|

Tarihin sıfır noktasından geleceğe sonsuz saygıyla

Şanlıurfa’da 12 bin yıllık geçmişiyle “tarihin sıfır noktası” olarak nitelendirilen ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Göbeklitepe’deki kazı çalışmaları Doğuş Grubu’nun desteğiyle sürüyor. Doğuş Grubu, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile gerçekleştirilen iş birliği kapsamında Göbeklitepe’nin dünya lansmanını 2015 yılında Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda yapmıştı. Lansman sonrası Göbeklitepe’deki çalışmalarını hızlandıran Doğuş Grubu, kazıları 20 yıl boyunca desteklemenin yanı sıra, ziyaretçilere bütünsel bir deneyim yaşatacak, dünya standartlarında bir ziyaretçi merkezini de tamamlayarak bu 2018 yılında hizmete açtı.

Haber Merkezi
04:00 - 24/01/2021 Pazar
Güncelleme: 15:23 - 23/01/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Göbeklitepe’de açığa çıkarılan T biçimli dikilitaşlar üzerindeki figürlerle dikkat çekiyor. Duvarlara yerleştirilmiş hayvan heykelleri de anıtsal yapının karakteristiği hakkında ipuçları veriyor.
Göbeklitepe’de açığa çıkarılan T biçimli dikilitaşlar üzerindeki figürlerle dikkat çekiyor. Duvarlara yerleştirilmiş hayvan heykelleri de anıtsal yapının karakteristiği hakkında ipuçları veriyor.

Tarihi 12 bin yıl öncesine dayanan ve tarihin sıfır noktası kabul edilen Göbeklitepe, keşifleriyle uygarlık serüvenini aydınlatıyor. İnsanlığın sırlarla dolu ilk durağı, tarihin en büyük arkeolojik keşiflerinden biri olan Göbeklitepe’de yapılan kazı çalışmalarında elde edilen buluntular heyecan vermeye devam ediyor. 2018 yılında Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabul edilen bölge tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Doğuş Grubu, Göbeklitepe’yi global bir ikon haline getirme vizyonuyla, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile 2015 yılı itibarıyla 20 yıllık bir sponsorluğa imza attı. Tarihi kentin evrensel bir markaya dönüşmesi için harekete geçen Doğuş Grubu, Göbeklitepe’nin tek ve ana sponsoru olarak iletişim, kazı, araştırma ve koruma çalışmalarını destekliyor.


İLK KEZ 1963’TE TESPİT EDİLDİ

Göbeklitepe, ilk kez 1963 yılında, İstanbul ve Chicago üniversitelerinin karma bir projesi kapsamında Halet Çambel ve Robert Braidwood tarafından tespit edildi. Kazılar, 1995 yılında Prof. Harald Hauptmann ve Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi Müdürü Adnan Mısır tarafından başlatıldı. İlerleyen yıllarda Klaus Schmidt kazı başkanlığını üstlendi ve 2014 yılında hayatını kaybedene kadar görevine devam etti. Çalışmalar Schmidt’in kaybından bu yana Şanlıurfa Müzesi Başkanlığı’nda, Alman Arkeoloji Enstitüsü işbirliğiyle sürüyor. Ekip, “Göbeklitepe’de mimarlık ne zaman başladı? Yeryüzündeki ilk tapınağı kim, ne zaman inşa etti? Taşlara figürler ne zaman ve nasıl kazındı? İnsanoğlu birlikte yaşamaya nasıl karar verdi?” sorularının peşinde insanlık ve uygarlık tarihinin sırlarla dünyasını aralıyor.

