|

Cennetten cinnete bir yol

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/04/2016 Çarşamba
Güncelleme: 20:08 - 12/04/2016 Salı
Yeni Şafak
ARZU ŞAHİN


Kitap “Cennet varken cinnet olabilir mi?” sorusuyla açılıyor. Bu soruyu soran Şule Gürbüz, son kitabı “Öyle miymiş?”de cennet ile cinnet arasında yolculuk yapan insanı ve onun türlü hallerini bir saat tamircisi hassasiyetiyle anlatıyor. Dönen çarkların arasında ruhunu arayan bir dervişin sayıklamalarıyla bizi baş başa bırakıyor. Gürbüz, sözün gücünü kullanarak ona hakkını teslim ediyor. Bildik kurgulardan çok farklı olan kitap, kaybettiğimiz, belki artık aramadığımız ama bir yerde özlemini çektiğimiz “bir şeyleri” yeniden hatırlatıyor.



“Öyle miymiş?”in kapağının kutsal kitapları hatırlatması boşa değil. Allah'ın insana “insan” olmayı öğretmek için gönderdiği 4 kitabın onu cennetten cinnete sürüklemesi de. Çünkü “Hiçbir şeyin yetmediği insana kitap yeter mi?” diyor Gürbüz. Ya da şöyle diyelim “Şimdi gelse bir peygamber, o daha ağzını açarken birisi tükürük elde etek belde devrin en hikmetli ve güven dolu sözünü söyleyiverir, bu günün soru soran insanının sorusunu, şu hikmetli sorusunu sorar: “Ne diyorsun sen, kime göre neye göre?”



İNSAN ADAM OLUR MU?


Şiirsel bir dil, zamanın insanının içinden çıkamadığı cinnet kuyusu ve tüm bunları anlatan bir metin var karşımızda. Gökten gelen kutsal kitaplardan, yerden biten filozoflardan, tüm bunları okuyup bir türlü yerini bulamayan insandan yükselen bir ses. Sanki bu sefer bir insan çıkıp Allah'a “bak Rabbim ne haldeyiz?” cümlesini kuruyor. Sanki bu sefer artık ne peygamber ne kutsal kitap gelecek olan insan kendi ağıdını dilinin döndüğü sözcüklerle Allah'a anlatıyor.



“İnsan kan dökücü ve zalim ama dağın taşın istemediği iradeyi aldı diye sağa sola çalımlanmış. İnsan anlamadığını alır, anlayıp kıymetli bulduğunu da almaz. Bu yüzden adam olmaz. Melek, boşa üzülme, insan bir şeydir zannetme. Sana verilmeyen iradeyi senin de olsaydı kullanabilirdim zannetme. İrade, babanın arabasıdır, alır almaz kaza yaparsın.” Diyor Şule Gürbüz. İradeyi kullanan insanın kendini nasıl cehennem çukurlarına dört nala koştuğunu anlatıyor. Öyle olmasa hiç bu kadar yalnız ve kimsesiz hisseder mi? Hiç kendine yettiğini zannedip hep puzzleın son kayıp parçasını arar mı?



“Öyle miymiş?” roman desen değil, hikaye desen değil, saf şiir değil, deneme de değil. Alışılmış kalıpların ötesinde bir sayıklama. Bir insanlık tarihi geçidi. Bugünden geçmişe insanlık tarihinin başladığı ilk ana bir bakış. Tüketilen zamanın, alınan yolun ve gelinen noktanın bir özeti. Bir yakarma. Yeryüzünden gökyüzüne yazılan bir mektup. Zamanın ruhuna zamanın ötesinden atılan bir bakış. İnsan olma hallerine, kaybedilenlere, bile bile unutulanlara hazırlanmış bir liste. Onun için belki de şu satırlar kitabın en sonunda yer alıyor:



“Gerçi insan da dünya istenildiği gibi bir yer olmadığı için yaşayabiliyor, kendine böylece fazla kusur yüklemeden yaşayabiliyor. Daha kötüsü olsa insan kendini sever mi? İnsan zaten kendini sever. Kim onu bu sevgiden vazgeçirmeye çalıştıysa sevilmeyen o oldu, insan kendini sever ve bunu sabitler. Her günü yeniden inşa etmese de inşaatı denetler. Sevmese dağlar ürperir mi, dağ keçileri sağa sola kaçışır mı, o isteyince kanat kanat çıkaran kertenkele havalanır mı, dünyanın korkusu da cennete benzemek mi yoksa? Sıracaotları, kaya gülleri, keşişbaşları”



• • •


Öyle miymiş?


Şule Gürbüz


İletişim Yayınları


2016


198 sayfa




#Şule Gürbüz
#İletişim Yayınları
#Öyle miymiş?
8 yıl önce