|

Nazariyat mekan ve metin

Ömer Lekesiz’in bütün kitaplarını okura ulaştıran Şule Yayınları arasından çıkan “Yılan Islığıyla Serenad” nazariyat, mekân ve metin üzerinden üç kısma ayrılmış. Gazete yazılarının bir araya getirildiği kitabın ilk bölümü, Lekesiz’in yabancı yazarların teorileriyle yerli olanı anlamlandırma çabasını “zihnî kirlenmeyle” tarif ettiğini görüyoruz.

Yakup Öztürk
04:00 - 12/12/2018 Çarşamba
Güncelleme: 13:14 - 11/12/2018 Salı
Yeni Şafak
Ömer Lekesiz bir süredir Yeni Şafak’ta yayımladığı köşe yazılarını kitaplaştırdı.
Ömer Lekesiz bir süredir Yeni Şafak’ta yayımladığı köşe yazılarını kitaplaştırdı.
Yakup Öztürk

Ömer Lekesiz bir süredir Yeni Şafak’ta yayımladığı köşe yazılarını kitaplaştırdı. Bunu yapmakla okur nazarında iki algının değişmesini ya da sorgulanmasını sağlamış oldu. Birincisi, köşe yazılarının kitaplaşacak bir değerinin olup olmadığı; ikincisi, kitaplaşacak değerde yazıların günlük bir gazetenin sütunları için yazılıp yazılamayacağı. Köşe yazarı ifadesi Türkiye’de gündelik siyasetin, popülerin peşinde, çarçabuk tüketilen metinlerin sahibi olarak görülür. Bu, ediplerin gazetelerden çekilmesinden sonra ortaya çıkan modern bir tüketim hikâyesinden kaynaklanıyor olabilir. 1930’lardan 1960’lara gazete sayfalarında kalmış yazarların metinlerini kitaplaştırmak için gösterilen heyecan yıllar sonra bugünün gazeteleri ve gazetecileri için gösterilmeyecek. Bu çok açık. Eskiler, gazetelerdeki yerlerini tarif ederken kendilerinin sütun yazarı olduklarını söylerlermiş. Refik Halid Karay’ın, Peyami Safa’nın, Tarık Buğra’nın ve daha nicelerinin en dikkate değer metinlerini gazete sütunlarında kaleme aldıklarını biliyor ve üzerinden onlarca yıl geçtiği hâlde Karay’ın yazılarının yakın zamanda bir külliyat içerisinde tamamlanmasından heyecan duyuyor, Tarık Buğra’nın poetikasını yine gazetelerden kitaplaştırılan yazılarından okuyoruz. Gazeteci, muharrir ayrımının ortadan kalkmasından bu yana gazetelerde ilginin ve teveccühün merkezi, politikanın gündemini tutan yazarlar oldu. Bütün bunlara rağmen, bugün Mustafa Kutlu’nun, Ali Ayçil’in, Ömer Erdem’in, Alaattin Karaca’nın muharrir mensubiyetini göz ardı ediyor değiliz. Bu isimlerin yanı sıra kalemini kalıcı metinler üretmek uğruna tutanların olduğunu biliyoruz.

HİKÂYEYE CİLTLER DOLUSU
ELEŞTİRİ İLE KATKI

Haftanın bazen bir, bazen birden fazla gününde, muayyen bir boşluğu doldurmak üzere yazmakla, bu yazıları zamanın ötesine taşıyacak içeriği sabit kılmak da kolay olmasa gerek. Hem günlük tüketilen bir nesnenin parçası olmayı kabul edip hem de bunun dışında metinler üretmeyi arzulamak yazarı iki taraftan yoran, daraltan bir durum. Buna rağmen “kitaplaşacak” yazılar yazmak kalem sahibini, köşe yazarı sıfatından uzaklaştırmalı, onu yine eskilerin deyimiyle muharrir kılmalıdır. Ömer Lekesiz’in Yılan Islığıyla Serenad kitabı görünüşte köşe yazılarından derlenen bir kitap. Oysa, kitabın ötesi, bizim yazının başından bu yana kısaca yorumladığımız tarihin merkezini işaret ediyor. Kitabı yazan da, yayıma hazırlayan da bunun farkında ki kitabın herhangi bir yerinde gazete yazılarından kitaplaştırıldığı söylenmiyor.