UYGARLIĞIN BAŞLADIĞI YER

Peki insanoğlu birlikte yaşamak için ne zaman hareket etti? Bir taşın altına beraberce elini sokmaya ne zaman karar verdi? Günümüzden yaklaşık 12.000 yıl önce, insanoğlu, dünya tarihinde ilk kez avcı - toplayıcı düzenden, çiftçi - üretici düzene geçmekteydi. Göbeklitepe, “modern insan”ın günümüz uygarlığına ulaştığı süreçte attığı adımların en çarpıcı örneklerinden biri... Burayı önemli kılan yalnızca yüksek sanat anlayışı ya da şaşırtıcı mimarisi değil, alanı inşa eden toplulukların gelişmiş toplumsal yapıları, zengin inanç ve sembol dünyaları hakkında bizlere sunduğu kanıtlar... Son avcıların buluşma merkezi olarak tanımlanabilecek Göbeklitepe, tarih öncesi yaşama dair öncesindeki tüm teorileri altüst ediyor. Mimarisi ve tarihöncesi insanın gelişkin sembolik dünyası bilim insanlarını heyecanlandırdığı kadar bu toprakların insanını da gururlandırıyor.


İLK TAŞI KİM VURDU?

Göbeklitepe, Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki dağlık bölge olarak bilinen yukarı Mezopotamya’da, Şanlıurfa il merkezinin 22 kilometre kuzeydoğusunda, 70 metre rakımlı kireçtaşı bir platonun en yüksek noktasında yer alıyor. Anıtsal yapıların varlığı, Göbeklitepe’yi çevresindeki diğer tarihöncesi yerleşimlerden ayırır. Eşsiz yapısı, bu yapıların inşa edilebilmesi için gereken iş gücü ve organizasyonel gereksinimler sebebiyle, ‘‘Göbeklitepe’yi kimler inşa etti?’’ sorusu, bölgeyle ilgili en önemli gizemlerden biri olmaya devam ediyor.

Dikilitaşların üzerinde yer alan kabartmalar ve semboller, izlerine bölgedeki diğer yerlerde de rastladığımız ortak bir ikonografinin dışavurumu. Yapıları inşa etmek için gereken iş gücü dikkate alındığında, Göbeklitepe’yi yaklaşık 200 kilometre çapında bir alana yayılmış yerleşimlerde yaşayan grupların inşa ettiği düşüncesi ağırlık kazanıyor.

BUGÜN BİLE EN KALİTELİ TAŞ

Göbeklitepe ziyaretçi merkezi yapımında bölge toprağının sıkıştırılması yoluyla elde edilen earthwall tekniğinden yararlanıldı. Geleneksel ve yerel malzemenin sürdürülebilirliği açısından önem taşıyan earthwall tekniği, bu çapta Türkiye’de ilk kez Doğuş Grubu’nun öncüğülünde uygulandı. Kullanılan kireçtaşı bugün bile bölgedeki en kaliteli kireçtaşı olarak kabul ediliyor. Yapılarda kullanılacak taşların çıkarılabileceği kaliteli bir taş ocağına erişim ihtiyacının, yapıların burada inşa edilmesinde önemli rol oynadığını görüyoruz. Etnografik çalışmalara göre büyük kamusal yapıların inşa edilmesi ve bu yapılarda gerçekleştirilecek şölen ve/veya ritüeller farklı gruplar arasındaki bağları güçlendirmek için önem taşır. Göbeklitepe, bir dağ zincirinin en yüksek noktasındaki kolayca görülebilecek konumuyla, bu seçimin rastlantısal olmadığını işaret ediyor.


ÇOK İŞLEVLİ BİR YER

Diğer çağdaş yerleşimlerle yakın ilişki içinde olan Göbeklitepe’nin bir toplanma yeri sağlayarak, takas ve eş bulunması gibi kriterleri de yerine getirdiği düşünülüyor. Bu açıdan bakıldığında Göbeklitepe sadece bir kült merkezi değildi, farklı pek çok sosyal ve ekonomik işlevi vardı. Anıtsal yapıların içindeki dolgu, olasılıkla törensel motivasyonlarla yapılan şölenlere ait kalıntıları da gösterdiği gibi, tarihöncesi dönemde insanların ortak bir sosyal kimliğe katkıda bulunduklarını da işaret eder. Kamusal şölenler, Göbeklitepe’deki yapıların inşa edilmesi gibi büyük ölçekli toplumsal projelerin yerine getirilmesi için zemin hazırlamış olabilir. Etnografik alan çalışmalarına göre çanak çömleksiz neolitik dönem avcı toplayıcı gruplarının 25 - 50 arasında kişiden oluştuğu hesaplanırken Göbeklitepe’de yürütülen araştırmalar, buradaki yapıları inşa etmek için 10 - 20 grubun çalıştığını düşündürmektedir.


