çekimlere başladığımızda filmin kurgusuna dair net bir öngörümüz yoktu. 2015 yazında pek çok farklı yerde çekim yaptık: ameliyathaneler, acil, doktorlar odası, hastanenin dışı… 2016’da tekrardan çekimler yaptık. Çektiğiniz görüntülerin, sahnelerin, yaşadığınız karşılaşmaların ne anlama geldiğini o an anlamanız her zaman mümkün olmayabiliyor. Onları anlamlandırmak ve ortaya bir hikâye çıkarmak için biraz vakit geçmesi ve çektiğiniz şeylere bir mesafeyle bakmanız gerekebiliyor. Kimi karşılaşmalar yaşayıp, onların anlamını çözmeye çalışmak, sonra geri dönüp yeni gözlerle hastaneye tekrardan bakmak ve bu yeni gözlemleri çözmek için... Etnografik bir çalışma gibi yaklaştık biraz. Vardığımız sonuçlar ise bilimsel sonuçlardan ziyade daha muğlak, yoruma açık, ve belki biraz da şiirsel sonuçlar oldu.

YOĞUN BAKIMDA ZORLANDIK

Filmin çekimleri sırasında sizi en çok etkileyen neler oldu?

Filmdeki sahnelerin çoğu çekim sırasında beni etkileyen şeyler aslında. Mizahın bu kadar hastanenin içinde yer alması, etrafta sürekli bir şenlik olması, insanların birbirleriyle bambaşka ilişkiler kurması, toplumun her kesiminden insanın böyle bir yerde bir araya geliyor olması… Ameliyathanedeki her ameliyat çok önemli ve tekil. Fakat bir odada bir ameliyat yapılırken tüm ameliyathanede aynı anda 20 ameliyat birden yapılıyor. Bu iki farklı ölçek birarada. Bir yanda tek bir kişinin hayatı uğruna çalışılıyor, diğer bir yanda da pek çok kişinin hayatını kurtarmaya, onları sağlığına kavuşturmaya çalışan büyük bir mekanizma var. Yoğun bakım da çok etkilemişti beni. Sessiz bir oda, bilinci kapalı yatan onlarca hasta, herkes yataklarında dönüyor, sayıklıyor, ufluyor, herkesin bağlı olduğu makineler acayip bir müzik yaratıyor odada, neredeyse herkes o müzik eşliğinde uyuyor. Bir yandan da çok ağır bir ortam, insanların ölüme en yakın olduğu yer. Belki beni çok etkilediğinden ötürü, filmde nasıl yer alacağını bulmakta zorluk çektiğimiz bir sahneydi.

Tüm bunları bir belgesele konu etme fikri nasıl oluştu?

2015’te Cerrahpaşa’nın yıkılacağına dair haberler çoğalmaya başlayınca, aslında çabuk bir kararla çekimlere başladık. İlk isteğim hem Cerrahpaşa’nın bir arşivini çıkarmak, hem de oradaki hayatı gösteren bir film yapmaktı. O binalar içinde olan şeyler, insan duygularını, etkileşimleri, karşılaşmaları, sohbetleri, üzüntüleri arşivlemek ve bundan bir film, ortak bir duygu barındıran bir bütün oluşturma isteğiyle başladı. Cerrahpaşa’nın yıkılma ve taşınma tehlikesine karşılık olarak yapabileceğim en iyi şeyin bu olduğunu düşündüm.

Zor denilen şeyleri güzelleştirmek için

Film sağlıkçıların yaşamından kesitler sunarken bizi de hayat adına düşünmeye çağırıyor. Zor hayatlar, zor şartlar altında çalışanlar, çaresizlik ama bir yandan da umut.Film birçok kişinin hikayesi gibi...

Evet, çok haklısınız. Filmin ilgilendiği konulardan biri direngenlik. Olan her şeye karşı nasıl direnç gösteririz, umudumuzu nasıl kaybetmeyiz, en kasvetli yerler olarak düşündüğümüz yerlerde bile nasıl şenlikli hayatlar kurabiliriz. Bir hastaneye bakmanın bu sebeple de faydalı olacağını düşünmüştüm. Hastane ölüme hep yakın olan bir yer. Buna rağmen orada çalışanlar nasıl gündelik hayatlarına devam ediyor, hala şakalar yapıyor, eğleniyor, anlamlı ve güzel hayatlar yaşıyor. Bu onların direngenliğiyle alakalı, kendilerine kurduğu mekanizmalarla ve hayata ve ölüme yaklaşımlarıyla, mizah ile yüklerini hafifletmeleriyle, zor diyeceğimiz şeyleri belki de güzelleştirmeleriyle alakalı.

