Mahmut Abi, Ertuğrul Özkök"ü nasıl işletti?

00:0015/05/2007, Salı
G: 28/08/2019, Çarşamba
Abdullah Muradoğlu

Ertuğrul ÖZKÖK, Pazar yazısında, Osmanlı döneminde Paris''te yaşayan Türk casusu Mahmut''u anlatmış.Yazısının başlığı “Hazreti Muhammed vejetaryen miydi?”Amerika''da okuduğu bir kitap sayesinde tanımış Mahmut''u..O kadar etkilenmiş ki, hislerini yazıya dökmüş..Meğer Mahmut abi, evli bir Rum kadınla aşna fişna yapınca, paçayı yırtmak için Paris''e kaçmış.Serde Türklük var ya, Viyana Kuşatması öncesinde istihbarat amaçlı mektuplar gönderirmiş İstanbul''a..Özkök''ün asıl etkilendiği Mahmut Abi''nin

Ertuğrul ÖZKÖK, Pazar yazısında, Osmanlı döneminde Paris''te yaşayan Türk casusu Mahmut''u anlatmış.

Yazısının başlığı “Hazreti Muhammed vejetaryen miydi?”

Amerika''da okuduğu bir kitap sayesinde tanımış Mahmut''u..

O kadar etkilenmiş ki, hislerini yazıya dökmüş..

Meğer Mahmut abi, evli bir Rum kadınla aşna fişna yapınca, paçayı yırtmak için Paris''e kaçmış.

Serde Türklük var ya, Viyana Kuşatması öncesinde istihbarat amaçlı mektuplar gönderirmiş İstanbul''a..

Özkök''ün asıl etkilendiği Mahmut Abi''nin İngiliz Kemal''e taş çıkartan casusluk hikayesi değil.

Dini felsefi mevzulara da dal budak salarmış hazret.

Peygamberimiz''in vejetaryen(etyemez) olduğunu söyler, Brahmanların hayvanlara duyduğu saygıyı hayranlıkla izlermiş..

Birgün dayanamayıp amirlerine “Beni Hindistan''a casus olarak gönderin” demiş..

Neyse ki, “Oğlum Mahmut, Brahmanlar hayvan falan yemezler de seni yerler” diyerek vazgeçirmişler..

Mahmut Abi, Kur''an''ın yasalarının hayvan eti yemeyi zorlaştırdığını da söylermiş..

İşte bu noktada Özkök şu derin soruyu sorar:

“Kurban kesme adeti inançlarımıza nasıl girdi.?”

Hadi gelin de çıkın işin içinden..

Mahmut Abi, ne işler açtın başımıza, gel gör..

Özkök öyle etkilenir ki, “Kim lan bu Mahmut, bir araştıralım” der.

“Böyle bir adam gerçekten yaşamış mıydı, yoksa bir hayal mahsulü müydü?”

* * *

Mahmut Abi''yi anlatan sekiz ciltlik kitabın ilk cildini Cenovalı gazeteci Giovanni Paolo Marana yazmış.

Ciltlerden birini Daniel Defoe yazmış olabilirmiş (Robinson Crusoe''nun yazarı. Robinson karakterinin Endüslü filozof İbn-i Tufeyl''in Hayy İbn Yakzan romanından aparıldığını bizim cahiller pek bilmez).

Ertuğrul Özkök, Mahmut Abi''nin peşine düşmüş..

Ama başka hiçbir yerde izine rastlamamış.

Belki de hiç yaşamamıştı..

Ama Türk adını taşıyan bu meçhul insanın görüşlerini büyük bir dikkatle okumuş..

Sordum soruşturdum, Mahmut Abi de Mektupları da, hayali..

Yazar Marana, politika, kültür, din, felsefe eleştirileri yapmak için, Mahmut Abi''yi uydurmuş..

Kendi söyleyemediği şeyleri ona söyletmiş (Ne yapsın garip, can korkusu).

Marana''nın kitabı 1684''de Paris''te, 1691''de İngiltere''de yayınlanır..