Kadınlar her alanda aktif

Göbeklitepe’de ya da yukarı Mezopotamya’daki diğer neolitik dönem yerleşimlerinde cinsiyete dayalı bir toplumsal ayrımı gösteren herhangi bir kanıt bulunmuyor. Sosyal antropolojik çalışmalar, avcı - toplayıcı gruplarda kadınların yaşamın tüm alanlarına aktif olarak katıldıklarını gösteriyor. Uzmanlar Göbeklitepe’de belirgin kadın tasvirlerinin neredeyse hiç bulunmamasının, kadınların konumlarının göstergesi olduğunu öneriyor. İnsan tasvirlerinden, ikisi erkek biri ise kadın olmak üzere üçünün cinsiyeti yansıtılmış. Bu durum, bazılarının ‘deki anıtsal yapıların sadece erkeklerin kullanımı için inşa edildiği fikrini ortaya atmasına neden olmuş. Klaus Schmıdt, d yapısının merkez dikilitaşları arasındaki kıyafet ve kişisel eşya detaylarındaki farklara dikkat çekerek, bu antropomorfik heykellerde bir cinsiyet ayrımı olabileceğini belirtmişti. Eğer bu fikir doğruysa, alanda bulunan bazı heykel ve figürlerin cinsiyetlerinin belirlenmesinde kullanılabilir.

Beklenmedik keşifler yaşandı

Göbeklitepe ören yerinde sürdürülen kazılar bugüne kadar hep beklenmedik keşiflere sahne oldu. İnsanın avcı toplayıcı olarak yaşamını sürdürdüğü bir dönemde, ileri düzeyde mimarlık gerektiren ritüel merkezleri inşa etmesi tüm dünyada şaşkınlık yarattı. Bunun ötesinde tarihöncesi insanın inanç dünyasını yansıtan, animist figürlerle zenginleştirilmiş şölen alanları Göbeklitepe’nin arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden biri olmasını sağladı. Kuşkusuz bu etkileyiciliğinin yanı sıra, kazılarda tarihöncesi yaşama dair elde edilecek her türlü veri ve bilimsel sonuç insanlık tarihi açısından büyük önem taşıyor. Yakın zamana kadar bu ölçüde anıtsal yapıların ancak yerleşik yaşamın ileri aşamalarında gerçekleşebileceği öngörülürken, Göbeklitepe bu görüşün doğru olmadığını; dönemin oldukça karmaşık bir toplumsal düzene ve teknolojiye sahip olduğunu ortaya koyuyor; keşfedilmeyi bekleyen birçok şey daha olduğunu akla getiriyor. İngiltere’de bulunan Stonehenge’den yaklaşık 7.000 Mmısır Piramitleri’nden ise yaklaşık 7.500 yıl eski olan Göbeklitepe Anadolu’nun uygarlık tarihindeki yerini göstermesi bakımından da ayrı bir öneme sahip.


Küçük buluntular büyük buluşlar

Göbeklitepe kazıları zengin bir alet topluluğunun bulunmasını sağladı. Bunların içinde ok uçları, kalem keskiler, kazıyıcılar, çentikli ve dişlemeli aletler, spatula ve çengel biçimli buluntu parçalarıyla, delikli, yuvarlak kesitli ve açkılı iğne parçaları da bulunuyor. Yontma taş aletlerin %99‘u kaliteli, koyu renkli çakmaktaşından yapılmış. Kemik ya da boynuzdan yapılmış aletlere ve birçok tarihöncesi buluntu yerinden bilinen bızlara ise nadiren rastlanmıştır. Sürtme taşlar Göbeklitepe’deki diğer bir önemli buluntu kategorisini oluşturuyor. Açığa çıkarılan yapıların iç dolgularında yüksek ve alçak kabartma şeklindeki hayvan tasvirleri taşıyan t biçimli dikilitaşların yanı sıra, kireçtaşı heykeller de bulunuyor. Heykeller genellikle mekân dolgularında, kırık vaziyette günümüze ulaşmış. Bunlar arasında yabani ve tehlikeli hayvan tasvirleri çoğunlukta görülüyor.

