|

Yazmaktan başka çıkış bulamadım

Ertuğrul Rast’ın şiirleri, şiir çevirileri ve yazıları Aşkar, Buzdokuz, Dergâh, Hece, İtibar, Kaygusuz, Mahalle Mektebi, Natama ve Ücra dergilerinde yayımlandı. 2012 - 2013’te arkadaşlarıyla birlikte Üçüncü Mevki edebiyat fanzinini çıkardı. İlk kitabı Dünya Ceket Günü Ebabil Yayınları’ndan çıktı.

Merve Akbaş
04:00 - 15/09/2021 Çarşamba
Güncelleme: 22:15 - 14/09/2021 Salı
Yeni Şafak
​Ertuğrul Rast
​Ertuğrul Rast
İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

Şimdiye dek kendimce önemli bulduğum şeylerin şiirini yazdım. Bir şeyini şiirini yazmak o şeyi deşifre etmek, o şey hakkında kolaylıkla elde edilemeyecek bazı bilgileri kazıp çıkarmak demektir. “Poiesis”in manası biraz da burada yerini bulur. Paylaşılması içsel bir zorunluluk addeden bu bilgiler şimdi ortalığa saçılmış durumda. Bu, biraz endişe verici bir durum.

Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

Kitabımı elime alınca düşünceler geçti zihnimden: Şiiri en çok şiirlerden öğrenirsiniz. Kitabımda 34 şiir var. Bu şiirleri yazıncaya kadar geçen süreçte birçok şairden çok iyi şiirler okuduğumu düşündüm, beni hayrete ve dehşete düşüren dizelerle karşılaştığımı, bazılarının günlerce zihnimde dolandığını düşündüm. Öte yandan iyi insanlar tanıdığımı, iyi dostlar edindiğimi düşündüm bu kitabın oluşum sürecinde. Hepsinin ismini anamam belki burada ama kitabım çıkarken desteklerini esirgemeyen Hayriye Ünal’a, Hakan Şarkdemir’e ve Osman Özbahçe’ye teşekkürü bir borç bilirim.

“KISACIK VE YOĞUN BİR ANDI”

Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

Kitabımı ilk olarak şair Hasan Bozdaş’a imzaladım. Buzdokuz dergisinin bürosunun karşı kaldırımında. Turgut Uyar’ın söylediğine benzer şekilde söylersek: “kısacık ve yoğun bir andı.”

Yazmaya nasıl başladınız?

Şiir yazmaya nispeten geç başlayan biriyim ben, işçi bir babanın dört çocuğundan biri olarak kütüphanesiz bir evde büyüdüm. Üniversite yıllarımda yazmaya başladım asıl olarak yakın çevrem çok iyi bilir, yazmaya başladığım ilk günlerde minimum 10 - 12 saat kitap okur, şiir çalışırdım. Bu belki yıllarca böyle devam etmiştir, uzun yıllar ayda 15 - 20 dergiden aşağı takip etmemişimdir. Kütüphanesiz bir evde büyümenin açlığını bastırmaktı sanki bendeki. Şimdi buradayım. Sorunuza geri dönecek olursam, yazmaya bir zorunluluk olarak, bir gün ansızın başladım, düşünceler müthiş bir karmaşa ile üstüme geldi, konuşmanın yetmediği bir dönem başlamıştı benim adıma, ilk kez yaşıyordum bunu, yazmaktan başka çıkış bulamadım.

Gece mi yazarsınız, gündüz mü?

Sanki artık geceyi yok etmek istiyor insan. 7/24 gündüzü istiyor. 7/24 alışveriş, ulaşım, eğlence vs. Kısa bir Hollanda seyahatimde görmüştüm bir evin balkonunda “Artık uyumak istiyorum!” pankartını. Hayatın 7/24 akışına, her yerin her an ışıl ışıl oluşuna, bağırış çağırışların, trafik gürültüsünün hiç bitmemesine bir isyandı o pankart, “artık uyumak istiyordu” o evdekiler. Tam da böyle bir dünyada geceyi çağıralım, bir gereklilik olarak geceyi, bir gerçeklik olarak geceyi, bir Hollywood romantizmi olarak değil.

Defter mi, bilgisayar mı?

Bu soru aslında bir karşıtlık içeriyor gibi duruyor, fakat karşıt şeylerden ziyade farklı şeyler defter ve bilgisayar. Marshall McLuhan’ın klasikleşen sözünde dediği gibi “Araç mesajdır.” Deftere yazdığımız şiir bilgisayara yazdığımız şiirden muhakkak farklı olacaktır. Transhümanistler ileride yapay zekâ, makine ve insan farkının giderek kaybolacağını iddia ediyorlar. Bilgisayar, defter ve insanın tam olarak birleştiği bir evren mümkün olabilir mi, olacak mı? Olunca ne olacak? Şiir buraları da kurcalamalı.

#Ertuğrul Rast
#Dünya Ceket Günü
#Ebabil Yayınları ​
3 yıl önce