Burada ihmal ettiğimiz bir gerçek var. Ömer Lekesiz gazete yazarı olarak tanınmış ya da yazı serüvenini gazete sayfalarında olgunlaştırmış bir kalem değil. Gazeteyle yazarlık payesi kazanmamıştır. Bilakis, yazar ve eleştirmen kimliğiyle gazete sayfalarına dahil olmuştur. Türkiye’nin önemli edebiyat dergilerinin kuruluşunda yer almış, saygın kültür yayınlarının kadrolarında bulunmuş, türler içerisinde hikâyeye ciltler dolusu eleştiri ve yorumlarla katkı sağlamış bir isim. Ardındaki bu birikim Yılan Islığıyla Serenad’ı zaten köşe yazısı derlemesinden uzaklaştıracaktır ancak yine de gerideki bu birikim unutulmamalıdır.


AHLAKLI OLMAK ÖNCE GELİR

Ömer Lekesiz’in bütün kitaplarını yayımlayan Şule Yayınları arasından çıkan Yılan Islığıyla Serenad, nazariyat, mekân ve metin üzerinden üç kısma ayrılmış. İlk bölüm, kitaba da adını veren Yılan Islığıyla Serenad yazısıyla başlıyor ve Lekesiz’in yabancı yazarların teorileriyle yerli olanı anlamlandırma çabasını “zihnî kirlenmeyle” tarif ettiğini görüyoruz. Bölümün diğer yazıları da sanat nazariyesi, İslam sanatı ve sanatın şubeleri üzerine yazılardan oluşuyor. Ömer Lekesiz, ikinci bölümde okurunu mekâna taşımadan önce ona nazariyat, bir bakış açısı, ufuk zenginliği sağlamak vaadinde. Varlığın, metafiziğin, modern zamanda ontolojinin yerini alan epistemolojinin disiplinleri üzerine ilk bölümün dikkat çekici metinleri olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. “Ahlaklı Olmak Bilgiyi Bilmekten Önce Gelir” yazısı ahlak felsefesinin temel sahalarından epistemolojiye yaklaşımını gösteriyor. İnsan, ilmi yüklenerek insan kalabilecek midir? Şöyle diyor yazısının bir yerinde “Bu zamanın ilim talebelerinin çoğunda olduğu gibi ilim ve hikmetin şöhret ve gösteriş için ele geçirilmesine gelince; cedel ve münazara ehlinden pek çok kimseyi görmekteyiz ki bunlar, bu ilimlerin meselelerini yakinî bilgiye varmak ve hakikati kavramak için değil, (sırf onları) devşirmek ve taklit etmek için ediniyorlar. Bunlar bu meseleleri araştırıyor ve ancak ondan faydalanmıyorlar, çünkü o meselelerde yakîn üzere değiller, aksine onların tahkik adına yaptıkları tek şey tahmindir.”

İkinci kısım mekân, tabiat ve şehirlerin hikâyelerine ayrılmış. Son bölümde, sanat ve irfan adına üretilen metinlerin, fotoğraf sergilerinin, hat koleksiyonlarının arasında dinlenme ve tefekkürle iç içe giderilecek bir yorgunluğa geçmeden önce okurunu İslam’ın muhtelif coğrafyalarında seyahata çıkarıyor. Burada geçen İznik’e o şartlar altında bir üniversite kurulmasının sizi de heyecanlandıracağını, İznik’in fizikî hâlinin ne yazık ki sizi de üzeceğini ben de hatırlatmış olayım. Bir de Lekesiz’in Yozgatlı olmasından dolayı kitapta farklı Yozgat hikâyeleri okunacaktır.

Üçüncü kısımdan, yazı, yazan ve yazılan üzerine kaleme alınan metinlerden biri üzerinden durarak Yılan Islığıyla Serenad›ı tamamlayalım. “Kutlu Doğum” haftalarından birinde tesettürlü bir kızın, elindeki gülü “Peygamberimizden, almaz mısınız?” diyerek bir kadına uzattığına tanık olan Lekesiz’in bu ithal ve köksüz adlandırmayı yorumladığı yazısı olabilir bu son metin.

#ömer lekesiz
5 yıl önce