|

Tamilla efsanesi arşivden çıktı

Tiyatro ve sinema sanatçısı Muhsin Ertuğrul’un 1927 yılında Ukrayna’da çektiği sessiz film “Tamilla” devlet arşivinde ortaya çıktı. Akıbeti efsaneye dönüşen film, Antalya Film Festivali’nde ait olduğu yerde, perdede olacak.

Seray Şahinler Demir
04:00 - 20/10/2019 Sunday
Güncelleme: 03:37 - 20/10/2019 Sunday
Yeni Şafak
Tamilla ilk kez, 1 Kasım akşamı 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izleyiciyle buluşacak.
Tamilla ilk kez, 1 Kasım akşamı 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izleyiciyle buluşacak.

Türk tiyatrosunun ve sinemasının önemli ismi, Darülbedayi’nin kurucusu, sanat tarihimizin öncü isimlerinden Muhsin Ertuğrul’un zengin arşivi yeni keşiflerle açılıyor. 1914 yılında Batılı anlamda tiyatroyu kurarak Türk sanat tarihinin en büyük noktalarından birine imza atan Muhsin Ertuğrul, yaşamı boyunca kendini sahneye adadı. Yazar İzzet Sedes, 1940 yılında Yeni Mecmua dergisinde yayımlanan köşe yazısında bu aşkın boyutunu şu sözlerle anlatmıştı: “Muhsin hiçbir şey düşünmediği zaman, on sene sonra sahneye koyacağı bir eserin üslûbunu tahayyül eder. En büyük saadeti yirmi sene evvel tasarladığı tiyatroyu kurmuş olmasıdır, en büyük bedbahtlığı da tiyatroyu istediği zirveye eriştirememesidir. Muhsin’in en büyük meziyetlerinden biri de budur. Oldu ve oldum! Diyemez.”


Ömrünü tiyatroya adayan Muhsin Ertuğrul’un bugün pek fazla üzerinde durulmayan bir de sinemacı kimliği vardı. 1919’da çektiği Kara Lale Bayramı ile başladığı yönetmenlik kariyerinde 30 filme imza atan Muhsin Ertuğrul, 1922-1936 yılları arasında Türkiye’de film yapan tek kişiydi. İlk Kurtuluş Savaşı konulu film Ateşten Gömlek, ilk sesli film İstanbul Sokaklarında, ilk köy filmi “Aysel Bataklı Damın Kızı” gibi filmlerle sinema tarihimizde birçok ilke imza atmıştı. Bugün bu filmlerin sadece 6 tanesi Mimar Sinan Üniversitesi’nin arşivinde. Bir de kayıplar var elbette…

Sinema dünyasının varlığından haberdar olduğu fakat herhangi bir ipucu bulmadığı film daha fazla bekleyemezdi elbette. Muhsin Ertuğrul’un kayıp olduğu sanılan 1927 yapımı sessiz filmi “Tamilla” Ukrayna arşivlerinden çıktı! Devlet sinema arşivi Dovzhenko (Dovçenko) Sinema Merkezi’nde temin edilen film şimdi yapımından tam 92 yıl sonra izleyiciyle buluşmak için gün sayıyor.


SON MAKARANIN PEŞİNDE!

Tamilla ilk kez, 1 Kasım akşamı 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izleyiciyle buluşacak. Peki filmin serüveni nasıl başlıyor? Nasıl gelişiyor? Antalya Film Festivali ekibinden Ahmet Gürata’dan edindiğimiz bilgiye göre Muhsin Ertuğrul anılarında Sovyetler Birliği’ne gittiğini ve burada bir film çektiğini anlatmıştı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından devlet arşivleri yeniden düzenlendi. Yaklaşık 4 yıl önce ise Ukrayna’da yapılan incelemede Ertuğrul’a ait 1927 yapımı Tamilla’nın bir kopyası bulundu ve dijitale aktarıldı. Antalya Film Festivali’nin Forum Yöneticisi Olena Yershova temasıyla filmin kopyası temin edildi. Gürata yaklaşık bir saatlik filmin 6 makaradan oluştuğunu söyledi. Fakat Ukrayna arşivindeki kopyanın son makarası eksik. Dolayısıyla filmin 41 dakikalık bölümü gösterilecek. Alman arşivinde olduğu tahmin edilen makara için ise girişimler başlatıldı.

POPÜLER ROMANDAN UYARLANMIŞ

Peki filmin konusu ne? Gürata 1920’lerde Fransa’da yayımlanan Ferdinan Duchene’nin Tamilla adlı romanının uyarlaması olduğunu söylüyor. Fikrin kimden çıktığına ve senaryoya nasıl karar verildiğine dair elimizde net bir bilgi olmasa da o dönemde farklı dillere çevrilen ve çok satanlar arasına giren bu popüler romanın konusunun filme birebir aktarıldığını görüyoruz. Fransa sömürgesinde olan Cezayir’de babası tarafından para karşılığında zengin bir tüccarla evlendirilen küçük yaştaki Tamilla’nın mücadelesi işleniyor. Gürata, “Bu konunun Ukrayna’da ele alınması enteresan. Belki popülerlik açısından düşünülmüş ve bu nedenle çekilmiş olabilir. Kitleler bu filmlere çok merak duyuyorlar. Bu tarz Doğu’ya dair egzotik hikayeler o dönemde çok popüler. Muhsin Ertuğrul’a da bu düşünceyle verilmiş olabilir” diyor.

