|

Sanat Anadolu’da kök salıyor

Geleceğin Ustaları Yarışması’nın koordinatörlüğünü altı yıldır yapan Doç. Dr. Süleyman Berk, Albayrak Holding’in ana sponsorluğunda Zeytinburnu Belediyesi tarafından düzenlenen yarışmanın geleneksel sanatlara yön verdiğini söylüyor. Berk’e göre sanat eğitimin yaygınlaşması ve yarışmalarla teşvik edilmesi sayesinde geleneksel sanatlar Anadolu’da ve dünyada yeniden kök salıyor.

Merve Akbaş
04:00 - 26/08/2018 Pazar
Güncelleme: 04:32 - 26/08/2018 Pazar
Yeni Şafak
Geleceğin Ustaları Yarışması’nın koordinatörlüğünü altı yıldır yapan Doç. Dr. Süleyman Berk.
Geleceğin Ustaları Yarışması’nın koordinatörlüğünü altı yıldır yapan Doç. Dr. Süleyman Berk.
Geleceğin Ustaları yarışması altıncı yılında, siz de bu sürecin içerisindesiniz. Kendi sanat kariyeriniz de var. Hat alanında jüride yeriniz var. Yarışmanın sanat üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

Altı yıl oldu, “Geleceğin Ustaları” gelenekselleşti, klâsikleşmiş oldu. Dünyanın her yerinden eserler geliyor. Yarışmaya harcıâlem eser gelmiyor. Bu bakımdan jüri eserlerin seçiminde çok zorlanıyor. Diğer yarışmaları da takip ediyorum. Yarışmaya yurt içi ve yurt dışından sanatçıların ilgisi büyük. Şüphesiz bu yarışmalar sanatçıyı teşvik ederken sanatın da gelişmesine katkı sağlıyor.

Dünyadaki sanatçıların ilgisini çekip, bu yöne çekiyor mu?

Geleneksel sanatların merkezi her zaman İstanbul’dur. Kadîmde böyleydi, şimdi de böyle. Özellikle yazı üzerine en önemli çalışmalar dâima İstanbul’dan çıkmıştır. Bu gelenek bugün de devam ediyor. Özellikle usta-çırak ilişkisinde süren kuvvetli gelenek burayı merkez yapmıştır. Dolayısıyla insanlar kendilerini geliştirmek için mutlaka İstanbul’la irtibat halinde oluyorlar. Tabiî ki İstanbul merkezli bir yarışmadan ödül almak da sanatçılar için önem arz etmektedir. Bu bakımdan sanatkârların bir kulağı ve gözü mutlaka İstanbul’da olmaktadır.

Yarışmanız uluslararası sanat çevreleri tarafından takip ediliyor sanırım.

Sanatkâr için ödül almak motive edici önemli bir unsurdur. İstanbul’un yazı sanatı bakımından merkez olması burada düzenlenen yarışmaların da önemini artırıyor. Cezayir’den, Mısır’dan, Pakistan, Endonezya, Malezya’dan katılımcılar var. Kataloglarımızda da görebilirsiniz bunları. Yurt dışından özellikle Celî Sülüs dalında çok ciddî eserler yarışmamıza katılmış ve ödül almıştır.

Sistem nasıl işliyor?

Zeytinburnu Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi’nde yarışma ile ilgili sekretarya bulunmaktadır. Gelen eserlerle ilgilenen arkadaşlarımız var. Gelen eserlere bir rumuz verilmektedir. Tabii olarak gelen eserlerde sanatçı ismi, imzası bulunmamaktadır. Jüri değerlendirmesinden sonra sekretarya rumuzlara göre isimleri belirleyip yarışmanın sonuçlarını ilan etmektedir. Yarışmanın bütün safhaları ve jüri değerlendirmesi son derece titiz bir şekilde yapılmaktadır. Yarışmalara olan desteği için özellikle sayın Başkan Murat Aydın’a müteşekkiriz.

Bu tür yarışmaların sanata katkısı nedir?