Adım adım Göbeklitepe

Göbeklitepe’de 1995’teb bugüne kadar ortaya çıkartılan 8 yapıya anıtsal nitelik kazandıran, içlerinde bulunan T biçimli dikilitaşlardır. Boyutları 3 metreyle 5.5 metre arasında değişen bu devasa anıtlar, kireçtaşı blokların yekpare biçimde şekillendirilmesiyle meydana gelmiştir. Alanın güneybatısındaki çöküntü alanı, güneybatı tepesi, kuzeybatı çöküntü alanı ve kuzeybatı tepesindeki bu yapılar bulunma tarihlerine göre a’dan h’ye kadar kodlanmış. A-b-c-d ve g yapıları ana kazı alanında, f yapısı güneybatı tepesinde, e yapısı batı platoda ve son bulunan h yapısı ise kuzeybatı çöküntü alanında ortaya çıktı. Yeraltı radarı araştırmaları sonucunda höyüğün yüzeyi altında en az 10 anıtsal yapının daha olduğu anlaşılıyor.

İşte Göbeklitepe’nin önemli noktaları,

-B yapısı ppna evresinin sonlarına ve/veya eppnb evrelerine tarihlenebilir. Terrazzo tabanlıdır.

-D yapısı anıtsal yapılar arasında en iyi korunmuş olanı. Özenle düzeltilmiş kireçtaşı bir anakayanın üstüne oturuyor, ppna evresinin sonlarına ve/veya eppnb evrelerine tarihleniyor. Duvar sıvasının korunmuş olması yapının üstünün kapalı olduğuna işaret ediyor olabilir.

-Terrazzo tabanlı F yapısı çanak çömleksiz neolitik b evresinin başına tarihleniyor.

-E yapısı anakaya üzerine oturuyor ve anıtsal yapılardan biri olduğu anlaşılıyor. Günümüze düzeltilmiş kireçtaşı zemin ve merkezindeki T biçimli 2 dikilitaşı taşıyan kaideler kalmıştır.

-A yapısı ppna evresinin sonlarına ve / veya eppnb evresinin başlarına tarihlenebilir. Kuzeybatı ucunda apsis yapar ve apsisin her iki yanında, kireçtaşından, bezemelerle süslenmiş T biçimli bir dikilitaş bulunur.

-C yapısı Göbeklitepe’de keşfedilmiş en büyük yapı. Ppna evresinin sonlarına ve/veya eppnb evrelerine tarihlenebilir. Dış duvardan içeriye doğru uzanan dar bir koridor yapının eski girişi olabilir. Giriş, batı yanında bir yırtıcı hayvan tasviri bulunan büyük boyutlu ve u biçimli bir taşla sağlanmış.

120 dikilitaş açığa çıkarıldı

Kazılarda bugüne kadar yaklaşık 120 dikilitaş açığa çıkarıldı. T biçimli dikilitaşlar stilize antropomorfik heykeller olarak kabul ediliyor. Yekpare dikilitaşlar ise yapıların duvarları içinde belirli aralıklarla yer alıyor. Ayrıca her mekânın ortasında diğerlerinden daha yüksek olan ikişer T biçimli dikilitaş bulunmakta. Dikilitaşlara ek olarak, duvarlara bazı hayvan heykelleri de yerleştirilmiş. Bütün bu işlemler tarihöncesi dönemdeki gelişmiş mühendislik bilgisinin kanıtları. Merkezi dikilitaşların devrilmesini engellemek için ek desteğe ihtiyaç duyulmuş olma olasılığı yapıların üstlerinin çatıyla kapatıldığı fikrini destekliyor.

#Göbeklitepe
#Urfa
#Tarih
#Eser
3 yıl önce