Arkasından da Londra Casusu, Fransız Casusu, Alman Casusu başlıklı bir roman furyası başlar..

Yani Mahmut Abi, casusluk romanlarının babasıdır (Ne kadar övünsek az).

İlgilenenlere hatırlatalım, Kültür Bakanlığı, Marana''nın kitabını 1999''da, “Bir Türk Casusu''nun Mektupları” adıyla yayınladı..


* * *

Bu kadar da değil..

Hikaye, Amerika''da yaşayan gazeteci Şebnem Şenyener''in dikkatini çekmiş.

Daha doğrusu bir arkadaşı, “Yahu baksana şuna, iş çıkar sana” demiş..

O da bakmış.

Şebnem Abla da, “Umberto Eco Gülün Adı''nı yazdı, ben de Türk Mahmut''tan polisiye roman çıkarayım” demiş.

Mahmut Abi''yi(Arap Mahmut diye de anılırmış) gerçek bir kahraman olarak tasarlamış.

2001''de de, “Bir Türk Casusunun Mektupları” romanını yayınlamış. Hürriyet''ten Ayşen Gür de söyleşi yapmış.

“New York''ta bir Türk Casusu” başlıklı söyleşinin sunuşu şöyleydi:

“ Oyun içinde oyun: Bir İtalyan yazarın 17. yüzyıl sonunda Fransa''da yarattığı hayali bir Türk casusunu, bir Türk yazar 21. yüzyılda yeni maceralarla ABD''de yeniden hayata döndürdü.”

Öykü, Mahmut Abi''nin mektuplarının bulunmasıyla başlar.

Mektuplar New York''ta müzayedeye çıkar..

Türkiye, bu tarih hazinesini almak için harekete geçer.. Bir de ajan gönderilir.

İşin içine bir gazeteci de girer, falan filan(ne heyecanlı ama).

Şebnem Hanım, kurmacadan kurmaca çıkardı.. Doğru da yapmış..

Ertuğrul Özkök''e de, “Mahmut Abi haklıysa, şu kurban kesme nereden sızdı inancımıza” diye sızlanmak düşmüş.

Yine kurmaca, gerçeğe galip geldi, ben ne yapayım..

İsyan Et ''Baba''

Süleyman Demirel nasıl baba oldu, bilir misiniz? Şöyle bir hikaye anlatılır.. Güya, 1980''lerde Demirel bir mitingtedir. Türk Daily News''in sahibi İlhan Çevik (Demirel''in kankasıydı) ve oğlu İlnur da oradadır. İlnur''un piştiği bir dönem. Demirel''in, 12 Eylül''ün getirdiği siyaset yasağına karşı meydanları gümbürdettiği günler.. “Konuşan Türkiye” diyerek solcuları bile peşine taktığı günler.. O kadar hızlı demokrat yani.. İşte mitinglerin birinde yaşanan bir izdihamda, çocuk görünümlü (hâlâ da öyledir ya) İlnur Çevik kalabalığın arasında fena halde sıkışmış. Bakmış olmuyor, “Kurtar beni Baba” diye basmış çığlığı. İlnur Bey babası İlhan Bey''e sesleniyor, ama kalabalık ne bilsin. Onlar da başlar bağırmaya, “Kurtar bizi Baba”.. Böyle yerleşti, “Baba''. Söylence bu. Bana biri böyle anlatmıştı, kimdi, onu da unuttum.. Belki bir şehir efsanesi. Demirel''in talihi döndü, Cum-Baba da oldu. Gelelim mevzuya.. Demirel Bahçeşehir Üniversitesi''nde düzenlenen Global Liderlik Formu''nda Cumhurbaşkanı''nın halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunmuş, “Halka seçtirirsek yanlış seçim yaparız derlerse ben buna isyan ederim. Bu halka güvenmiyorsunuz demektir” diye gürlemiş (Bu işin içinde bir iş var).

“Aman halk seçmesin” diye bin dereden su getirenlere eski Cumbaba böyle demiş.

Ben de buradan bağırıyorum:

“İsyan et Baba. Bu kez doğru yoldasın.”