SİNEMA KARİYERİ GÖZ ARDI EDİLİYOR

Bu filmle birlikte Muhsin Ertuğrul’un sinemacı kimliğine yeniden odaklanabiliriz. Fakat tiyatro serüveni sinema kariyerinin önündeydi. Ahmet Gürata bu noktada önemli bir detaya dikkat çekiyor. Muhsin Ertuğrul’un filmlerinden 6 tanesi Mimar Sinan arşivinde fakat geri kalanların hepsi kayıp… Gürata, “Birçoğunu izleme şansından yoksunuz. Bir yönetmen olarak Muhsin Ertuğrul’un yazıları üzerinden konumlandırıyoruz. Onlar da genelde olumsuz ve filmlerin tiyatrovari olduğu şeklinde. Fakat bakıldığı zaman o kötü bir yönetmen değil. Bu kadar film çekmiş biri belli bir ustalığa elbette sahip. Tamilla da son derece ustalıklı, dönemin koşulları içerisinden çok fazla kusur içermeyen nitelikli bir yapım” diyor.

ODESA BANA ÇEKİCİ GÖRÜNDÜ

  • Muhsin Ertuğrul kariyerinin henüz başları denebilecek bir dönemde, 1920’lerin ortasında önce Moskova’ya gidiyor. Oradan ise Grigory Gricher Cherikover’in önerisiyle Odesa’ya geçiyor. Ertuğrul bu yılları “Benden Sonra Tufan” başlığıyla yayımlanan anılarında o yılları şöyle anlatıyor:
  • “Hiçbir yerde önlenemeyen bürokrasi tıkanıklığı, o zamanlar da devrim elemanlarının gerektiği kadar çok sayıda bulunmamalarından ve yeterince eğitilmemiş olmalarından doğuyordu. Bu yüzden kesin kararlar, hızlı uygulamalar yapılamıyordu. Sanatçı düşünüş ve dinamizmiyle bu bürokratik durgunluk birbirine taban tabana zıt düşüyordu. Örneğin, bana verilen yardımcı yönetmen Griçer, yıllar yılı yardımcılık stajını yaparak, bağımsız rejisör olarak çalışma yeteneğini onaylattırmış bir kişi olduğu halde çevirmeyi tasarladığı senaryo bir türlü onay elde edemiyor; kendisi de aylardır aylak aylak dolaşıyordu. Şimdi yeniden yardımcı olarak görevlendirilmesi onu umutsuzluğa düşürmüştü. O kadar ki, Moskova’dan uzaklaşarak, Ukrayna’daki «film fabrikası» Vufku ile ilişki kurma peşindeydi.
  • Griçer, Odesa’dan yazdığı bir mektupta, sinema fabrikası stüdyolarını, özellikle başındaki yöneticileri övüyor, hele deniz kıyısın da kurulmuş bulunan tesislerde ılımlı bir iklimde çalışmanın bin bir güzelliğini anlatmakla bitiremiyordu. Moskova’ya 1926 yılının kışı çok soğuk gelmişti. Isı, eksi 30’la 32 arasındaydı. Gereği kadar ısınamamıştım. Hele Moskova’da kış geçirmeye hazırlıklı giyim kuşamım da bulunmadığından çok üşümüştüm. Neyyire (Neyir) de, soğuğa dayanamayarak Meyerhold Tiyatrosu’nu bırakmak zorunda kalmıştı. Bu nedenlerle Tretyakov’un gönlünü yapabilirsem, Moskova’daki tasarıyı bir süre geri bıraktırarak Odesa’ya gitmek bana çekici göründü.”

Filmlerim ümit edilen rağbeti kazanmadı

  • ***
  • 1927’de Artistik Sine dergisinden Antuvan Pol, Rusya’dan henüz dönen Muhsin Ertuğrul ile bir röportaj gerçekleştirmiş. Röportajda Muhsin Ertuğrul’un çektiği filmler ve farklı ülke sinemaları hakkındaki görüşleri üzerine konuştuğu görülüyor. Ertuğrul bu röportajda “Türkiye’de çevirdiğiniz filmler hakkında fikriniz nedir?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Bu husustaki intibaâtım pek fenadır. Burada film çevirmek için gayet güzel mevâkiimiz mevcud olduğu halde, ben bunlardan hiç istifade edemedim; çünkü, istifade vesaiti mefkûd idi. “İstanbul’da Bir Facia – Boğaziçi Esrarı- Kız Kulesi Faciası – Leblebici Horhor Ağa – Ateşten Gömlek” ve diğer birkaç filmi derme çatma vesaitle çevirdim. Bu filmler, ümit edilen rağbeti kazanamadılar; halkımız, o zamanlar sinemaya o kadar rağbet göstermiyorlardı; sinemalar az idi. Şimdi şehrimizde sinema işlerinde büyük bir faaliyet ve tekâmül görüyorum ve bundan pek memnunum; zira, sinemanın, asrımızda seviye-i irfanı yükseltmek için en iyi bir vasıta olduğu cümlenin malumudur.”

#Tamilla
#Arşiv
#Ukrayna
4 years ago