|

Araplar bizi arkamızdan vurdu mu?

Osmanlı'nın son dönemindeki ayrılıkçı hareketler arasında en çok Araplar'ın muhalefeti sert eleştiriler almıştır. İşte Hasan Kayalı, Jön Türkler ve Araplar isimli çalışmasında, karanlıkta kalan ve Batılı araştırmacıların özellikle çarpıttığı gerçekleri, kapsamlı arşiv taraması ve sağlam bilgilerle ortaya koyuyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/03/2018 Cumartesi
Güncelleme: 04:36 - 10/03/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Tanzimat ve Abdülhamit dönemlerindeki idari yeni yapılanmanın Araplar’a ve Osmanlı idaresi altındaki Arap vilayetlerine olan tesiri inceleniyor.
Tanzimat ve Abdülhamit dönemlerindeki idari yeni yapılanmanın Araplar’a ve Osmanlı idaresi altındaki Arap vilayetlerine olan tesiri inceleniyor.

Türkiye’de Araplar hakkında büyük çoğunluğun inandığı bir görüş vardır. “Araplar bizi arkamızdan vurdu. “ Olayın tarihsel boyutu, gelişim süreci ve kimlerin ihanet ettiği ise pek konuşulmaz. Gerçekten o dönemde neler yaşanmıştır? Bu bakımdan tarihçi Hasan Kayalı’nın Jön Türkler’in Arap vilayetlerinde güttükleri siyaseti ele alan “Jön Türkler ve Araplar” altbaşlığı ise Osmanlıcılık, Erken Arap Milliyetçiliği ve İslamcılık 1908-1918 olan kitabı dikkate değer bilgiler içeriyor.

Altı bölümden oluşan kitabın “Jön Türk Hareketinin Evriminde Araplar ve Arap vilayetleri” başlıklı ilk bölümünde, Tanzimat ve Abdülhamit dönemlerindeki idari yeni yapılanmanın Araplar’a ve Osmanlı idaresi altındaki Arap vilayetlerine olan tesiri inceleniyor. Kayalı, özellikle Hıristiyan Araplar’ın milliyetçi söylemden çok liberal olarak gördükleri Jön Türk hareketini desteklediğini belirtiyor. Yazar, burada Hıristiyan Arap muhalefetin en önemli ismi Halil Genam’ı zikrediyor. Ganem, 1877-78 meclisinde bir muhalefet lideri olarak öne çıkmış ve meclis kapatıldıktan sonra bile mücadelesini sürdüren tek mebus olmuştur. Kayalı, bu bağlamda 1908 yılına kadar Araplar’ın herhangi bir Jön Türk eylem programında çıkarlarını gözetecek bir fraksiyon oluşturmadıklarının altını çiziyor.

SURİYECİLİK AKIMI VARDI

Savaş öncesi dönemdeki Türk ve Arap milliyetçiliği tartışmalarının belirsizliğine özellikle vurgu yapan Kayalı, Araplar’ın Jön Türk döneminde Osmanlı’ya bağlı olmayı ve imparatorluğun ayrılmaz bir parçası olarak kalmayı istediklerini belirtiyor. Yazar, Arap siyasi örgütlerinin 19.yüzyıl sonuna kadar, temelde Suriye’nin Osmanlı imparatorluğu içindeki birliği desteklerini dile getiriyor. Kayalı’nın çalışmasında haklı olarak Batılı araştırmacıları da eleştiriyor. Ona göre Antonious’un başını çektiği, bir grup araştırmacı tarafından Arap milliyetçiliği hareketleri çok erken bir dönemde başlatılır. Oysaki I. Dünya Savaşı öncesinde Araplar arasında var olduğu iddia edilen siyasi bir Arap milliyetçiliği hareketinden çok, bir Suriyecilik akımı sözkonusudur.

Kitabın, “İkinci Meşrutiyet Deneyi” başlıklı ikinci bölümünde ise , 1909 yazının sonunda meclisin ilk yıllık oturumunu kapatmasıyla sonuçlanan İkinci Meşrutiyet döneminin birinci evresi ele alınıyor. 1908 devrimini, Araplar da diğer birçok grup gibi büyük bir çoşkuyla karşılar. Ancak devrimin ardından kısa bir süre sonra ortaya çıkan Arap muhalefet partisi İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne muhalif Araplar’ı bünyesinde toplar. Bu ise Türkler’i ve Araplar’ı karşı karşıya getirir.


ARAP HALKINA ADİL DAVRANILDI

İşte Kayalı da kitabın “Muhalefet ve Araplar” başlıklı bölümünde Araplar arasındaki muhalefetin tezahürleri ile Türk-Arap ilişkilerindeki gerilimin açığa çıkmasını tüm yönleriyle değerlendiriyor. Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tavırları Türk-Arap ilişkilerinde huzursuzluk verici boyutlara ulaşır. Jön Türkler’in Türk olmayan unsurları Türkleştirmeye çalıştığı suçlamalarına Hüseyin Cahid şöyle yanıt verir : “Genç Türkler’de bir insandır, onlar da milliyetlerine son derece merbutturlar; eğer ellerinden gelseydi, kendi ihtiyarına bırakılmış olsaydı, bugün Osmanlı İmparatorluğu dahilindeki tüm avamı bir dakika kaybetmeden Türk yaparlardı”Bu yöndeki açıklamalrın ardından tartışmalar tırmanır. Paris Suriye Arap Cemiyeti’nin reisi Şükrü Ganem, Osmanlı hükümetini Arap halkına adil davranmamakla suçlar. Devlet memuriyetinde ayrımcılık olduğu iddialarına karşı ise Tanin gazetesinde ordu komutanlarının kökenleri yayınlanır. Ordudaki üst düzey görevliden ikisi Arap, ikisi Aranavut, ikisi Çerkes, diğer üçü ise Gürcü, Tatar ve Boşnak’tır.

HİLAFET GİDERSE HAKİMİYET BİTER

“Adem-i Merkeziyetçi Muhalefet ve Yeni ‘Arap Siyaseti” başlıklı dördüncü bölümde 1912-1913 yılları arasında Arap vilayetlerindeki ıslahat hareketleri, İttihat ve Terakki Cemiyeti ve onun muhalefeti, Batılı güçlerin Arap bölgelerinde giderek artan çıkarları gibi konular inceleniyor. Bu bölümde Kayalı, İngiliz yetkililerin Araplar’ı kışkırmak amacıyla yaptığı planlara dikkat çekiyor. Yazar, İngiltere’de yayınlanan makalenin şu bölümüne yer veriyor: “ Osmanlı’nın o eski süngüsü, Bulgarlar, Yunanlılar ve Sırplar karşısında düşmüştür ve Araplar da fırsat kollakmaktadır. Sultan’ın Mekke’nin ele geçirilmesi ve korunmasındaki tek iddiası halifeliğini sürdürmek içindir; Mekke’nin yitirilmesi , onun Müslümanlar üzerinde hakimiyetini yitirmesi demektir”

MEKKE EMİRİ’NİN İSYANI

“Bir Merkezileşme Örneği: Jön Türk Yönetimi Altında Hicaz” başlıklı beşinci bölümde, yazar 1908’de Mekke emiri olarak tayin edilen ve 1916 yılına kadar da bu görevde kalan Şerif Hüseyin ile merkezi hükümet arasmdaki ilişkileri ele alıyor. Hicaz ekonomik olarak önemli olmasa bile stratejik ve dini nedenlerden ötürü merkezin denetiminden olması geren bir bölgedir. Jön Türkler bu hedeflerine ulaşmak için Şerif Hüseyin’i araç olarak kullanırlar. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na katılmasından sonra ise Şerif Hüseyin güç arayışı İngilizler’ in Suriye ve Filistin’i işgal etmelerini kolaylaştıran ayaklanmaya dönüşür. “Savaş Yılları” başlıklı son bölümde, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte değişen politikalar ve Mekke emiri Şerif Hüseyin’in Arap isyanını başlatması ve bunun sonuçları masaya yatırılıyor. Kayalı, Araplar’ın Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar siyasi milliyetçiliği ön plana çıkarmadığını söylüyor. Kayalı, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıali Evrak Odası ve Avrupa’nın belli başlı arşivlerinde çalışarak Osmanlı’nın son döneminde Arap eyaletlerinin durumuna ışık tutuyor.

#Şerif Hüseyin
#Mekke
#Araplar
6 yıl önce