|

Tükenmez bir hazine sönmez bir güneş

1850 yılında Yozgat’ta doğan Mehmed Said Fennî, Osmanlı kültürü ile yetişmiş bir divan şairidir. Onun adından söz ettiren husus da geride bıraktığı Divanıdır. 1996 yılında Dr. Ali Şakir Ergin’in Yozgatlı Mehmed Said Fennî Dîvânı ismiyle yayına hazırladığı eser yeniden Yozgat Belediyesi tarafından basıldı.

Kamil Büyüker
04:00 - 15/06/2021 Salı
Güncelleme: 06:31 - 15/06/2021 Salı
Yeni Şafak
Şairliği, Hattatlığı, Hakkâk’lığı konusunda ehlinin ittifak ettiği Mehmed Said Fennî’nin, Şair Hulûsî Bitlisî (Aktürk) ifadesiyle, eserleri ve şiirleri tükenmez bir hazine, sönmez bir güneşe benzemektedir.
Şairliği, Hattatlığı, Hakkâk’lığı konusunda ehlinin ittifak ettiği Mehmed Said Fennî’nin, Şair Hulûsî Bitlisî (Aktürk) ifadesiyle, eserleri ve şiirleri tükenmez bir hazine, sönmez bir güneşe benzemektedir.

Anadolu coğrafyasının fesahat ve belâgatta da ne derece bereketli topraklar olduğunu ciddi kazı çalışmaları yapıldığı vakit, çıkan eserlerden çok iyi anlıyoruz. Coğrafyamızın orta yerinde Yozgat’ta, yazdığı şiirler ve geride bıraktığı divanla adından söz ettiren bir zat bu âlemden gelip geçmiştir. Bu zat 19. Yüzyılın ikinci yarısında Yozgat’ta yaşayan Mehmed Said Fennî’den başkası değildir.

1850 yılında Yozgat’ta doğan Mehmed Said Fennî, Osmanlı kültürü ile yetişmiş bir divan şairidir. Onun adından söz ettiren husus da geride bıraktığı Divanıdır. 1996 yılında Dr. Ali Şakir Ergin’in Yozgatlı Mehmed Said Fennî Dîvânı ismiyle yayına hazırladığı eser, ilk defa Yozgat Belediyesi’nin Kültür hizmeti olarak neşredilmişti. Aradan geçen 25 yıllık bir süreden sonra yine Dr. Ali Şakir Ergin imzasıyla Yozgat Belediyesi yayınları arasından yayınlandı. Yozgatlı Mehmed Said Fennî Dîvânı ve Tıpkıbasımı (Yozgat Belediyesi yay. 2021, 401 s.+ tıpkıbasım 182 s.) aradan geçen zaman dilimi içerisinde aranılan, sorulan bir divan özelliği taşımaktaydı. Divan edebiyatında musammatlar, taştirler, tahmisler, müseddesler, müsebba’lar, müsemmenler, müşterek gazeller gibi en zor söylenen ve yazılan şiir örneklerine sahip olan Fennî Divanı, yayına hazırlayan Ergin’in de ifade ettiği gibi “Mehmed Said Fennî’nin sanat gücündeki dehası”nın eseridir.

HATTAT, HAKKAK VE ŞAİR


Yozgat’lı Mehmed Said Fennî, hayatını okuduğumuz kadarıyla çok yönlü bir insandır. Tahsilini Yozgat’ın bir dönem en önemli medreselerinden olan Demirli Medrese’de yapmıştır. Amcazâdesi meşhur hattatlardan Ömer Ragıp Efendi’den hüsn-i hat dersleri almıştır. Ailece şiir yazmada mahir bir aileye mensuptur. Baba H. Sadık Efendi “Sadıkî” mahlasıyla şiir yazar, kardeşi Mahmud Efendi “Aşkî” mahlasıyla şiir yazar. Mehmed Said ise Ankara Valisi Sırrı Paşa tarafından kendisine verilen “Fennî” mahlasıyla şiirler kaleme almıştır. Sa’id maslasıyla da şiirleri olduğunu yine eserden öğreniyoruz. Mehmed Said Efendi ile ilgili en eski bilgileri Cephanecioğlu Raşit’in 21 Mart 1928 tarihli Yozgat Gazetesi’nden edinen Ergin, 16 yıl kadar Yozgat’ta memuriyet yapan Mehmed Said Efendi’nin daha sonra Kayseri, Kalecik, Kızılcahamam, Sivrihisar’da görev yaptığını bu esnada Ankara Valisi Abidin Paşa’ya gönderdiği bir şiirle paşanın dikkatini çektiğini ve Ankara’da kaldığını öğreniyoruz. 6 Temmuz 1918 tarihinde de Ankara’da vefat etmiştir. Cebeci Asrî Mezarlığına cenazesi bir tarihte nakledilmiş ise de daha sonra mezar yeri kaybolmuştur.

