|

Bitkisel tedaviye doktor eli değecek

Önce ‘kocakarı yöntemi’ diye küçümsenen, sonra uzun yıllar ‘çağdaş’ tıbbın dışında olduğu için yok sayılan bitkisel tedavi yöntemi, artık tamamen modern tıbbın içinde. Türkiye’deki ilk merkezi de bir kaç gün önce açıldı. Bezmialem Fitoterapi Merkezi, tıbbi amaçlarla kullanılan bitkileri ilaç, kozmetik ve gıda sanayilerine kazandırmayı hedefliyor. Asıl hedefi ise fitoterapist hekimlerin yetişmesini sağlamak.

Yeni Şafak ve
04:00 - 20/09/2015 dimanche
Güncelleme: 21:38 - 19/09/2015 samedi
Yeni Şafak

Fitoterapi, bitkilerle tedavi demek. Aslında yeni bir şey değil, insanoğlunun binlerce yıllık tedavi yöntemi. Aklınıza direkt son zamanlarda sayıları giderek artan, her köşe başında ortaya çıkan aktarların geldiğini biliyoruz. Bu da ona benzer, ancak daha bilimsel olanından söz ediyoruz. Bitkileri, tedavi amacıyla ele alırken söz yerindeyse kodlarını açıp, doğru tedavi için doğru bitkileri seçmeyi sağlayan bilimsel bir analiz işlemi. Bezmialem Vakıf Üniversitesi'nin bünyesinde kurulan Bezmialem Fitoterapi Merkezi, Türkiye'de bu anlamda açılan ilk merkez. YÖK onaylı merkezin a'dan z'ye bütün çalışmalarını yürütüp, merkezin açılmasını sağlayan isim ise gayretli bir akademisyen Prof. Dr. Murat Kartal. Her detayını büyük bir titizlikle oluşturduğu labaratuarını beraber gezdiğimiz ve çalışmalarına eşlik ettiğimiz Kartal, Merkez'in, bağlı pek çok endüstriyi harekete geçireceğini söylüyor.


“Aktarlarda kullanılan yağlar ya da bitkisel drogların kalitesinden her zaman emin olamıyoruz” diyen Murat Hoca, Bir bitkinin etkili olabilmesi için istenen kalite şartlarını taşıması gerektiğini söylüyor. Yanisi şu; sözgelimi papatya şu hastalığın tedavisinde kullanılır, hastalığa iyi gelir denilebilir, evet. Ama her papatya değil, içerisinde şu özelliği yüksek olan papatyadır ona iyi gelecek olan, diyor.



MODERNLE GELENEKSEL BİR ARADA


Murat Hoca'ya göre fitoterapinin en önemli tarafı, binlerce yıldır kullanılan tedavi şekli, bitkisel tedavi ile bugünün modern bilimini bir arada, bilimin ışığında yoğurarak ele alması. “Çünkü bitkiler gerçekten işe yarıyor ama doğru kullanıldığında” diyor Hoca. Diyelim ki siz öksürüğün tedavisi için kekik kullanıyorsunuz. Kekiğin içinde sözgelimi öksürüğe iyi gelen pek çok bileşen vardır ama kekiğin tamamı öksürüğe iyi geliyor diyemezsiniz. İçinde yararsız ve belki o hastaya yan etkisi olan bazı bileşenlerin de olduğu söylenebilir. Bezmialem Fitoterapi Merkezi, işte o kekiğin içindeki yararlı olanı tespit edip ortaya çıkarıyor. Bitkisel tedavinin, bilimsel yöntemle ele alınması gerekliliği de tam olarak burada ortaya çıkıyor işte.



TÜRKİYE, BİTKİ CENNETİ


Kolaylıkla hatırlayacağımız üzere bitkisel tedavi, on beş yirmi yıl öncesine kadar, 'çağdışı' bir yöntem kabul ediliyordu. İlerleyen zamanlarda önemi anlaşılan tamamlayıcı tıp, bugün dünyada hekimlerin asıl reçetelendirme yöntemi. Prof. Dr. Murat Kartal Hocanın aktardığına göre, Almanya'da hekimlerin yüzde 66'sı, hastalarına bitkisel ilaçları öneriyor. Japonya'da bu oran yüzde 70'e kadar çıkıyor. 12 binin üzerinde bitki çeşidiyle, bitki zengini ülkelerden biri olan Türkiye, ne yazık ki bitkileri toplayıp doğrudan yurtdışına satıyor. Çünkü işleyebilecek alt yapısı kurulmamış. Murat Hoca, “Bitkisel hammeddelerimizi yurt dışından satın alıyoruz. Büyük ekonomik getirisi olacak bir iş kolunda maalesef dışa bağımlı bir profilimiz var. Bu 12 bin bitki türünün büyük kısmı Avrupa'da tıbbi olarak kullanılıyor” diyor.