Yarışmaların bana kalırsa en önemli katkısı sanatçıların yarışma için çalışırken gösterdikleri gayret sayesinde elde ettikleri gelişmedir. Bunun sanatçıya katkısının çok büyük olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’de sanat eğitimi üzerine her zaman farklı tartışmalar yaşanır. Şu an hem akademik olarak, hem de farklı kurslar ve özel girişimler sayesinde geleneksel sanatlarda yükselen bir ivme yakalanmış durumda. Sizce bu yol üzerinde doğru adımlar atılıyor mu?

Akademik eğitim ve sanat eğitimi birbirinden ayrı şeylerdir. Kabiliyetli veya meraklı insanların sanat eğitimine ulaşabilmeleri kolay olmalıdır. Yoksa sanat eğitimini sadece akademiye hasretmek sanatın önüne engel koymak demektir. Bu durum sanatın yaygınlaşması ve sanatçının ortaya çıkmasına da engel olur!..

Düşünün bir meraklısı ve kabiliyetlisi resim eğitimi almak istiyor, liseyi bitirecek, üniversite sınavına girecek, sınavı kazanacak sonra akademi sınavına girecek kazanırsa sanatla tanışacak...

Ancak, sanat atölyeleri, Belediye veya STK’ların açtığı kurslar vasıtasıyla genç yaşlarda bu eğitimlere başlamak yeni sanatçıların ortaya çıkmasını sağlamak en doğru ve sağlıklı olanıdır. Birçok ülkede sistem böyle işlemektedir.

Bu kurslardan gerçek anlamda sanatçı çıkıyor mu?

Sanatta randıman zaten çok düşüktür. Yani size çok fazla kişi gelir ama içlerinden bir veya iki kişi yetenekli olarak öne çıkar. Geri kalan kişiler de bu işin müşterisi olur veya konu ile ilgili kültürü almış olur.

Günümüzde gerek İstanbul’da, gerek Anadolu’da açılan kurslarla sanata ilgi çoğalmıştır.. Bazen de Anadolu’da açılan kurslara İstanbul’dan günü birlik giden sanatkâr hocalar ders vermektedir ki bunun faydası çok daha büyüktür. Bu kurslardan ilerinin büyük kabiliyetlerinin çıkacağı muhakkaktır.

Geleneksel sanatlar özellikle Cumhuriyet döneminde zor zamanlar geçiren bir alan. İslam Seçen de bunları uzun uzun anlatır. Süleymaniye kütüphanesinde yaptıkları çalışmalarda nasıl zorluklarla karşılaştıklarını... Ancak son 20 yıla baktığımızda bunun çok geride kaldığını görüyoruz. Bu iki dönemi nasıl yorumlamak lazım?

Şu an önceki yıllarla karşılaştırılamayacak kadar ciddi bir alâka var. Bugünlere gelmemize vesile olan hocalarımızın büyük gayretleri oldu bu bakımdan onlara çok müteşekkiriz. Onlar gayretleriyle geleneksel sanatların ayakta kalmasını sağlamışlardır. Hiçbir ilgi ve iltifatın olmadığı dönemlerde çok çabaladılar. Çoğu zaman kendilerini cesaretlendirecek motive edecek hiçbir durum da yoktu. Yetiştirecekleri bir çırak bile yok gibiydi. Ama günümüzde, özellikle 90’lardan sonra sanatlarımız ilgi görmeye başladı. 2000’lerden sonra ise âdeta ilgi patlaması yaşanmaktadır.

Burada asıl motive edici şey ne olmuştur?

En başta millet olarak köklerimize dönmeye, geçmişimizi merak etmeye başladık. Bundan sanatlarımız da nasibini aldı. Bir diğer husus ise 1982’de YÖK’ün yeniden yapılanmasıyla Güzel Sanatlar Fakültelerinde “Geleneksel Sanatlar” bir bölüm olarak eklendi. Bunun da etkisi oldu. Aynı dönemde bazı iş adamları İslam sanatlarıyla ilgili koleksiyon oluşturması bu konudaki ilgiyi arttırmıştır.