Şiire olan ilgisi ve alakası üst düzeyde olan Mehmed Said Efendi, bu alandaki yetkinliğini divan edebiyatının meşhur şairlerinden Fuzûlî, Bâkî, Nâbî ve Nedîm’e tahmîs’ler ve nazire gazeller yazarak ispat etmiştir. Kitabın girişinde yer verildiği gibi Şair Nâbî’nin, (Bu) redifli na’t-i şerifine yazdığı tahmis bölge halkından pek çok kimsenin ezberinde olduğu gibi bu tahmisin son kısmı olan:

  • “Makardır FENNÎYÂ bu arz-ı akdes bir şehinşâha,
  • Değişmem bir avuç toprağını hurşîd ile mâha;
  • Muhakkak feyz alır kim yüz sürerse bu feyzgâha...
  • Mürâât-ı edeb şartıyla gel NÂBÎ bu dergâha
  • Metâf-ı kudsiyandır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu!...”

kıtası da yazıldığı günden beri Yozgat camilerini süsleyen, sanat âbidesi, birer levha olarak muhafaza edilmekte olduğu nakledilmektedir.

ŞİİRLERİ ETNOGRAFYA MÜZESİ VE EYÜP SULTAN TÜRBESİ’NDE

Yine Yozgat’ta eski ev duvarlarını ve birçok cami duvarlarını süsleyen Fennî’ye ait levhaların da olduğu nakledilmektedir. Ankara’da yer alan Etnoğrafya Müzesinde atlas üzerine işlenerek yazılmış bu dörtlüğün;

  • “Sakın taş sanma Yahû gûher-i âlem-i bahâdır bu.
  • Gel ey bîçâre yüz sür nakş-ı pây-ı Mustafa’dır bu.
  • Sezâ arş-ı muallâ zînet ârâ-yı makam olsa
  • Zehî cay-ı muazzam mevki-i hacet revâdır bu!...”

küçük bir ebatta kâğıt üzerine yazılmış olarak İstanbul Eyyûb Sultan Türbesinde Hz. Peygamberin ayak izini temsil eden mermer taşın bulunduğu kapalı bölmenin içindeki levhada yer alması da Fennî’nin şiirdeki büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir.

FENNİ DİVANI

Fennî’nin kendi el yazısıyla ve nefis bir talikle kaleme aldığı divan hakkında Ali Şakir Ergin kitabın girişinde malumat vermektedir. Yozgat Gazetesi’nin 21 Mart 1928 tarihli nüshasında yazdığı bir makalede, ilk defa şair hakkında bilgiler veren Cephanecioğlu Raşit, Fennî’nin kıymetli şiirlerini küflü kütüphanelerde ve sönük hafızalarda kaybolmaktan kurtarmak maksadıyla, bir defterde toplamaya gayret ettiğini bildirmiş, 170 kadar şiiri bir defterde bir araya getirmiş. Bu defter daha sonra Yozgat ulemâsından Hacı Hilmi Bayhan tarafından gözden geçirilmiş, defterde bulunmayan 20-25 kadar gazel ve muhtelif şiirler H. Hilmi Bayhan hattıyla ilâve edildikten sonra Yozgat Lisesi Öğretmenlerinden Hafız Ethem Efendi oğlu Mehmet Vehbi Ulusoy’a teslim edilmiş. Bundan sonra divan, Vehbi Bey’de kalmış. Vehbi Bey aynı yıl (1938 yılında) Yozgat Halkevi tarafından ayda bir çıkarılan ve Mesûl Müdürlüğünü yaptığı aylık kültür dergisi “Bozok”ta Fennî’nin kısa bir tercüme-i hâlini ve şiirlerinden bir kısmını (28 adedi) değişik sayılarda (2 -1 4 sayılar) birer ikişer neşretmiştir. Uzun zaman Divan’dan haber alınamazken şairin damadı Ali Haydar Ocakçıoğlu tarafından yıllar sonra Divan ortaya çıkarılmıştır. Ocakçıoğlu ise divanın neşri için büyük gayret sarf etmesine rağmen bu işi sonuçlandıramamış ve elindeki malzemeyi Ali Şakir Ergin’e teslim etmiştir. Uzun ve yorucu bir sürecin meyvesi olarak bugün Fennî Divanı yeniden yayımlanmıştır.

Şairliği, Hattatlığı, Hakkâk’lığı konusunda ehlinin ittifak ettiği Mehmed Said Fennî’nin, Şair Hulûsî Bitlisî (Aktürk) ifadesiyle, eserleri ve şiirleri tükenmez bir hazine, sönmez bir güneşe benzemektedir. Aktürk devamında şunu söyler: “İşte bugün Fennî’nin nâmı ve âsârı da her manasıyla tarihe, cumhuru yüksek devlete şerefli bir servet, bir define şeklinde intikal etmiş bulunuyor.”

Tevhid akidesi üzere yaşayıp, o çizgide Divanı’nı okuduğumuz Fennî’ye rahmet niyazıyla, Divan’da yer alan münacatı son sözümüz olsun:

  • “Yâ Rab! dilimi masdar-ı tevhîd eyle
  • Endîşemi tevhîd ile tes’îd eyle!...
  • En sonraki nutkum yine tevhîd olsun,
  • Benden beni tevhîd ile tecrîd eyle!...”
#Yozgat
#Mehmed Said
#Ali Şakir Ergin
3 yıl önce