SADECE TÜRKİYE'YE ÖZEL 3 BİN 600 BİTKİ VAR


3 bin 600 tane endemik bitki var Türkiye'de. Yani sadece Türkiye'de yetişen, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan 3 bin 600 bitki. Bunların yine büyük kısmı, tıbbi tedavi amacıyla kullanılabiliyor. İlaveten gıda ve kozmetik sektöründe de oldukça geniş kullanım alanları var. Türkiye'nin fotoğrafı bu fakat Murat Hoca, İsviçre örneği üzerinden yaşadığımız zenginliğin kıymetini bilmediğimizi söylüyor ve şunları anlatıyor: “Türkiye'de 3 bin 600 tane endemik bitki var. İsviçre'de ise sadece bir tane endemik bitki var. Ama İsviçre, bitkilerden bizden çok daha fazla para kazanıyor. Bu çok acı bir şey. Ülkemizin aromatik bitkilere önem vermesi gerekiyor. Yeni hammaddeler geliştirmemiz gerekiyor. İnsanlar artık doğal boyalar kullanmak istiyor. Tekstilden tutun, kozmetiğe kadar... Türkiye bu zenginliğini büyük bir ekonomik getiriye dönüştürebilir. Çiftçiye de, kozmetik sektörüne de, tıbbi çalışmalara da, tekstil sektörüne de etki edecek bir bir alan burası.” Türkiye, özellikle tıp ve kozmetik alanında şu anda sadece bitki satan bir ülke. Biz sadece bitki satıyoruz. O bitkileri alıp işleyemiyoruz. Fitoterapi Merkezi, işte bu işleme sürecinin ilk adımını oluşturuyor.







BİTKİSEL TEDAVİDE BİLİNÇ ARTACAK


Fitoterapi Merkezi'nin pek çok başlığı var elbette. Önemli faydalarından biri de kullanıcıların farkındalığını artıracak olması. Murat Hoca, “Kullanıcılar bilinçlendikçe sözgelimi aktardan ya da eczaneden bitkisel ürün alırken “bana sattığın bu papatya, gerçekten papatya mı, bunun analiz sertifikası nerede” diye sorabilecek. Bizim merkezimize gelip analiz sertifikasını bizden almak isteyecek. Böylelikle piyasada olan ürün çöplüğü de ortadan kalkmış olacak. Bazı ürünler doğrudan o ürün bile değil.” diyor.



AKTARLAR DA SERTİFİKA ALMAK İSTEYECEK


Bitkisel tedavi deyince tüm Türkiye'de istisnasız herkesin aklına gelen şey elbette Aktarlar. Murat Hoca, sürecin aktarları da yetkinlik noktasında ileriye taşıyacağını söylüyor. “Aktarlar, ne yazık ki teknolojiye ve modern tıbba çok da ayak uyduramadılar. Kaliteli ürünü seçip halkımıza sunamadılar. Tabi bu noktada yeterince donanımları da yoktu açıkçası. Bunun eksikliğini çok görüyoruz, bunu da ifade etmemiz gerekir. Aktarlarla ilgili Sağlık Bakanlığı'nın bir çalışması var bildiğim kadarıyla. Bizim sistemimiz sanıyorum bunu da hızlandıracaktır. Halkımızın da bu noktada geleneksel, tamamlayıcı tıpla ilgili muhakkak hekimler üzerinden hareket etmelerinde yarar var. Bitkisel tedavi, hekim kontrolü ya da oluruyla yapılmalı.”



Susamı satıp, işlenmişini alıyorduk


“Türkiye'nin en büyük sıkıntısı bu” diyor Fitoterapi Merkezi'nin müdürü Prof. Dr. Murat Kartal. “Avrupa'da firmalar var, bütün dünyadan yağ topluyorlar. Malatya'dan badem yağı alıyor. Yaptığı tek şey ne biliyor musunuz? Sadece o yağın kalitesine bakıyor. Kalitesi uygun olmayanı uygun kaliteye getiriyor. Kendi üretmiyor. Bitkilerin kalitesine bakıyor ona göre kullanıyor. Şimdi Türkiye'de badem yağı üretiliyor mu? Üretiliyor. Ama kozmetik sanayinde kullanabileceğimiz badem yağı üretimi yapamıyoruz çünkü kokusunun giderilmesi lazım. Biz de gidip İtalya'dan getiriyoruz. Susam üretebiliyoruz ama onu işleyemediğimiz için, ilaç sanayi olarak yurt dışından almak zorunda kalıyoruz. Gıda kalitesinde üretebiliyoruz ama ilaç kalitesinde üretemiyouz.Ama artık Bezmialem Fitoterapi Merkezi'yle bunu yapmak Türkiye'de de mümkün olacak. Bu da bu husutaki dışabağımlılığımızı ortadan kaldıracak.


#Fitoterapi
#Bitkisel tedavi
#Aktarlar
il y a 9 ans