90’larda karşımıza İsmek çıkmıştı...

90’ların ortasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi İsmek’i faaliyete geçirdi. 2000’lerden sonra bu kursları Anadolu’daki diğer belediyeler de örnek alarak açmaya başladı. Bu da sanatlarımızın tanınır ve bilinir olmasını sağlamıştır. Bunun dışında atölye tarzında kurslar da açılmıştır. Bugün benim bildiğim Konya’da, Isparta’da, Samsun’da, Antalya’da, Bursa’da, Urfa’da, Malatya’da geleneksel sanatlara yönelik kurslar var. Hatta buralara günübirlik İstanbul’dan uçakla gidip ders veren hocalarımız var. Kuşkusuz bu durum geleneksel sanatların Anadolu’da yeniden kök salmasına neden olacak.

Nice yetenek yakaladık

Bir arkadaşımız Urfa Harran Üniversitesi’nde 90’lı yılların başında göreve başlamıştı. Üniversitede dışında Rıdvaniye Medresesi’nde açtığı Hüsn-i Hat kursuyla attığı tohum yeşermiş ciddi birkaç sanatkârın çıkmasını sağlamıştır.

A.Süheyl Ünver’in güzel bir sözü var:“Herkesin bir mesleği olmalı, bir de meşgalesi. O meşgale bütün kültürümüzdür.” Yani insan kendini meşgul edecek bir sanat veya zanaat ile meşgul olmalıdır. İnsan bu sayede kendini rehabilite etmiş ve topluma faydalı olmuş olur. Anadolu’da keşfedilmemiş nice sanatçı var. Devlet desteğiyle, belediyelerin açtığı kurslarla veya özel atölyelerle bu yetenekler yakalanacaktır.

Şu anki durumu nasıl görüyorsunuz?

Gidişi iyi görüyorum. Kurslar, özel atölyeler sayısız öğrenci yetiştiriyor. Bu durum yarışmalarla da destekleniyor. Bunun ilerisi için iyi netice vereceği muhakkaktır.

Sanata destek bir saray geleneği...

Geleneğimizde sanat Saray’dan destek almıştır. Bugün bu destek devam etmektedir. Kurslar, yarışmalar bu anlama gelmektedir. Bir yandan da özel sektörün katkısı gerekiyor. Albayrak Holding Zeytinburnu Belediyesi’nin Geleceğin Ustaları yarışmasına destek vermektedir. Bütün bu destekleri de çok önemli buluyorum. Bunun artarak devam etmesi en büyük temennimdir..

Modern Üsluptaki eserler için klasiğin iyi bilinmesi gerekir

Genel bir eleştiri, geleneksel sanatların yapılmış iyi örnekleri tekrar ettiği üzerinedir. Modern bir çizgi veya kendi akımımızı oluşturmak konusunda neler söylersiniz?

Bu konu özellikle ebru üzerine çalışan arkadaşların önemli bir tartışma konusu. Ama ortaya çıkanlar çalışmalar göğsümüzü kabartmaktadır. Hat sanatında, bizim jürimizde de olan Ali Toy, Savaş Çevik klâsik anlamdaki eserleri yanında çok başarılı yeni çalışmaları bulunmaktadır. . Klâsikten yola çıkarak çağdaş eserler de ortaya koymaktadırlar. Zaten, klâsik eğitime sahip olmadan, klâsiği iyi bilmeden, doğru modern üslûplu eserler vermek de mümkün olamaz!..

Önce klâsiği iyi bilmemiz gerekiyor yani...

Evet, ondan sonra kabiliyeti müsaitse, bu konuda bir çalışma yapması önemlidir. Sanatın ileriye gitmesi ve gelişmesi için de bu önemlidir Tarihte de durum böyledir. Örneğin hat sanatında Ahmed Karahisari çizgi dışı bir sanatkârdır, Şefik Bey yine çizgi dışıdır. Şefik Bey, Kazaskerin öğrencisidir ve üslûp sahibi bir sanatçıdır. Ama kendisi bu klâsik gelenek içinde çok farklı çalışmalar ortaya koymuştur. Mesela harf yapısını hiç bozmadan, bir beyitle ağaç yapmıştır. Kezâ Hattat Fehmi Efendi, çok farklı istifler ortaya koymuştur.

Diğer sanatlarda durum nedir?

Tezhipte de yine çok başarılı sanatçılarımız var. Ebruda da aynı şekilde çok başarılı çalışmalar ortaya koyan arkadaşlarımız bulunmaktadır. Ebru sanatının da yükselen bir ivmesi var. Bugün gerçekten o alanda da insanı hayrete sevk eden eserler ortaya çıkıyor. Daha önceleri ebru sadece kitapların yan kapağında kullanılırdı. Bugün artık duvarlarımızı da süsleyen bir sanatla karşı karşıyayız.

Bu modern çalışmalar bazen de acımasız eleştiriler alır...

Buna karşı çıkılamaz!.. Sanatlarımızın gelişimi için bunların yaşanması lâzım. Ebru ilk ortaya çıktığı yerde durmuyor ki. Bundan doğal tabi bir şey de olamaz. Yeni her zaman tepki çeker ama zamanla her şey yerini bulur!.. Her sanatın arkasında asırlar ve böyle tartışmalar vardır.

Bu yenilik sanatın dışına çıkarıyor mu peki?

Sanatın dışına çıkmak değil, o çerçevenin içinde bunu başarmak gerekir. Resimde yüzlerce ekol vardır. Yazıda beş- altı ekol, üslup vardır. Ebrû’da da yeni üsluplar ortaya çıkmaya başladı...

Sanatta usta-çırak ilişkisinin bir biçimde devam etmesi gerekli mi?

Sanatın doğru biçimde devam etmesi ve aktarılması için bu şarttır. Geleneğin oluşması ve sanatın dinamiklerinin aktarılması bu şekilde olabilir...


Albayrak'a teşekkürler

Geleceğin Ustları Yarışması’nı düzenleyen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın da geleneksel sanatların önemine vurgu yaparak, şunları söyledi: “Geleceğin Ustaları Geleneksel Sanatlar Tasarım Yarışması’nın daha da gelişmesini ve anlam kazanmasını arzu ediyoruz. Her sene yarışmamıza katılım artıyor ve bu bizi çok mutlu ediyor. Gerek yurt içinden, gerek yurt dışından ciddi anlamda katılım var ancak biz sayının daha da artmasını ve belediyemizin güçlü bir koleksiyon oluşturmasını umuyoruz. Gelecek kültür ve sanatta. Her şey bitecek ama kültür sanat kalacak. Geçmişten geleceğe iz bırakmak isteyenlerin kültür sanata mutlaka önem vermesi gerekiyor. Biz kurum olarak belediyeciliği klasik belediyecilik hizmetlerinden ibaret görmüyoruz. Kültür ve sosyal alanda da belediyecilik yapılabileceğini göstermekle ilgili bir yola girdik. Büyük ölçüde bunda başarılı olduğumuza inanıyorum. Sağ olsunlar Zeytinburnulu hemşehrilerimiz bu konuda bize daima destek verdi. Gerçekten anlamlı işler yaptığımıza inanıyorum çünkü kültür ve sanat alanında yapılan işler kalıcı olan işlerdir. Kültür ve sanata yapılan yatırımlar değerlerimizin geleceğe aktarılmasıdır. Ay yıldızlı bayrağımızın gök kubbenin altında kıyamete kadar dalgalanmasına katkı vermektir. Biz de bu yolda çalışıyoruz. Albayrak Holding’e çok teşekkür ediyorum. Yarışmamızın ana sponsoru olarak yıllardır bize hep destek verdiler. Bu değerli işbirliğiyle geleneksel sanatlarımızın çok daha güçlenerek kültür sanat gündeminde hak ettiği yeri bulacağına inanıyorum.”

#Geleceğin Ustaları Yarışması
#Doç. Dr. Süleyman Berk
#Albayrak Holding
#Geleneksel sanatlar
6 yıl önce