|
Deva ve Gelecek

AK Parti 21 yıllık iktidarı boyunca karşısında etkili bir muhalefet bulamadı. Ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere tüm muhalif partiler iktidar seçeneği olmak yerine kendi tabanlarını muhafaza etme mücadelesi içinde oldular. AK Parti’nin hayalleri bile aşan icraat performansı, solu ve sağı aynı anda kavrayabilmesi, dindarlara, milliyetçilere, Kürtlere, Alevilere, Romanlara ve ülkedeki diğer tüm kesimlere aynı anda hitap edebilmesi muhalefete kendi tabanını korumak dışında bir seçenek bırakmıyordu.

Etkili bir muhalefetten yoksun olması AK Parti’nin işini zorlaştırıyordu. Nitekim bunu Genel Başkan Erdoğan da zaman zaman dile getirmişti. Bu kadar rakipsiz kalmak, meydanın bu kadar boş olması, yıpranmayı da beraberinde getiriyordu.

2018 seçimleri sonrasında Deva ve Gelecek partileri işte böyle bir “fırsat” ortamında kuruldular.

Her iki partinin başta genel başkanları olmak üzere üst yönetim kadroları uzun süreler AK Parti hükümetlerinde görev yapmışlardı. İktidar olmanın ne olduğunu çok iyi biliyorlardı. Dolayısıyla, etkili bir muhalefetin nasıl yapılması gerektiğini de çok iyi biliyor olmalıydılar. Muhalefet etme anlamında, 1950’den bu yana birkaç istisna dışında hep muhalefette kalmış CHP’den bile daha fazla birikim ve donanıma sahiptiler.

“Fırsat” dedim ya… Gelecek ve Deva partileri için kuruldukları dönemde 2 büyük fırsat alanı vardı: Dindarlar ve ekonomi.

Her iki parti de homurtuları gittikçe çoğalan dindar kesim için bir cazibe merkezi olabilirlerdi. Saadet Partisi statik yapısıyla böyle bir merkez olma potansiyeli taşımıyordu. Yeni kurulmuş iki parti, yeni bir söylem, tavır, tutum ve yeni politikalarla küskün, kırgın, hatta öfkeli bir kesimin sözcüsü olabilir; Erbakan ve Erdoğan gibi iki büyük liderin tecrübelerinden de istifade ederek yeni bir umuda dönüşebilirlerdi.

Ekonomi bağlamında Deva Partisi’nin elinde büyük fırsat vardı. 2018 sonrası kötüye giden göstergeler, Deva’ya eşsiz bir muhalefet yapma ve alternatif üretme fırsatı sunuyordu. AK Parti’nin ekonomide başarılı olduğu yılların siyasetçi ve bürokratlarının yer aldığı Deva Partisi etkili bir söylem ve çözüm önerileriyle ne söyleyeceği en çok merak edilen, söylediği en çok dinlenen parti olabilirdi.

Dindarlık ve ekonomi konularında ağırlığını koyabilen iki parti, Türkiye’nin diğer her sorununa da halkın benimseyebileceği özgün politikalar üretebilirlerdi.

Bu olmadı. Geldiğimiz noktada her iki partinin de fırsatı ellerinden kaçırdığı artık netleşti.

Her iki parti de en başta özgün bir kimlik oluşturmakta başarısız oldular. Parti kadroları içinde bir harmoniden söz edebilmek mümkün değil. Küskünlerin intikam alabilmek için bir araya gelmesiyle siyasi hareket oluşmaz ama en azından bir insicam oluşabilirdi. Kuruldukları günden itibaren partilerin içinden farklı sesler yükseldi. Kimi zaman sağcı, kimi zaman solcu, çokça liberal, epeyce de Kemalist oldular. “Bu partilere neden oy vermeliyim” temel sorusuna bir cevap üretemediler. Öyle ya. Misal, eğer Kemalist olacaksanız, CHP, yani aslı varken seçmen neden sizi tercih etsin? Misal, kutsal değerlere hakareti dahi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirecekseniz, CHP gibi, HDP gibi, bu işin uzmanları varken, seçmen neden size yönelsin? Bu cendereden, bu ikilemden çıkamadılar.

İktidara yöneltebilecekleri epeyce soru varken, sabun köpüğü gündem girdabından çıkamadılar.

Geçmişte AK Parti kadroları içinde yer almış olmalarından dolayı, hitap etmeye çalıştıkları kitle tarafından “suç ortağı” olmakla itham ediliyorlar. Tek başına bu bile, yanlış kitleye hitap ettiklerini göstermiyor mu? Sağlam bir düşünsel altyapı ve özgün politikaları olsaydı, kimin ne dediğini umursamadan özgüvenle yürürler ve beğeni de toplarlardı.

Her iki parti de bugün CHP ile milletvekili pazarlığı yapan, CHP listelerinden birkaç vekillik koparabilen, ama karşılığında Kemal Kılıçdaroğlu’na meşruiyet sunan; bu halleriyle de siyasi geleceklerini imha eden partilere dönüştüler.

Seçimi olmasa da süreci kazanan Kılıçdaroğlu oldu; kaybeden ise Gelecek ve Deva oldu.

Oysa Erbakan ve Erdoğan’dan en başta öğrenilmesi gereken şuydu: İntikam hırsıyla hareket ederseniz, mücadeleniz sağlıklı da olmaz, uzun soluklu da olmaz. Özellikle Erdoğan’ı zirveye taşıyan ve orada tutan anlayış bu değil midir?

#seçim
#AK Parti
#Recep Tayyip Erdoğan
#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Aydın Ünal
1 yıl önce
Deva ve Gelecek
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz