|

Babasının vasiyetiydi tutkusu oldu

Merhum iş adamı Nahit Kabakçı’nın vefat ettiği 2009 yılına dek 29 yıl boyunca sürdürdüğü koleksiyonerlik mirasını kızı Huma Kabakçı devraldı. 26 yaşındaki Kabakçı’nın 5 bin eserlik koleksiyonundaki 70 eser “Anı ve Süreklilik” sergisiyle Pera Müzesi’nde sanatseverle buluştu.

Yeni Şafak ve
04:00 - 28/02/2016 Pazar
Güncelleme: 19:47 - 27/02/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

Merhum Nahit Kabakçı sanata yatırım yapan bir iş adamıydı. Amerika'dan İran'a, Bosna Hersek'ten Kırgızistan'a dek bir çok ülkeden sanatçının yapıtlarını koleksiyonuna kattı. Kızı Huma Kabakçı da küçük yaşlardan itibaren sanat eserlerinin içinde büyüdü. Çocukluğu yurt dışındaki müzeleri ve sanat galerilerini gezmekle geçti. Babasının 80'lerde zevk olarak başlayıp sonrasında profesyonelliğe çevirdiği koleksiyonlerlik hikayesine tanık oldu. O yıllarda 2 bine yakın eseri vardı. Babası Huma Kabakçı'nın büyümesiyle birlikte kızını da bir koleksiyoner adayı olarak yetiştirmeye başladı. Öyle ki yaklaşık 5 bin esere yaklaşan koleksiyona kızının adını verdi. Tek isteği ise koleksiyonerliğini kızına miras bırakmaktı. İşte Huma Kabakçı Koleksiyonu'nun hikayesi böyle başladı. Bugün 26 yaşında olan Kabakçı'nın koleksiyonundan özel bir seçki Türkiye'de ilk kez sanatseverlerle buluşuyor.


Pera Müzesi'nde “Anı ve Süreklilik” başlığıyla açılan sergi iki kuşak tarafından klasik ve çağdaş sanat eserlerini içeren nitelikli bir özel koleksiyon sunuyor. Küratörlüğünü Huma Kabakçı ve Esra Aliçavuşoğlu'nun yaptığı sergide Türkiye'den ve dünyadan 45 sanatçının 70 eseri yer alıyor. Bu sanatçılar arasında Aliye Berger, Mübin Orhon, Fahrelnissa Zeid, Ferruh Başağa gibi önemli sanatçıların yanı sıra aralarında Damien Hirst, Max Ernst gibi çağdaş sanatın önde gelen isimlerinin eserlerine de rastlıyoruz.





NESİLLER ARASI BAYRAK YARIŞI


2009'da hayatını kaybeden Nahit Kabakçı'nın tek vasiyeti koleksiyonerliğin 3 kuşak boyunca devam etmesiydi. Kabakçı ölümünden önce verdiği bir röportajda, koleksiyoncu kimliğini kendi ağzından şu sözlerle aktarmıştı: “İlkleri gerçekleştirmek, dünyada mevcut olan on binlerce koleksiyoncudan ayırt edilmek en büyük tutkumdur. 'Bu konuyu en iyi ben bilirim' diyen bir koleksiyoncu hiçbir zaman olmadım. Kızım Huma'nın benden daha iyi bir koleksiyoncu olarak yetişmesi ve motive edilmesi en büyük görevimdir. Benim dönemimde yapılabilecek hataların düzeltilmesi ancak bu şekilde olur. Ben gelecek nesile bırakıyor ve içimi rahatlatıyorum. Onun için de 'koleksiyonculuk ömür boyu maraton, fakat nesiller arası bayrak yarışıdır' diyorum.” Kızı Huma Kabakçı da babasının bu vasiyeti layıkıyla yerine getiriyor. 26 yaşındaki Kabakçı küratörlük eğitimi aldı ve dünyanın bir çok şehrinde sergilere küratörlük yapıyor. Aynı zamanda yeni satın aldığı eserlerle koleksiyonu genişletmeye devam ediyor.



BABAM SÖYLEMESE DE BEN İLGİ DUYUYORDUM


Huma Kabakçı ile Pera Müzesi'nde bir araya geldik ve çocukluğundan bugüne uzanan koleksiyon serüvenini dinledik. Kabakçı, değerli tablolar arasında, dünyaca ünlü müze müdürleri arasında geçen çocukluğunu ve koleksiyonerliğin ilk adımlarını şu sözlerle anlatıyor: “Babam 1990 yılında Prof. Dr. İsmail Tunalı ile birlikte yurt dışından müze müdürlerini çağırmaya başladı. Eserleri arasında bir yarışma düzenledi, birçok eseri eledi. O seneden itibaren koleksiyonculuğa daha profesyonel yaklaştı. Hafta sonu evimize sanatçılar geliyordu, yemek yiyorduk. Zaten evde sürekli hareket, eser giriş çıkışları vardı. İnsanlar çocukluğundan beri gördüğü şeyle büyür. Babam bana söylemese bile ben zaten sanata ilgi duyuyordum. Öyle olmasam bugün burada olmazdım. Babamın kütüphanesine girer sanat kitaplarını karıştırırdım. Böyle ufak bir ilgiyle başladı her şey. Babam da hiçbir zaman seni buna zorlayamam derdi. O lüksü de bana verdiği için bu işi keyifle yaptım. Babam her zaman koleksiyonculuğa hazır olup olmadığı soruyordu. Onu kaybettikten sonra bunu sürdürmeye karar verdim. Vermeyebilirdim de. Ama babamın bu işe olan tutkusu ve sevgisi bana da aşılandı.”



'YÜZ YÜZE' BAKAN İŞLER




Sergi iki kuşak arasında 'Anı ve Süreklik' kavramını 'Hafıza', 'Formları Şekillendirmek', 'Akışkan Kimlikler', 'Modernite' ve 'Yüz Yüze' bölümleriyle irdeliyor. Huma Kabakçı'nın anıları baba Nahit Kabakçı'nın vasiyetiyle sürdürülebilir hale geliyor. Öyle ki serginin 'Yüz Yüze' bölümünde baba kızın ayrı ayrı aldığı işler sergileniyor. Bu kavramların nasıl ortak paydada buluşturulduğunu soruyoruz. Kabakçı şunları söylüyor: “Hem kronolojik hem de coğrafi anlamda çok zordu. Hafıza, anı, bellek, çeşitli formları şekillendirme ve modernite gibi temalarla bu seçkiyi bağdaştırabildik. Çok daha önemli eserler de var. Ama onları bu seçkide kullanamadık. Babamın zamanında topladığı bazı eserleri çıkarmak istemedim. Değer verdiğim, koleksiyonun kökü olarak gördüğüm eserleri yer alıyor. Tabi ki farklı bir çizgimiz de var. Onu da sergideki sanat eserlerinin dönemlerine bakıldığında göreceksiniz. Jenerasyon farkı da var ama belli bir konsept ve içerik üzerinde ilerlemeye çalıştık.”





HİÇBİR ZAMAN MESLEK OLARAK GÖRMEDİM


Kabakçı koleksiyonerliği de şu sözlerle anlatıyor: “Bir hastalık. O tutkuyu durdurabilmek amacıyla profesyonel olarak küratörlük okudum. Bana çok yardımı oldu. Bir hayat biçimi diyebilirim. Bazı insanlar soruyor ama kesinlikle meslek olarak görmüyorum. İleriki kuşaklara geçmesini diliyorum.”



#Nahit Kabakçı
#Huma Kabakçı
#Kabakçı koleksiyoner
#Anı ve Süreklik' kavramını
#Akışkan Kimlikler
#Formları Şekillendirmek
#Modernite
8 yıl önce