Toplumsal dayanışma şiddeti azaltacak

Pandemi dönemiyle sağlık çalışanlarının özveriyle çalıştıklarına bir kere daha şahit olduk. Ama şiddet her geçen gün artıyor. Film bu noktada farkındalık yaratabilir gibi. Ne dersiniz?

Pandemi döneminde özellikle sağlık çalışanlarını kahramanlaştırıyoruz. Şiddet kahramanlaştırmanın öteki yüzü. Kahraman olarak gördüğünüz birinin size her türlü yardımı yapabileceğini düşünürsünüz ve ondan bu yardımları talep eder, beklersiniz. Bu gerçekleşmediğinde -ki hiçbir sağlık çalışanının bu kadar imkanı yok, bu imkan hastane dışında, hasta yükü azaltılarak yaratılabilecek bir şey-, bu talep karşılanmayınca şiddet ortaya çıkabiliyor. Gerçek dışı beklentilerden, sorumluluğu başka birine atma güçsüzlüğünden ötürü.... Filmin belki de bir çağrısı, doktorlara ve sağlık çalışanlarına kahraman olarak değil, hayatlarını başkaları için tehlikeye atan, fedakar insanlar olarak bakmak, benim sizin gibi insanlar olduğunu görmek. Şiddet olaylarını azaltacak bir bakış açısı bu, toplumsal bir dayanışma, saygı ve minnet.

Sağlık çalışanlarını anlamak gerekiyor

Filmin festival gösterimleri sağlık dünyasını en çok konuştuğumuz günlere denk geldi. Hepimizin o “çok zor” diye atıf yaptığımız yaşamlarına ayna tutuyorsunuz aslında. Maddenin Halleri’nin sözü, çağrısı nedir?

Tek bir sözü ya da çağrısı yok. Fakat ayrı ayrı yaptığı şeyler var, bu yaptığı şeylerin farklı izleyiciler üzerindeki etkileri de farklı olabilir. Bir yanıyla belirsizlikle ilgili bir film. Neden belirsizlik? Tıp ve sağlık dediğimiz şeyler kesin cevapları olan şeyler değil. Vücutlarımız, bedenlerimiz her ne kadar tıbbi müdahalelerle, önleyici tıbbın tavsiyeleriyle bir şekilde yönlendirilebilse de önünde sonunda kendi yollarını kendileri çiziyorlar. Beden kendi dışında olan her şeyden etkileniyor, o yüzden bir kişinin bedeninin sağlığını kontrol etmek için tüm çevrenin sağlığına odaklanmanız gerekiyor. Sağlık çalışanları tıp bilgisi ve insan biyolojisinin belirsizliği arasında gidip geliyor ve bununla başa çıkmaya çalışıyor. Film de aslında o belirsizliğin olduğu yerden hikayesini anlatıyor, kesinlik ve netlikle konuşmuyor. Bir yanda da insanın sadece kendi hayatıyla hayatta olmadığı; tüm çevresiyle, tanıdığı insanlarla, doğayla, gezegenle bir arada bir hayatı olduğu. Bunları belki alışagelmiş belgesellerdeki gibi açıkça ve söze dayalı bir şekilde yapmıyor, hissettirmeye çalışıyor. Hastanelerin temsili hep çok profesyonelce oluyor. İşini makine gibi yapan, doğrunun ve yanlışın ne olduğundan emin, hiç durmadan çalışma gücü olan insanlar. Halbuki böyle bir beklenti çok gerçekçi değil. Filmin çıkış noktalarından biri de sağlık çalışanlarının gündelik hayatlarına odaklanmak. Yorulurken, çalışırken, eğlenirken ama hep gündelik hayat içerisinde görmek. Bu gözle bakarak da hastanedeki yaşamı ve sağlık çalışanlarını anlamaya çabalamak.

#Deniz Tortum
#Koronavirüs
#Maddenin Halleri
3 yıl önce